Sekizinci yıldönümü: Yüce Dini Merceiyet’in vatan kurtaran fetvası ve Iraklıların icabeti…

Irak’ın, halkının ve mukaddes değerlerinin müdafaasının ilk fitilini ateşleyen mübarek fetvanın yıldönümündeyiz. Iraklıların ve dünyanın tüm onurlu insanlarının anacağı mübarek mücadeleyi başlatan fetva, bundan sekiz yıl önce işte bugün yayınlandı.

Necef-i Eşref’teki Yüce Dini Merceiyet tarafından 13 Haziran 2014 Cuma günü yayınlanan fetvada DAİŞ (DEAŞ,IŞİD) teröristlerine karşı Irak’ı, halkının ve mukaddes değerlerinin müdafaası için çağrıda bulunulmuştu. Irak’ın bazı eyaletlerini ele geçiren teröristlere karşı müdafaaya çağıran fetvada eli silah tutan Iraklılar güvenlik güçlerine gönüllü olarak katılmaya davet ediliyordu.

Fetva her hamiyetperver Iraklının şuurunu tabiri caizse şahlandırdı ve memleket sevgisini ateşledi. Fetvaya icabet çok geniş çaplı bir şekilde gerçekleşti. Hükümete bağlı resmi kaynaklara göre genciyle yaşlısıyla 3 buçuk milyondan fazla Iraklı; DAİŞ teröristlerinin rüzgarına mücadele için gönüllü olmuştu. Zafer destanının ilk satırı işte o zaman yazılmaya başlandı.

Dünyada eşi benzeri pek bulunmayan bu destan; üç yıl altı ay süren bir mücadeleyle yazıldı. Kahramanlığın ve fedakârlığın en hayranlık uyandırıcı portrelerinin çizildiği ve en alçak düşmana karşı şerefli vatan müdafaasının verildiği bu destan kolay yazılmadı elbette.

Iraklılar bu uğurda on binlerce şehid ve bunun da birkaç katı kadar gazi verdi. Memleketin ve mukaddes değerlerinin kurtarılması için kurbanlar verilmeye devam etti. Ta ki kesin zafer elde edilinceye dek. Irak’ın son toprağı teröristlerin elinden kurtarılınca zafer ilan edildi.

Hiç kuşku yok ki Yüce Allah’ın bahşettiği bu zaferin ardında iki önemli neden yatıyor: Mübarek fetva ve Iraklıların o fetvaya icabet etmesi.

Fetvanın ilk kıvılcımı Hz.İmam Huseyn’in (Allah’ın selâmı üzerine olsun) mübarek türbesinde ateşlendi. Cuma namazı için hutbeye çıkan Yüce Dini Merceiyet Temsilcisi Şeyh Abdulmehdi Kerbelâî (İzzeti daim olsun) adeta Irak ve Dünya tarihinde yeni bir dönemi başlatıyordu… Okuduğu hutbenin ve fetva ilanının dördüncü bendinde şöyle diyordu:

“Silahlı kuvvetlerimizin ve tüm güvenlik güçlerimizin müdafaası, mukaddes bir müdafaadır. Teröristlerin yaklaşımı açığa çıktıkça bu bir kez daha vurgulanmaktadır. Zira teröristler İslam ruhundan uzak, karanlık, başkalarıyla barış içerisinde yaşamı reddeden ve Irak’ın ve başka ülkelerin muhtelif bölgelerinde egemenlik ve nüfuzunu hakim kılmak için şiddeti, kan dökmeyi ve inanç bazlı iç savaşı körüklemeyi araç olarak kullanmaktadır. Öyleyse ey silahlı kuvvetlerdeki evlatlarımız; sizzler tarihi, vatanî ve şerî bir sorumlulukla karşı karşıyasınız. Maksadınız, niyetiniz; Irak’ın hürmetini ve birliğini korumak, vatandaşların güvenliğini muhafaza etmek, mukaddes değerlerini çiğnenmekten korumak ve bu mazlum memleketten de yaralı halkından da şerri bertaraf etmek olsun.”

“Yüce Dini Merceiyet sizlere desteğini vurgulamaktadır. Bu vurguyu yaparken aynı zamanda da sizleri cesarete, bahadırlık göstermeye, sebatlı olmaya ve sabra teşvik etmektedir. İçinizden her kim memleketini, halkını ve namusunu korumak uğruna fedâ ederse şehîd olacaktır – inşa’Allah-u Teâlâ. Baba oğlunu, ana evladını, hanım kocasını bu memleketin ve vatandaşının müdafaası uğruna kararlılık ve sebât göstermeye teşvik etsin. Bu olması gereken bir şeydir.”

Necef-i Eşref’teki Yüce Dini Merceiyet’in çağrısına icabet eden Iraklılar; unutulmaz dersler verdi ve DAİŞ (DEAŞ, IŞİD) terörünün tehlikesine karşı mücadele edip vatan ve mukaddes değerlerini müdafaa ederken fedakârlık destanları yazdılar. Canlarıyla ve mallarıyla mücadele eden Iraklıların parolası ise şu iki cümle oldu: “Keşke sizinle olabilseydik (ey Huseyn) de büyük zaferi kazansaydık…” ve “Heyhât, zillet bizden uzaktır…”
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: