Zilhicce ayının yirmi üçüncü günü Hz. Müslim b. Akîl’in evlatlarının (a.s.) şahadeti hatırası

Hz.Müslim b. Akîl’in oğulları (Allah’ın selâmı üzerlerine olsun) tıpkı babaları gibi tarihe adlarını kazımışlardır. Hz.İmam Huseyn’in (Allah’ın selâmı üzerine olsun) nezdindeki konumu ve son nefesine kadar sergilediği dik duruşuyla tarihe altın harflere adını yazdıran Hz.Müslim b. Akîl (Allah’ın selâmı üzerine olsun) gibi bir kahramanın oğulları da anca böyle olurdu dedirten bu iki yiğit; tıpkı babaları gibi şehadet şerefine nail olmuşlardır.

Muhammed ve İbrahim. Hz.İmam Huseyn’in elçisi Hz. Müslim b. Akîl b. Ebi Talib’in (Allah’ın selâmı üzerlerine olsun) çocuk yaştaki iki oğlu. Kerbelâ Olayı’na katılan bu iki yiğit; sadece birkaç saat ya da birkaç gün değil, hemen hemen bir seneye varan bir müddet boyunca mücadele etmişlerdir. Sonunda da Hz.İmam Huseyn’in, evlatlarının ve dostlarının (Allah’ın selâmı üzerlerine olsun) Kerbelâ’da yaşadığı mazlumiyetin hemen ardından ikinci gelir dedirten bir facianın ardından Zilhicce ayının yirmi üçüncü gününde şehîd olmuşlardır.

Tarihi rivayetlere göre Muhammed ve İbrahim Hz.İmam Huseyn (Allah’ın selâmı üzerlerine olsun) ile Kerbelâ’da beraber bulunmuşlar; Aşûra günü Ubeydullah b. Ziyad’a bağlı askerler tarafından tutuklanıp bir yıla yakın bir süre hapiste tutulmuşlardı.

Geçen bir yıla yakın sürenin ardından hapisten kaçan iki minik kahramana ödül kondu. Ödülü öğrenen ve ikisini tanıyan bir alçak; iki miniği yakaladı ve öldürmek üzere Fırat nehrine götürdü. Onun kendilerini öldürmek istediklerini öğrenince kendisine şöyle dediler: “Ey ihtiyar! Bizi öldürme; onun yerine kazancını bizi pazarda köle olarak satarak elde et!” Ellerini onların kanına bulamadan istediği parayı alsın istemişlerdi. Ancak o cani onları öldürmek konusunda ısrarcıydı; hem de Allah Resûlü’nün Hane Halkı’na (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) mensup olduklarını bile bile!

“Hayır size öldürüp başlarınızı götüreceğim ve ödülü alacağım!” Onlar da bunun üzerine “O zaman biz İbn-i Ziyad’a götür; o karar versin!” dedi. O canavar bunu da reddedip Allah Resûlü’nün (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) hane halkına mensup o iki masum yavrucağı Fırat nehrinin kıyısında boğazladı. Başlarını bedenlerden ayırıp bedenlerini nehre attı ve İbn-i Ziyad’ın sarayının yolunu tuttu…

Rivayetlerde iki minik kahramanın şehadeti ile ilgili şöyle bir detay anlatılıyor: O alçak ikisini öldürmek istediği vakit; ağabey kardeşinin önüne kendini attı. Adam ağabeyi boğazlayınca küçük kardeş ağabeyinin kanını kendine sürüp “Allah Resulü’yle işte böyle; ağabeyimin kana bana bulanmış halde buluşacağım!” dedi. O melun, minik kardeşi de boğazlayıp mübarek başları yanına aldıktan sonra İbn-i Ziyad’ın yanına geldi ve olan biteni olduğu gibi anlattı. İbn-i Ziyad olanları duyunca katili paylayıp şiddetle azarladı, ona ödülü vermeyi kabul etmedi ve sonra onun da boynunun vurulmasını emretti!

Hz.Müslim b. Akîl’in (Allah’ın selâmı üzerine olsun) bu iki mazlum evladının, Huseynî destanın bu iki minik kahramanının kabirleri bugün Irak’ta Müseyyeb kazasının üç kilometre doğusunda yer almaktadır. Irak’ın ortasında Fırat nehrinin doğu kıyısında yer alan bu bölge şu anda idari açıdan Hille şehrine bağlıdır.
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: