Hindistan’daki “Mekke” Camii İmamı Şeyh Osman; Hz. İmam Ali ile Ehlibeyt (Hepsine selâm olsun) için neler söyledi ve Irak hakkında neler dedi?

Buluşmadan bir kare
Tekfir ve sapkınlık güçleri ne kadar çalışırsa çalışsın, ne kadar ordu toplayıp toplasın, ne denli yüklü paralar harcarsa harcasın; hak yol ve hakikatın nuru her zaman galip gelecektir. Ehlibeyt’in (Allah-u Teâlâ'nın en üstün salât-u selâmı, başta Hz.Peygamberimiz olmak üzere hepsine olsun) ve Onlar ile bağlantılı olan herkesin çizgisi işte budur. Hindistan’ın Hayderabad kentinde bulunan Mekke Camii imami Şeyh Osman’ın sözleri de bu gerçeğin bir diğer somutlaşmış hali oldu.

Mukaddes Hz.Abbas (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Türbesi tarafından Müminlerin Emîri’nin (Allah'ın selâmı üzerine olsun) mubarek viladetinin yıldönümü vesilesiyle Hindistan’ın Hayderabad şehrinde düzenlenecek festivalin hazırlıkları için Organizasyon komitesi bir dizi ziyaret gerçekleştirdi. Irak Mukaddes Türbeleri’nin de eşlik edeceği ve bu yıl üçüncüsü düzenlenecek olan organizasyon öncesinde organizasyon komitesi tarafından Hayderabad’ın farklı simalarına davet ziyareti düzenlendi.

Ziyaretçi heyeti karşılayıp selamladıktan sonra kendisine yönetilmiş davetiyeyi alan Şeyh Osman, Iraklı heyetin tutkulu yüzlerine uzun uzun baktı. Heyet içerisindeki herkesin dikkatini bu bakışlar çekmişti. Ziyaret bitince bu merakımızı yenemeyip o anlarda aklından ne geçtiğini sorduk. Şunları söyledi:

“Son zamanlarda Irak’ta yaşananlar ve yaşanmakta olanlar ile Iraklılar hakkında çok şey işittik. Ancak bu işittiklerimiz – maalesef - işleri iyice büyütüp çarpıtan ve gerçeklerden uzak bir şekilde servis eden medya yoluyla oldu. Kendi kendime “Bu neden bilhassa Irak’ta meydana geliyor? Bu bilgiler ve haberler gerçekten de doğru mu?” diye soruyordum. Ancak Allah’a hamdolsun; Şeytan’ın bana bu anlatılanlar gerçeğin ta kendisidir diye vesvese yapmasına izin vermedim ve birçok farklı yoldan kontrol ettim. Bunlardan biri de sizin ziyaretiniz. (Anladım ki) bu haberlerin hepsi baştan sonra iftira, yalan ve uydurma. Irak’a karşı söylenenlerin hepsi, bu ülkenin Arap ve İslam dünyasındaki konumundan kaynaklanıyor. Allah göstermesin; Irak’ta yaşanacak herhangi bir kırılma Arap ve İslam dünyasına çok olumsuz etki edecektir. Aynı şekilde Irak’ta yaşanan terör ve tekfir çalışmalarının yine bu amaç doğrultusunda toplanmış bir (tekfir) ordusu tarafından gerçekleştirildiğine hiç şüphem yok.Onlar İslam’dan ve hoşgörülü ilkelerinden son derece uzak oldukları gibi sonradan katılmalardır, dışlanmışlardır ve herhangi bir mezhebe değil, Müslümanların saflarını parçalamak ve İslam dinini yıkmak isteyen Şeytan’ın mezhebine mensuplardır. Bu savaş 1400 yıl süren bir savaşın uzantısıdır. O zaman iki ordu vardı. Biri hakkın ordusuydu. Onu da Hz.Resûlullah’ınKızı’nın Oğlu (Allah-u Teâlâ Hz. Peygamber Efendimiz’e ve Pâk Ehlibeyti'ne salât-u selâm etsin) temsil ediyordu. Öteki de batılın ordusuydu. Onu da Yezid (O'na lanet olsun) temsil ediyordu. Bu iki ordu bu ana kadar kalmışlardır. Bazı kiralık alimler vardır, bunları Sultanların alimleridir; dünyaları için ahretlerini satmışlar, akıllarını hevalarına esir kılmışlar ve geçip giden maddiyatın aldatmacasına sürüklenip Şeytan’a kul olmuşlardır.”

Şeyh Osman biraz dinlendikten sonra şöyle devam etti:

“İmam Ali ve Ehlibeyti (Hepsine selâm olsun) ile olan ilişkimiz; Hz. Resûl-i Ekrem (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) ile olan ilişkimizin bir parçasıdır. Bu ikisi birlikte Allah’a (Celle Şanuhu) giden yolu oluşturmaktadırlar. ( Hz. İmam Ali’nin - O'na selâm olsun) keremi, Amcası oğlu Hz. Resûlullah’tan (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) sonra tüm beşeriyeti kapsamıştır. Doğumu da Beytullah-ı Haram Mekke’de kılınmıştır ve bu başkasıyla mukayese edilemeyecek kadar büyük bir şereftir. Daha önce ne bir peygambere, ne de bir vasiye bağışlanmış; ne de ondan sonra kimseye bağışlanacaktır.Bu pek iyi sülale, O’nun evlatlarından (Pek üstün salât ve selâm hepsine olsun) devam etmiştir.Bu nur – Ali (O'na selâm olsun) nuru – Hz. Zehra’nın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) nuru ile eşleştirilmiştir. Allah Onları tüm yeryüzünü aydınlattığı bir nur kılmıştır. Onları muhabbeti ve meveddeti Allah-u Teâlâ tarafından kullarına farz kılınmıştır ve bunu kitabında beyan etmiştir. Kur’ân-i Kerîm’de Nübuvvet Hanedanı Ehlibeyt’e (Allah'ın selâmı hepsine olsun) delalet etmeyen ve onlarla ilişkisi bulunmayan hiçbir ayet yoktur. Bizler Hayderabad şehrinde; Seyyid Sistani’nin “Kardeşlerimiz (bile) demeyin, nefislerimiz deyin” sözünün izinden giderek benimsedikleri çizgiyi ve yolu vurgulayan Şii kardeşlerimizle temelleri yüzyıllara dayanan sapasağlam bir kardeşlik ilişkisi içerisindeyiz. Bizim ortak paydalarımızdan biri de Hz. Peygamber’in Ehlibeyti’ni (Allah'ın en üstün salât-u selâmı O’na ve Onlara olsun) sevgisidir. Bu sebeple bizi onların sevinç ve hüzün münasebetlerine katılırken görürsünüz. Bu münasebetlerden biri de birlikte idrak edeceğimiz Müminlerin Emîri Hz. Ali’nin (O'na selâm olsun) viladeti yıldönümüdür. Hepimizi birlikte sevinip mutlu olurken göreceksiniz. Aynı durum diğer mubarek doğumlarda da geçerlidir.”

“Yüce Allah’a bu mubarek hatıranın sahibi ve kendi katındaki makamı hakkı için; Irak’ı ve Iraklılar’ı feraha kavuşturmasını, onların kötülüğünü isteyen herkesin tuzağını kendilerine çevirmesini ve Irak’ı, tüm mezhepleri ve milletleri ile birlikte Rahmet Peygamberi’nin ve Ehlibeyti’nin (Allah'ın çokça salâtı hepsine olsun) getirdiği İslam’ın sancağı ve semavî mesajı altında birleştirmesi için dua ediyoruz!”
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: