Ulaştıkları zaman hazret “Bu diyara ne deniyor?” diye sordu.
“Kerbelâ!” dediler.
Hz.İmam (Allah’ın selâmı üzerine olsun) şöyle buyurdu: “Kerb’den (perişanlıktan) ve belâdan sana sığınırım Allah’ım!” Sonra da dostlarına dönüp şöyle buyurdu: “İniniz! Burası çadırlarımızın kurulacağı ve kanlarımızın döküleceği yerdir; işte şurası da kabirlerimizin mahallidir!... Bunları bana Dedem Allah Resûlü (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) bildirmişti.”
Develerini ıhlayıp atlarından inince ve çadırlarını kurunca Hz.İmam Huseyn (Allah’ın selâmı üzerine olsun) oturdu ve kılıcını onardı. Kılıcını onarırken bilindik bir şiiri okuyordu.
Şair son üç dizesinde feleğe hitaben şöyle diyordu:
Elbet gider bu yoldan her canlı
Göçüp gitme vakti geldi çattı
Ondan sonrası da Celîl’e* kaldı
Hz.Zeyneb-i Kübra (Allah’ın selâmı üzerine olsun)bunu duyunca “Ağabeyim! Bu sözler, öleceğinden artık hiçbir şüphesi kalmayan kimsenin diyeceği sözlerdir!” dedi.
Hazret “Evet öyle bacım” diye buyurdu.
Bunun üzerine Hz.Zeyneb (Allah’ın selâmı üzerine olsun)”Vây yasım olsun benim! Huseyn bana ölüm haberini veriyor!” deyince kaıdnlar ağlamaya ve kendi yanaklarına vurmaya başladı.
Hz.Ümmü Külsüm (Allah’ın selâmı üzerine olsun) şöyle feryât etti: “Vâ Muhammed’im! Vây Ali’m! Vây anam! Vây Fatıma’m! Vây Hasan’ım! Vây Huseyn’im! Vây senden sonra kaybolmuşluğumuza ey Ebu Abdullah!...”
- Celîl: Yüce Allah’ın güzel isimlerinden biri.