Rebiülevvel ayının beşinci günü: Hz.İmam Huseyn’in aziz kızı Hz.Sekîne’nin (Onlar’a selâm olsun) vefâtı hatırası…

Acı, hüzün ve inleyişle dolu bir hatıra ufuktan baş göstermeye başladı. Anıları tüm zindeliği ile yeniden yeşeriyor… Nurdan bir kadın; ölüme meydan okudu ve onu imanla ve sabırla mağlup etti.

Hayrın ve ıslahın yüksek simgelerinden birinin hatırasıdır yaşanan; tohumlarını atmakta ve sebatla köklerini salmaktadır.

Rebiülevvel ayının beşinci günü; H.117 Nebevî Hanedânı saran acı bir hatıranın yıldönümüdür. Taff Vakıası (Kerbelâ Olayı’ndan) 57 yıl sonra Hz. İmam Huseyn’in (O'na selâm olsun) aziz kızı Hz. Sekîne (O'na selâm olsun) vefât etmiştir.

Mubarek ismi:

Ebu Talib oğlu Ali oğlu Huseyn’in kızı Âmine (Hepsine selâm olsun). Annesi Adiyy oğlu İmri-ul Kays El-Kelbî’nin kızı Rubâb hanımefendidir. Hz. Âmine (O'na selâm olsun) sükûnet, ağırbaşlılık ve vakâr anlamına gelen “Sekîne” ismi ile meşhur olmuştur.

Yetiştiği kutlu ortam:

Nebevî Hicretin kırk yedinci senesinde dünyaya gelmiştir. Babası Hz.İmam Huseyn (O'na selâm olsun) Kerbelâ’da şehîd olduğunda on dört yaşındaydı. Bu on dört yılı Şehitlerin Efendisi’nin (O'na selâm olsun) gözetiminde geçirdi ve terbiyesini doğrudan Masum tarafından aldı. Bunun gerek ilmi yönüyle olsun gerek dini yönüyle olsun gerek ahlaki yönüyle olsun gerekse de huy yönüyle olsun O’nun mubarek şahsiyetine etkisi son derece büyüktür. Bunun yanı sıra yetiştiği aile çevresinde birden çok masum ve son derece büyük şahsiyetlerin varlığı da kutlu kişiliğine büyük etki etmiştir. Hz. Sekîne (O'na selâm olsun) gerçekten de ilim, marifet ve edep yönünden çok üstün derecelere varmıştı.

Taff Vakıası’ndan sonra:
Taff Vakıası’ndan Kerbelâ’daydı. Sonrasında gerçekleşen tüm hadise ve musibetlerde yaşanan acılara ortak oldu. Rabbinin yolunda en hayırlı şekilde cihâd edip tüm dünyaya hak inancın ve ilkelerin duruşunu gösterdi. Babası’nın (O’na selâm olsun) şahadetinin ardından Seyyide Sekîne (O'na selâm olsun) bakımını ve yetiştirilmesini Ağabeyi Hz.İmam Seccâd (O'na selâm olsun) üstlendi. İlim, edep ve sosyal aktivite ile dolu bir hayat yaşadı. Düşmanları dahi onun nesebi ve menkibelerini itiraf ederdi. Seyyide Sekîne (O'na selâm olsun) kendi döneminde hanımların seyyidesiydi; hanımlar arasında en zekî, en akıllı, en edepli ve en iffetlisi oydu. Konuştuğunda çok fasih (uzdilli) konuşurdu. Medîne hanımları onun meclislerine gidip ilim, edep ve takva öğrenirdi. Hz. İmam Huseyn (O'na selâm olsun) O’nun ibadetine şöyle buyurarak şahitlik etmiştir: “Sekîne’ye gelince; O’na Allah ile vaktini geçirme* (hâli) baskındır.” Bunu da amcası Hz.İmam Hasan’ın oğlu Hasan (Onlar’a selâm olsun) O’nu istediğinde buyurmuştur. Hz.İmam Huseyn (O'na selâm olsun) böyle buyurduktan sonra onun için Hz. Sekîne (O'na selâm olsun) yerine diğer kızı Hz. Fatıma’yı (O'na selâm olsun) seçmiştir.

*Hadisin orijinalinde “gark olmak, boğulmak,vakit geçirmek” kökünden türetilmiş olan “istiğrâk” sözcüğü geçmiştir. Allah ile vakit geçirme olarak çevirdiğimiz durum; Allah’ı anmaya ve O’nun itaatine boğulmak, bununla meşgul olmaktır.

Karalama girişimleri:

Ehlibeyt’in (Hepsine selâm olsun) tarihi sürekli karalama kampanyalarına maruz kalmıştır. İlerleyen nesillerle birlikte bu girişimler kesintiye uğramamış; bazen tekrarlanmış bazen de biçim değiştirmiştir. Ehlibeyt’in (Hepsine selâm olsun) insanların gönlündeki yerini sarsmayı amaçlayan bu girişimlerden biri de sahtekârların çokça uydurup durduğu bir yalandır. Hz. Sekîne, amcası Hz.İmam Hasan’ın oğlu Abdullah’tan (Hepsine selâm olsun) başka kimse ile evlenmediği halde başkalarıyla evlendiğini iddia etmiş ve yalan üstüne yalan uydurmuşlardır. İlim, ahlak ve emanet ölçütlerini görmezden gelen bu çerçöpler; Allah-u Teâlâ’nın her türlü kötülüğü ve kiri giderip paspâk ve tertemiz kıldığı Ehlibeyt’e (Hepsine selâm olsun), taraftarlarına ve sevenlerine karşı her türlü yalanı uydurmaktan çekinmedikleri gibi Hz. Sekine’nin (O'na selâm olsun) birçok kocası olduğu iftirasını atmaktan da utanmamışlardır.

Vefâtı:

Hz. İmam Huseyn’in kızı Hz.Sekîne (Onlar’a selâm olsun) Kerbelâ faciasından 56 yıl geçtikten sonra H.117 senesinde Medîne-i Münevvere’de vefât etmiştir. Vefât ettiği sırada yaklaşık yetmiş yaşındaydı. Pâk kabrinin yeri konusunda ihtilaflar vardır. Bazıları Mısır’da ona ait bir kabrin olduğuna işaret etmiştir. Bazıları ise kabrinin Şam’da olduğunu söylemiştir. Bilinen görüş Medîne’de vefât ettiğidir. Ama Mekke’de vefât ettiğini söyleyenler de vardır.
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: