Habîb b. Mezâhir-i Esedî’nin Hz.Huseyn’e (a.s.) yardım için yaptığı çağrı…

Maktel kitaplarının yazarları şu hadiseyi aktarıyor: Hz. Habîb b. Mezahir düşman ordularının Hz.Huseyn’e (O’na selâm olsun) karşı savaşmaya kararlı olduğunu gördükleri vakit Hz. Huseyn’e (O’na selâm olsun) gelerek şöyle dedi: “Efendim, işte şuradakilerin hepsi Esedoğulları’ndandır ve aynı mahalledendir. Gidip onları senin yardımına çağırmam için izin veriyor musun?”

Hz. Huseyn (O’na selâm olsun) de “Evet veriyorum, git...” diye buyurdu.

Habîb de gece karanlığının çökene dek bekleyip bahsettiği o mahallelilerin yanına gitti. Onlar da onu karşılayıp “İhtiyacın nedir?” diye sordu. Habîb şöyle dedi: “Size öyle bir şeyle geldim ki; kimse daha önce kendi toplumuna bundan daha hayırlı bir şeyle gelmiş değildir. Sizi Allah Resûlü’nün xasa kızının oğlunun yardımına davet etmek için geldim. Şu Sad oğlu onun etrafını sarmıştır; siz de benim aşiretimdensiniz. Dediğimi yapın hem dünyanın hem ahretin şerefine nail olursunuz. Allah’a yemin olsun ki; içinizden her kim bunu yaparsa kıyamet gününde Muhammed’in (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) refîki (can dostu, yoldaşı) olacaktır!”

İçlerinden Abdullah b. Beşîr adında bir adam ayağa kalktı ve şöyle dedi: “Ey Habîb; ben senin davetine icabet edecek ilk kişi olacağım, seninle geliyorum.” Derken diğerleri de aynı girişimde bulundular ve sayıları doksan kişiyi buldu. Hepsi Huseyn’in (O’na selâm olsun) yardımına gitmek için toplandı.

Aynı mahalleden biri çıkıp durumu Ömer b. Sad’a ispiyonlayınca o melûn Şamlı Erzak’ı çağırdı. Yanına beş yüz atlı verip Esedoğulları’nın üzerine gönderdi. Ezrak gece vakti Fırat kenarında onlara yetişti. Esedoğulları ile bir süre çarpıştı. Habîb bu arada Ezrak’a şöyle bağırdı: “Vay senin haline ey Ezrak! Bırak bizim (kanımızı dökerek) başkası bedbaht olsun!” Esedoğulları’ndan gelen bu askerler; karşı koyacak gücü kendilerinde bulamayınca eski yerlerine geri döndüler ve Habib’i yalnız bıraktılar. Habîb de geri dönüp Hz.Huseyn’e (O’na selâm olsun) olanları anlatınca hazret şöyle buyurdu: “Şüphesiz biz Allah’a aitiz ve ona geri döndürüleceğiz. Allah dilemeden siz dileyemezsiniz. Aliyy-i Azîm (Pek yüce ve pek ulu) olan Allah’tan başkasından ne bir güç vardır ne de bir kudret…”

Bu günde ordular Ömer b. Sâd denen melunun komutası altında birbiriyle kaynaşıp Hz.Huseyn’e, hane halkına ve dostlarına (Hepsine selâm olsun) karşı Kerbelâ’da son derece şiddetli bir abluka uygulamaya başladılar. Dışarıdan kimsenin katılmasını ve yardım edilmesini engellemekle yetinmediler; çadırlara su getirilmesine bile engel oldular...
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: