Kanada’daki McMaster Üniversitesi öğretim görevlisi Dr. Venay Khetia, On İki İmam Şiiliği’nde Konuşan İmam kavramına ışık tutan araştırmasını sundu.
Bu araştırma, Mukaddes Hz. Abbas (a.s.) Türbesi Genel Sekreterliği tarafından organize edilen I. Uluslararası İmamet Haftası konferansları kapsamında masaya yatırılan İngilizce dilindeki araştırma çalışmalarından biriydi.
Mukaddes Hz. Abbas (a.s.) Türbesi’nin “Nübuvvet ve İmamet Ayrılmaz Bir İkilidir” sloganı ve “İmamet, Ümmetin nizamıdır” başlığıyla düzenlediği İmamet Haftası etkinliklerinin 6 Temmuz akşamı başladığını daha önce sizlerle paylaşmıştık.
Kanadalı Akademiyen araştırmasında şunları söyledi: “Son on yıllarda Şii inancından ve bu inancın dışından çok sayıda bilgin tarafından Şiilerin nezdinde manevi otorite ve karizma düşüncesi tartışılmış ve bu konu üzerinde araştırmalar yapılmıştır. Her ne kadar doğası gereği tartışmalı olsa de velayet; Hz. Peygamber’in (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) vefâtından günümüze dek İmam inancının temelinin bir parçası olmaya devam etmiştir.”
relatedinner
“Velayet sözcüğünün muhtelif tanımları ve bu sözcüğün anlamlar alanında kapsayıcı ve detaylı bir analiz sunmak, bu araştırmanın sınırlarını aşmaktadır. Bununla birlikte bu araştırmanın amacına uygun bir şekilde kullanılacak bir terim inşa etmek zorunludur. Velayet konusu, son derece önemlidir. Velayet konusuna dair edebi analizlere bakıldığında bu terime dair geniş çaplı bir tanımın olduğundan emin olunabilir. Zira bu terim, ‘İsna Aşeriye – On İkiyi Takip Edenler’ olarak adlandırılabilecek olan Şiiler ile doğrudan ilişkilidir.”
“Velayetin göründüğü kadarıyla sayısız tarifi ve nitelemesi olduğu göz önüne alınarak Liyakat Takim’in öne sürdüğü şu seçenekle tanımda orta yolu bulmayı uygun gördüm: ‘Şiilikte İmamlar’a yönelik ruhani otoritenin varlığına duyulan iman, İmam’ın ‘mutlak velayeti’ olarak sembolize edilen ve İmam’ın tam kapsamlı bir otoritesi olduğuna dair bir inançtır. Başka bir şekilde bakılacak olursa; İmam’ın velayeti sadece belli bir döneme ait bir otorite değildir, müminlerin manevi hayatı üzerinde de bir otoritedir. Bu, Allah Resûlü’nün (s.a.a.) İmam Ali’ye ve sonra da diğer İmamlar’a (a.s.) aktarıldığına inanılan bir velayettir. O’nun izinden gidenleri kurtuluşa erdirmeyi ve hem zahirî hem de batınî manaya vâkıf kılmayı mümkün kılan bir velayettir.”