Yeryüzü ehlinin güvencesi ve vaadolunmuş umudunun doğuşunun 1186. Yıldönümü

Mubarek doğumunun tarihi

Rivayetlerde gündüzünü oruç ve gecesini ibadetle geçirmenin müstehap olduğunun belirtildiği pek mubarek bir gecede; Şaban-ı Şerîf’in on beşinci gecesinde Babası Hz.İmam Hasan-ı Askerî’nin (O’na selâm olsun) Samarra’daki evinde dünyaya gelmiştir.

Mubarek doğumu en meşhur rivayetlere göre hicri 255 senesinde gerçekleşmiştir. Bu seneyi 254 ya da 256 olarak nakleden veya başka bir tarih nakleden rivayetler olsa da hepsi aynı günü belirtmişlerdir. Ağır basan ve tercih edilen görüş ilk tarihtir (yani 255 senesidir). Çünkü buna dair birçok delil vardır. Birisi de bunun doğumun kaydını tutan en eski kaynak olan; pek muhterem Şeyh Fazl bin Şazân’ın el-Gaybet isimli kitabında geçmiş olmasıdır. Merhum Şeyh Hz.İmam Mehdî (Allah’ın selâmı üzerine olsun) doğduğu sırada hayattaydı ve Babası Hz.İmam Hasan-ı Askerî’nin (Allah’ın selâmı üzerine olsun) şahadetinden kısa bir süre önce vefât etmişti. Başka kaynaklarda yıl farklı olarak zikredilse de mubarek doğumun Şaban ayının ortasında ve bir Cuma gecesinde olduğu geçmektedir. Takvimlere başvurulduğunda da diğer yıllar arasında sadece hicri 255 yılında Şaban ayının ortası gecesinin Cuma gecesine denk geldiği görülmektedir.

Bu tarihlerde ihtilaf da sadece Hz.İmam Mehdî’nin (Allah’ın selâmı üzerine olsun) doğumunda yaşanmış bir olay değildir; Pâk atalarının ve Ceddi Hz.Resûlullah’ın (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) doğum ve vefât tarihlerinde de ihtilaf yaşanmıştır. Ancak bu doğumlarının ya da vefatlarının gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda bir ihtilaf değildir elbette. Bununla birlikte Hz. Musa’nın (O’na selâm olsun) doğumunda olduğu gibi; zalimlerin onu öldürmeye kastetmesi nedeniyle Hz.İmam Mehdî’nin (Allah’ın selâmı üzerine olsun) mubarek doğumu gizli tutulmuştur. Bu yüzden doğum tarihinde ihtilaf yaşanması esasen normal bir hadisedir.



Mubarek doğum yaşandığında şartlar

Bu hususla ilgili geçen rivayetlerde Hz.İmam Hasan-ı Askerî’nin (Allah’ın selâmı üzerine olsun) mubarek doğumu tam bir gizlilik içerisinde tuttuğu geçmektedir. Rivayetlerde ayrıca şunlar belirtilmiştir: Mubarek doğum gecesi olduğunda halası Hz.İmam Cevâd’ın kızı Hz. Hakîme’den (Allah’ın selâmı üzerlerine olsun) Şaban ayının on beşinci gecesinde O’nun yanında kalmasını istemiş ve o mubarek gecede Allah’ın yeryüzündeki hücceti olacak olan oğlunun dünyaya geleceğini haber vermiştir. Hz. Hakîme (Allah’ın selâmı üzerine olsun) O’nun annesini sorunca Hz.İmam (Allah’ın selâmı üzerine olsun) da O’nun Hz. Nergis olduğunu söylemiştir. Hz.Nergis’e giden Hz. Hakime onda hamileliğe dair bir etki olmadığını görünce geri dönüp Hz.İmam’a bunu anlattığında Hz.İmam Hasan-ı Askerî (Allah’ın selâmı üzerine olsun) gülümsemiş ve Hz. Musa’nın (Allah’ın selâmı üzerine olsun) annesinde de aynısının yaşandığını ve doğuma kadar hamileliğinin dışarıdan belirmediğini anlatmıştır. Çünkü o sırada Firavun; müjdelenen Musa birisinden doğar korkusuyla İsrail oğullarının hamile kadınlarının tek tek peşine düşüp yeni doğan erkek çocuklarını öldürmüştür. Bu hadisenin aynısı Hz.İmam Mehdî’nin (Allah’ın selâmı üzerine olsun) doğumunda da yaşanmıştır. Abbasîler de birçok hadîs-i şerifte haber verilen kurtarıcının bu aileden geleceğini duymuş ve bu yüzden doğar doğmaz öldürülmesi için hain planlar kurmuşlardı.

Hadîs-i Şerîflerde de Hz.İmam’ın (Allah’ın selâmı üzerine olsun) mubarek doğumunun gizlenmesinin sebebinin Yüce Allah’ın peygamberi Hz.Musa’nın (Allah’ın selâmı üzerine olsun) doğumunun gizlenmesiyle aynı olduğu ve yeni doğacak İmam’ın katlini isteyen zalimlerden korunması için bu doğumun gizlendiği belirtilmiştir. Hadîs-i Şerîflerde tıpkı Hz. Musa’nın (Allah’ın selâmı üzerine olsun) İsrailoğullarını kurtarıp tevhid dinini başlattığı ve Firavunlarla mücadele ettiği gibi; Beklenen Kurtarıcı Hz.İmam Mehdî’nin (Allah’ın selâmı üzerine olsun) de tüm beşeriyeti kurtaracağı, İslam dinini tümüyle aşikâr kılacağı, zalimlerin hükmünü tamamen bitireceğini ve yeryüzünü adaletle, bereketle ve hayırla dolduracağı geçmiştir.

Karanlığın ve zulmün önderleri de işte bu hadisleri duymuştur. Tıpkı Mısır’ın Firavunu’nun İsrailoğullarının kurtarıcısının onlardan geleceğine dair müjdeleri bildiği gibi. O yüzden de onun ortaya çıkmasını engellemek amacıya İsrailoğullarının evlatlarını öldürmeye girişmiştir. Aynı tutumu Abbasîler de benimsemişlerdir Onlar da Beklenen Mehdî’nin Fatıma’nın evlatlarından (Allah’ın selâmı üzerlerine olsun) olacağını ve Ehlibeyt’in On İkinci İmamı’nın (Allah’ın selâmı üzerlerine olsun) o olacağını belirtmişlerdir. Müslümanlar arasında yayılan ve on yıllarca önceden birçok hadis alimi tarafından yazılan hadislerden Hz.İmam Hasan-ı Askerî’nin (Allah’ın selâmı üzerine olsun) On birinci İmam olduğunu bilen Abbasî zalimleri; On İkinci İmam’ın O’nun oğlu (Allah’ın selâmı üzerlerine olsun) olacağını bilmişlerdi. O yüzden de Beklenen Mehdî’nin ortaya çıkmasını engellem maksadıyla Hz.İmam Hasan-ı Askerî’nin (Allah’ın selâmı üzerine olsun) neslini kesmek için birçok girişimlerde bulunmuşlardı.

Sırf “On İkinci İmam”ın Hz.İmam Hasan-ı Askeri’nin (Allah’ın selâmı üzerlerine olsun) oğlu olacağını belirten hadislerin sahih olma ihtimali bile tek başına onları harekete geçirmek için yeterliydi. Bu husus onlar için sadece bir sahih olma ihtimali değildi; tam tersine onların nezdinde gerçekleşmesi hemen hemen kesin olan şeydi. Çünkü Müslümanlar arasında “On İki İmamlar hadisi”nin niteliklerine uyan başka hiçbir soy zincirinin olmadığını çok iyi biliyorlardı.

Hz.İmam Hasan-ı Askerî (Allah’ın selâmı üzerine olsun) kendisine karşı açılan bu çetin savaşın nedenlerini anlatmıştır. “Sikâ/güvenilir” lakaplı muhterem alim Şeyh Fazl bin Şâzan şöyle naklediyor:

Sâd-el Kâtib oğlu Huseyn oğlu Abdullah şöyle anlattı: Ebu Muhammed Hz.İmam Askerî (O’na selâm olsun) şöyle buyurdu: ‘Ümeyyeoğulları ve Abbasoğulları kılıçlarını bizim üzerimize iki nedenden ötürü koymuşlardır. İlki: Hilafete dair hiçbir hakları olmadıklarını biliyorlardı ve bizim onun hakkımız olduğunu iddia ettikten sonra hilafetin merkezine yerleşeceğinden korkuyorlardı. İkincisi: Mütevâtir haberlerden zalim ve zorba yöneticilerin yönetiminin bizden olan Kaim’in (Ayaklanan) eliyle son bulacağını belirten haberlere vâkıf idiler ve kendilerinin de o zalim ve zorbalarda olduklarına dair kuşkuları yoktu. O yüzden de Kaim’in (O’na selâm olsun) doğumun engellemeye ya da O’nu öldürmeye tamah ederek Allah Resûlü’nün Ehlibeyti’ni (Allah’ın selâmı üzerlerine olsun) öldürüp neslini katliama tabi tutmak için çabaladılar. Ancak Allah işinin onlardan hiçbirine görünmemesini istedi. (Sonra şu ayeti okudu) “Kafirler hiç istemese de O nurunu tamamlayacaktır.”’
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: