Paspâk Hanedânın Sâdık’ı göçtü bugün...

Bu gün, 25 Şevval. Böyle bir günde Hidayet önderlerinin 6.sı Hz.İmam Cafer-i Sâdık (Aleyhisselâm) şahadet şerbetini içti. Ümmetin şu anda ulaştığı fıkhi ilimlerin kaideleri onun mubarek varlığıyla şekil aldı. Kur’ân-i Kerîm ilimleri, fıkıh, akaid, kelâm ve hatta fizik,kimya,astronomi bile onun mubarek diliyle sıçramalar yaptı.

İmam Cafer-i Sâdık’ı (Aleyhisselâm) nasıl anlatabiliriz ki?...
Kendisine küfreden cahil bir adama “Eğer doğru söylüyorsan Allah annemi affetsin ve eğer yalan söylüyorsan Allah seni affetsin” diyerek dönemin propagandasıyla galeyana gelen cahil insanları nasıl samimi dostlarına dönüştürdüğüne mi değinelim? Ya da kendi döneminin baskıcı otoritelerine karşı nasıl dimdik durduğuna ve koltuk sevdası uğruna adam öldürenlerin davet mektubunu bir çırpıda yakan asaletine mi? Münafıkları ve din kisvesine bürünmüş üçkağıtçıları en usta şekliyle nasıl rüsva ettiğine mi? Uzun yıllar dostluk ettiği birinin kölesine küfretmesinin ardından tüm dostluğunu sona erdiren yılmaz hakkaniyeti ve adaletinden mi söz edelim? Astronomi,fizik, kimya ve diğer pozitif bilimleri 12 asır evvel öğretmesine, bunların öğretilmesine dair yaptığı teşviklere, yetiştirdiği insanlığa malolmuş bilim adamların ve 1982’de Sorbonne Üniversitesi’nde toplanan batılı bilim adamlarını, 1200 sene önce yapmış olduğu bilimsel tespitlerle şaşkınlıklar içerisinde bırakmış olmasından mı? Kiminle münazaraya girerse girsin mutlaka ve mutlaka galip gelişinden mi? Yoksa onu görenlerin “Ne zaman görsek ya Kur’ân okuyordu, ya oruçluydu ya da namaza duruyordu” dedirten ibadetinden mi? Dostlarına onu görebilmek uğruna canlarını tehlikeye attıran nur dolu varlığından ve cemalinden mi? Şu anda İslam fıkhı adına iki kelime birşey söyleyebilen herkesin bunu İmam Cafer-i Sâdık’a (Aleyhisselâm) borçlu oluşuna mı?

Sahi tüm ağaçlar kalem ve tüm denizler mürekkep olsa gene de İmam Sâdık’ı (Aleyhisselâm) anlatmaya yeter mi?

Allah’ın en büyük ayetlerinden birini anlatmaya ne güç yetirebilir ki, O’na denk olan diğer ulvi ayetlerinden başka...

İmam Cafer-i Sâdık (Aleyhisselâm) böyle bir günde (bir rivayete göre) şehit düştü. Tıpkı “Bizden herkes ya mesmûmdur (zehirlenerek öldürülmüştür/öldürülecektir) ya da maktûl (katledilmiştir/katledilecektir)” buyrulduğu gibi; o da zehirlenerek şehit oldu.Onu şehit edenleri de dönemin zorba hükümdarları tutmuştu. Kendi koltuklarını tehlikede gördükleri için âlemin önderi olan İmam Sâdık’ı (Aleyhisselâm) katlettirmişlerdi. Üç günlük dünya için Resûlullah (Sallallahu Aleyhi we Âlih) evladı öldürtebilen bir zihniyet, Kerbelâ’dan sonra da durmuyordu.”Canlar”ın canına kıymak pahasına bile olsa!


Bu pek acı dolu münasebet sebebiyle Kerbelâ’da bugün yas vardı. Hz.Ebulfazl Abbas’ın (Aleyhisselâm) Mukaddes ziyaretgâhında başlayan ve Kerbelâ Mukaddes Türbeleri matem grubu tarafından düzenlenen yas yürüyüşü, Hz.İmam Huseyn’in (Aleyhisselâm) Mukaddes ziyaretgâhında son buldu.

Hz.İmam Cafer-i Sâdık’ın (Salawâtullah Aleyh) büyük amcası Hz.Ebulfazl Abbas’ın (Aleyhisselâm) yanı başından ve kendisinin hizmetine adamış Seyyid hizmetkârların oluşturduğu matem grubuyla başlayan yürüyüş, amcası Hz.İmam Huseyn’in (Salawâtullah aleyh) yanı başında sonlandı. Yürüyüş boyunca şiarlarla,şiirlerle ve dualarla hüzün dolu münasebet yad edilip Mukaddes Ziyaretgâhlarda bedenleri yatan ama Allah katında diri olan Şehitlerin Efendisi Hz.İmam Huseyn’e ve O'nun Sancaktarı Hz.Ebelfazl Abbas'a (Aleyhisselâm) taziyeler sunuldu.Yürüyüşe Mukaddes mekânların Seyyid hizmetkârlarının yanı sıra, Mukaddes Türbenin yönetim kurulu ve bölüm başkanları da katıldı.
Yürüyüşün sonunda Hz.İmam Huseyn’in (Salawâtullah Aleyh) Mukaddes Ziyaretgâhı’nın değerli hizmetkârları ortak grubu karşıladı ve matem meclislerinin sonuncusu düzenlendi. Meclis, Hz.İmam Huseyn’in (Salawâtullah Aleyh) Mukaddes Ziyaretgâhı’nın ana avlusunda okunan Kur’an-i Kerîm,dua ve şiirlerin ardından sona erdi.

Kerbelâ’daki Mukaddes Türbelerin matem gruplarının yanı sıra çok sayıda başka matem grubunun da Hz.İmam Huseyn’e (Aleyhisselâm) taziyeler sunmak üzere yas merasimine katıldığını da ilave edelim.

Mukaddes Hz.Huseyn (Aleyhisselâm) ve Hz.Abbas (Aleyhisselâm) Türbeleri; Hz.Muhammed ve Ehlibeyti’nin (Allah’ın en ulvî salât-u selâmı üzerlerine olsun) sevindiği veya hüzne büründüğü doğum,ölüm vb. münasebetlerini aracılığıyla anma hususunda özel bir hassasiyet göstermiş ve göstermekte; bu çerçevede düzenlediği ve düzenlemekte olduğu program,dini platform,buluşma, festival,etkinlik vb. organizasyonlarla bu vazifesini yerine getirmeye azmetmiştir.

Allah’ın salât-u selâmı başta Hz.Resûlullah olmak üzere paspâk Ehlibeyt’in tümüne, en şiddetli laneti de onların düşmanlarının üzerine olsun.

İşte Uluslararası El-Kefîl Ağı’nın objektifinden “Can”ın şehadetini, “Şehitlerin Canı”nın yanında yâd eden “Can dost”ları...
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: