Mukaddes Hz. Abbas (a.s.) Türbesi'nin Şer'i Mütevellisi Seyyid Ahmed es-Safi, Irak’ın bir önceki dikta rejimin dini merasimlere, özellikle de Tuveyric koşusuna savaş açtığını ve ülkenin imkânlarını ele geçirdiğini vurguladı. Bu açıklama, Hz. Ebulfazl Abbas'ın (a.s) türbesinin kubbesinin sancağının değiştirilmesi merasimi sırasında yapıldı. Merasim, Hz. İmam Hüseyin'in (a.s), O’nun hane halkının ve ashabının şehadet yıldönümü olan hüzün ayı Muharrem'in başlangıcı münasebetiyle gerçekleştirildi.
relatedinner
Konuşmanın tam metni şöyledir:
Hz. İmam Hüseyin'in (a.s) meselesi, Masum İmamlar'ın (a.s) hayatında ve ilgisinde hâlâ merkezi bir nokta teşkil etmektedir. Ona özel bir önem vermişler ve Şiilerine fırsat buldukça yaşananların önemini ve Seyyidü'ş-Şüheda (a.s) ile O’nun hane halkına yapılan zulmün boyutunu açıklamışlardır.
Hz. İmam Zeyne'l-Abidin (a.s), hadiseden sonraki hayatının bir bölümünü babası, kardeşleri ve halaları için ağlayarak ve musibetin büyüklüğünü hatırlatarak geçirmiştir. Hz. İmam Bakır (a.s) Aşura ziyaretinde bunu şöyle ifade eder: "Ey Ebu Abdullah! Musibetin pek büyük ve ağır olmuştur. Senin musibetin bizim için ve bütün Müslümanlar için pek büyük ve ağır olmuştur. Senin musibetin (sadece bize değil) semâlardaki bütün semâ ehli için de büyük ve ağır olmuştur."
Hz. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurur: "Muharrem ayı, cahiliye döneminde savaşın haram kılındığı bir aydı. Ancak bizim kanlarımız bu ayda helal sayıldı, hürmetimiz çiğnendi, çocuklarımız ve kadınlarımız esir alındı, çadırlarımız ateşe verildi, eşyalarımız yağmalandı ve Resulullah'ın (s.a.a) bizim hakkımızdaki hürmeti gözetilmedi. Hüseyin'in (a.s.) günü (ağlamaktan) gözlerimizin kapaklarını yaraladı, gözyaşlarımızı akıttı ve azizimizi Kerb-ü Bela toprağında zelil etti. Kıyamet gününe kadar bize keder ve bela miras bıraktı. Öyleyse Hz. Hüseyin (a.s.) gibisi için ağlayanlar ağlasın. Çünkü ona ağlamak günahları döker."
Hz. İmam Sadık (a.s) Kadir Gecelerinde Hz. Hüseyin'in (a.s.) ziyaretinde şöyle der: "Şahitlik ederim ki sana muhalefet edenler, seninle savaşanlar, seni yalnız bırakanlar ve seni öldürenler, Ümmî (Ümmül Kura’dan, Mekkeli) Peygamber'in diliyle lanetlenmişlerdir. İftira eden kimse ise hüsrana uğramıştır."
Bu kısa özet, Seyyidü'ş-Şüheda'nın (a.s) meselesine verilen önemin derecesini ortaya koymaktadır. Ehl-i Beyt'in (Allah'ın selamı üzerlerine olsun) Şiileri, Allah onları aziz kılsın, buna uygun olarak aza meclisleri, musibet okumaları ve matem merasimlerini sürdürerek bu büyük musibete ağlamayı ve hüznü yenilemeyi adet edinmişlerdir. Matemdarlar, Seyyidü'ş-Şüheda (a.s) ile zaman boyunca etkileşim içinde olmuşlardır. Öyle ki bu bir inanç haline gelmiştir ve bu da doğrudur. Kim dünyayı isterse Hüseyin'e gelsin, kim ahireti isterse Hüseyin'e gelsin, kim başarı isterse Hüseyin'e gelsin, kim cesaret ve kahramanlık isterse Hüseyin'e gelsin, kim cömertlik ve eli açıklık isterse Hüseyin'e gelsin. (Bu durum) işte şu spontane bir şekilde başlayan ve heybetli kitlesel çıkışa dönüşen (Tuveyric koşusuna) kadar varmıştır.
Ben, Aşura gününün büyük yürüyüşü olan Tuveyric koşusuna odaklanacağım. Tuveyric koşusu olarak bilinen bu heybetli varlık; Hz. İmam Hüseyin'e (a.s) yardım etme coşkusunu ifade eden bir merasimdir. Hz. İmam Hüseyin (a.s.) yalnız kaldığında ve "Bize yardım edecek bir yardımcı yok mu?" diye seslendiğinde, bu merasimi düzenleyenler harika bir başarı elde etmişlerdir. Bu koşu, Aşura'nın önemli işaretlerinden biri haline gelmiştir. Bu merasim hala Hz. İmam Hüseyin'in (a.s) yanında durmanın canlı işareti ve güçlü sembolü olmaya devam etmektedir. Aynı zamanda zulüm, haksızlık ve tiranlığı reddetmenin de bir ifadesidir. Burada bir hatırlatma olarak bir konuya dikkat çekmek istiyorum. Bu hitap tüm kardeşleredir, ancak özellikle gençlere yöneliktir. Açıklayacağım şeye dikkat etsinler:
Önceki rejim, ülkenin imkanlarını ve muazzam ekonomik ve mali kaynakların üzerine çöktü. Ancak onların asıl meşguliyeti, yeryüzündeki diğer zorbalar gibi, Hz. İmam Hüseyin'e (a.s) ve dini merasimlere savaş açmaktı. Özellikle bahsettiğim bu koşuyu hedef almışlardı. Bu nedenle, bu merasimi hedef alan güvenlik raporlarından bazı alıntılar paylaşacağım.
Sevgili kardeşlerim, lütfen dikkat edin. Bu rapor 26 Ekim 1987'de düzenlenmiş ve dönemin güvenlik müdürü tarafından içişleri bakanına sunulmuştur. Konu tamamen Tuveyric koşusuyla ilgilidir. Rapor 25 sayfadan fazladır ve bu sadece bir ön rapordur, yani konuyla ilgili tüm raporlar bundan ibaret değildir.
İlk olarak, bunu bir "fenomen" olarak tanımlıyor - Tuveyric koşusu fenomeni! Sonra bu koşuya engeller çıkarmaya ve onu bastırmaya çalışıyor. Raporda bu "bidat" olarak ortaya çıktı diyor! Hüseyni matemi bidat olarak adlandırıyor! Koşunun ne zaman kurulduğuna dair bir tarih veriyor, sonra neden bu koşunun güçlü olduğunu ve büyüdüğünü sorguluyor. Rapor, bunun nedenlerinden biri olarak parti örgütlerinin ve medya organlarının bu fenomeni doğrudan veya dolaylı olarak engellemek için herhangi bir faaliyet göstermemesini gösteriyor. Daha sonra, katılımcıların çoğunun bölgeyi çevreleyen aşiretlerin üyeleri ve bu fenomene bağlı saf insanlar olduğunu iddia ediyor!
Biz bu rapordaki saçmalıklara cevaben şunu söylüyoruz: Seyyidü'ş-Şüheda'nın (a.s.) merasimlerini ancak yüksek bir bilinç ve idrak seviyesine sahip olanlar uygular. Az önce açıkladığımız gibi, Masum İmamlar'dan (a.s) gelen metinler şöyle der: "Emrimizi ihya edin (işimizi yaşatın), Allah emrimizi ihya edeni (işimizi yaşatan kimseyi) rahmetiyle kuşatsın." Yani bu, o (raporu yazanların) dediği gibi değildir. Allah'a hamd olsun ki siz, bu merasimleri tüm gücüyle koruyan, bilinçli ve seçkin sosyal sınıfın mensuplarısınız.
Ancak ben, bunların ne yaptığına ve Seyyidü'ş-Şüheda'nın (a.s) onlara karşı ne kadar güçlü olduğuna dikkatinizi çekmek istiyorum. Hz. İmam Hüseyin'in (a.s) sancağı, tarihin çöplüğüne giden bu insanların ulaşabileceğinden çok daha yücedir.
Rapor ayrıca şöyle diyor: Bazı yıllarda koşuya katılım azaldı. Raporun iddiasına göre bunun nedeni, onu sınırlamak için muazzam ekonomik ve mali kaynakların tahsis edilmesiydi. Rapor, katılımcıların azalmasının nedenlerini şöyle açıklıyor: "Diğer bir kısım, devletin bunu sürdürmek istemediğini ve katılımın neden olduğu sorunlardan kaçınmak istediğini bildikleri için bu uygulamadan uzaklaştı. Bazıları ise yetkililerden ve parti organlarından utandıkları için uzak durdu." "Parti yoldaşları" ifadesini kullanıyor.
Sonra "Bu fenomeni nasıl sona erdirebiliriz?" diye soruyor. Biz de diyoruz ki: Dünyanın tüm güçleri bir araya gelse de Seyyidü'ş-Şüheda'nın davasına zarar veremezler. Onların kaderi utanç, ar ve başarısızlık olacaktır.
Rapor gençlere hitap ediyor ve koşuyu sona erdirmenin yollarını sunuyor. Bunların etkili olduğunu iddia ediyor ve şöyle devam ediyor: "Bu fenomeni sonlandırmalı ve bir daha geri dönmemesini sağlamalıyız!" Bunu, kitle parti örgütleri tarafından yoğun bir şekilde bu fenomenden uzaklaşma eğitimi vererek ve Muharrem'in 10. gününde gençleri meşgul edecek şeyler bulmaya çalışarak yapmayı öneriyor. Genel olarak vatandaşlar için şunları öneriyor:
Muharrem'in 10. günü öğleden sonra, koşunun başlamasından önce önemli bir spor müsabakası düzenlemek. Gençleri ücretsiz geziler ve öğrenci kamplarıyla meşgul etmek. Koşuya katılanları tutuklamaya devam etmek ve mümkün olduğunca katılan unsurları, özellikle de haklarında güvenlik notları olanları tespit ederek sert önlemler almak ve haklarında yasal işlem yapmak.
Bu parti organı gözetleme ve takip için yayılmıştı. Sprey boya kullanıyorlardı ve birini yüksek sesle Hz. Muhammed ve Âl-i Muhammed'e salavat getirirken veya "Asla Hüseyin'i unutmayacağız" ya da "Vah Hüseyin, vah Hüseyin" derken duyduklarında, sırtını bu boyayla işaretliyorlardı. Böylece bazı casuslar o kimseyi görüp çıkarabilsin ve Hüseyin (a.s) için göğsüne vurduğu için yargılayabilsinler diye.
İki konuyla bitiriyorum:
Birincisi: Diyorum ki, ey Eba Abdullah, ne kadar güçlüsün ve zorbalara karşı ne kadar etkilisin, senden ne kadar korkuyorlar. Bu, senin hâlâ canlı ve güçlü olduğun, sevenlerinin ruhuna güçlü bir ruh üflediğin ve onların senin yolunda yürüdükleri anlamına geliyor. Bunu birkaç yıl önce gözlerimizle gördük. Sizin gibi gençler, Seyyidü'ş-Şüheda'nın himmetiyle, karanlık güçlerin, aldatmanın ve DEAŞ'ta (DAİŞ’te) somutlaşan sahte İslam'ın en büyük ve tehlikeli meydan okumasını durdurdular. Tek bir kahraman gibi DEAŞ'ın (DAİŞ’in) karşısında durdular ve efendimizin fetvasına uydular. O fetva, onları (teröristleri) korkuttu. Allah'a hamd olsun ki Hz. Hüseyin'in (a.s.) gücü onları rezil etti ve size zafer kazandırdı.
İkinci konu: Sana bağlanan ve sana olan ahdini yenileyen sevenlerin ne kadar güzel. Bu sancak değiştirme merasimi, uydu kanallarında izleyenler dışında burada bulunanları sayamayacağımız kadar kalabalık.
Kardeşlerim, Hz. Hüseyin'e (a.s) sıkı sıkıya bağlanın. Bu sadece ahirette değil, dünyada da kurtuluştur. Fikrimiz Hz. Hüseyin (a.s) ile yenilenir ve canlanır. O bizim üzerimizde büyük bir lütuf sahibidir ve bu hâlâ öyledir. Ne zaman gençler yoldan çıksa ve ne zaman dışarıdan tuhaf fikirler sokulsa, Hz. İmam Hüseyin (a.s.) buna karşı çıkar ve bizi gözetir, bizi doğru yola geri döndürür. Hz. İmam Hüseyin (a.s.) bizim rehberimizdir ve Hz. Hüseyin'in (a.s.) gemisi hem geniştir hem de güvenli sahile hızlı ulaştırır.
Allah'tan bizi bu gemiye bindirmeyi nasip etmesini diliyoruz. Allah, bu gecede bizi Seyyidü'ş-Şüheda'ya bağlanmaktan mahrum etmesin. Bu, Allah'ın sağlam ipidir. Bu gemi hepimizi alır. Ona binmeyi başarısını niyaz ederiz.
Hüseyni meclisler ve değerli hatipler aracılığıyla merasimleri doğru yöntemine göre ihya edin. Siz sevgili kardeşlerim, ailelerinize sahip çıkın. Her zaman söyledim ve tekrar ediyorum: Saygın ihtiyarların, orta yaşlıların ve gençlerin meclislerde bulunması tercih edilir. Bebeklere ise Kur'an sesini ve Seyyidü'ş-Şüheda'nın (a.s) sesini dinletin.
Son olarak kardeşlerim, Bakiyetullah'a hitap ediyorum: "Ey Bakiyetullah, ey Zamanın Sahibi, bunlar senin Şiilerin ve dedene ahdini yenilemek için geldiler. Ey Zamanın Sahibi, bizi gözlerinin altında tut (bizi inayetinden ayırma)."
Kesinlikle rivayetlerimize göre sen bizi görüyor ve duyuyorsun, amellerimiz Cuma gecesi sana sunuluyor. Ey Bakiyetullah, ey Zamanın Sahibi, bizden razı ol, bize dua et. Tıpkı deden Hz. İmam Sadık'ın (a.s) Hz. İmam Hüseyin'in (a.s) ziyaretçilerine dua ettiği gibi. Ey efendim, bize dua et. Duaya çok ihtiyacımız var. Herkesi yakınlarıyla, çocuklarıyla, kardeşleriyle koru. Ülkemizi koru. Senin seçtiğin kurtuluşu bize nasip et. Sen görevini biliyorsun ey Zamanın Sahibi. Biz sana sığınan kullarız, bize iyi davran ey Zamanın Sahibi. Alimlerimizi, kutsal mekanlarımızı, gençlerimizi, ailelerimizi, kızlarımızı bu büyük zorluklara karşı koru. Sen cömertsin ve sana yönelene kesinlikle ihsanını esirgemezsin. Allah'ım, bu mübarek topluluğu koru ve inşallah her yıl ahdimizi yenilemeyi nasip et.
Gerçekten bu matemi düzenleyen ve Hz. İmam Hüseyin'in (a.s) yolunda yürüyen evlatlar ve kardeşler, bizim başımızı dik tutuyorlar. Kendilerine verilen her göreve cevap verdiler.
Allah'tan Muhammed ve Âl'i hakkı için size sürekli başarı diliyorum. Son sözümüz, Alemlerin Rabbi Allah'a hamdolsun ve Allah'ın selamı Muhammed'e ve onun tertemiz Ehl-i Beyt'ine olsun.