Mukaddes Hz. Abbas (a.s.) Türbesi, Irak'taki Acı Hafızası konferansı sırasında, mevcut ve gelecek nesillerin aldatma, yanıltma, çarpıtma ve tahriften korunması gerektiğini vurguladı.
Bu açıklama, Mukaddes Türbe'nin Kültür ve Düşünce İşleri Bölümü 'ne bağlı Irak Aşırılık Yanlılığı Suçlarını Belgeleme Merkezi tarafından, Bağdat Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'ndeki UNESCO Soykırım Önleme Çalışmaları Kürsüsü, Irak Şehitler ve Irak Siyasi Mahkumlar Kurumları, Irak Ulusal Hesap Verebilirlik ve Adalet Yüksek Komisyonu ve Bağdat Üniversitesi işbirliğiyle düzenlenen "Irak'ta Acı Hafızası" yıllık uluslararası konferansı etkinlikleri kapsamında, Mukaddes Türbe yönetim kurulu üyesi Dr. Efdal eş-Şâmî tarafından yapılan konuşmada yer aldı.
Konferans, "Acıdan Arınmış Bir Gelecek İçin" sloganı altında "Irak'ta Acı Hafızası: Yüzyıllık Suçlar, Soykırımlar, Katliamlar ve İhlaller" başlığıyla düzenlenmektedir. Konferans, millî kimliği canlandırmayı, toplumsal dayanışmayı güçlendiren kolektif bilinci ve duygusal ruhu geliştirmeyi ve toplumu yeni trajedilerden korumaya yardımcı olmayı amaçlamaktadır.
Konuşmanın metninde şunlar yer aldı: "
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın ismi ile.
Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamdolsun ve Allah Teâlâ Efendimiz ve Peygamberimiz Muhammed'e ve pâk Ehl-i Beyt'ine salât etsin.
Saygıdeğer üstatlar, değerli hocalar, tüm unvan ve makamları mahfuz tutarak, değerli misafirler; Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketleri üzerinize olsun…
Başlangıçta, sizlere Mukaddes Hz. Abbas (a.s.) Türbesi'nin Şer'î Mütevellisi Allâme Seyyid Ahmed es-Sâfî'nin, Mukaddes Hz. Abbas (a.s.) Türbesi yönetiminin ve personelinin selamlarını iletiyorum. Bu konferansınızda başarılar diliyor ve size Mukaddes Kerbela şehrine hoşgeldiniz diyoruz.
Burada, Efendim Şehitlerin Efendisi İmam Hüseyin ve Efendim Hâşimoğulları'nın Ayı Hz. Ebulfazl Abbas'ın (İkisine de selâm olsun) pâk türbeleri bulunmaktadır.
Tüm kesimlerden mazlum halkımızın haklarını korumaya katkıda bulunacak şekilde konferansı organize eden ve zenginleştiren herkese teşekkür ve takdirlerimizi sunuyoruz. Bu, onların acılarını ve başlarına gelenleri belgelemekle gerçekleşmektedir.
O kara ve karanlık günlerin ateşiyle yanmamış olanlar için, özellikle bazı cahillerin veya yanıltılmış kişilerin 'güzel zaman' olarak adlandırmaktan hoşlandığı şeye karşı, mevcut ve gelecek nesilleri aldatma, yanıltma, çarpıtma ve tahrif kampanyalarından korumak için çaba gösteriyoruz.
Rejim, 'güzel zamanında' insanları, ağaçları, taşları, kuşları ve denizi dahi kapsayan suçlar işlemek suretiyle aşırıya gitmiş, vahşi ve nitelikli suçlar işlemekte ustalaşmıştır. Bunlar arasında, sadece birkaçını saymak gerekirse: toplu mezarlar, kimyasal silah kullanımı, zorla yerinden etme, bahçelerin yok edilmesi, bataklıkların kurutulması ve ham petrolün Körfez sularına salınması bulunmaktadır. Bunlara ek olarak, tutuklamalar, idamlar, mal müsaderesi ve semavi ve pozitif tüm örf ve yasalara aykırı ihlaller ve kontrolsüz politikasına karşı çıkan herkese yapılan ihlaller vardı.
Ayrıca, halkın iradesini gasp etme ve onu herhangi bir sorgulayıcı veya gözetleyici olmadan; Firavun'un kibir ve gururunu taklit ederek sanki ülke istediğini yapabileceği kişisel mülklerinden biriymiş gibi kendisine ait olan şey üzerinde hak iddia etme konusunda çaba gösterdi. (Zira) Firavun şöyle demişti: 'Size ancak kendi görüşümü gösteriyorum, size ancak doğru yolu gösteriyorum'
relatedinner
Konuşma şöyle devam etti: "Hak Teâlâ onun ve benzeri tiranların eylemlerini şöyle tanımladı: 'İş başına geçince yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli yok etmeye çabalar. Allah ise bozgunculuğu sevmez. Ona 'Allah'tan kork' denildiğinde gururu onu daha da günaha sürükler. Ona cehennem yeter; o ne kötü yataktır.' (Saddam) ülkeyi birçok savaşa sürükledi, bunlardan sekiz (yıl süreni) çetindi. Bu savaşlarda kadınlar dul kaldı, çocuklar yetim kaldı ve hem Irak hem de İran'ın kaynakları yok edildi.
Ardından iki yıl sonra Kuveyt'i işgal eden yeni bir maceraya girişti. Bu, Irak'ın yıkımına, ordusunun aşağılanmasına ve yok edilmesine ve yaşananlar aracılığıyla ve halkına uzun yıllar boyunca dayatılan adaletsiz ambargo yoluyla kaynaklarının yok edilmesine yol açtı.
Bu süre zarfında, Irak'ın farklı şehirlerine yayılmış daha fazla başkanlık sarayı inşa etmek için çaba gösterirken, neticesi de savaştan kaçıp sefil bir ine sığınmak ve 2003 yılında ülkeyi yabancı işgalciye teslim etmek oldu.
Irak ve halkı hâlâ onun maceraları ve gururunun bedelini ödüyor. Hatta ülke, ne yazık ki hâlâ petrol gelirlerinin parasını istediği gibi tamamen serbestçe kullanma özgürlüğüne sahip değil.
Değerli kardeşlerim, unutsak bile, 1991 yılında Mübarek Şaban Ayı Ayaklanması sırasında mukaddes türbelerimize karşı işlediği suçların neden olduğu acıları unutmayacağız.
Tüm değerler, ilkeler ve kutsallara saygıdan yoksun açık, nefret dolu bir saldırıydı. Mukaddes türbeler hafif, orta ve ağır silahlarla hedef alındı. Bazı mermileri bu bölgeye düştü, hatta bazı mermiler Hz. Ebulfazl'ın (a.s.) mukaddes kubbesine isabet etti. Ardından mukaddes türbeler, içeride yıkım yaratmak için görevlendirdiği haydutları ve paralı askerleri tarafından basıldı. Suçlarından ve nefretlerinden korunmak için mukaddes türbelere sığınan birçok kadın, çocuk ve erkek öldürüldü.
Duvarları, kapıları ve hatta pâk şebekeleri, mukaddes türbelere karşı geçtiğimiz yüzyılda benzeri görülmemiş korkunç bir suçta korkunç saldırılara maruz kaldı.
Saygıdeğer efendiler, Saddamcı caniler yönetimleri sırasında işledikleriyle yetinmediler. Bazı belgeler, 90'lı yıllarda uluslararası terör örgütleriyle iletişim kurduğunu ve onlarla koordinasyon sağladığını, aşırılık yanlısı Selefi düşünceyi yaydığını ve rejiminin düşmesinden sonra yeni suçlar işlemek için takipçilerinin katıldığı gruplar oluşturduğunu anlatmaktadır. Bu suçlar, kimlik kontrolleri ile yolları kesmeyi ve insanları boğazlamayı, sivil bölgelerde, camilerde, hüseyniyyelerde, bakanlıklarda, çarşılarda ve Hüseynî alaylarda bombalamayı ve geriye kalan altyapının yıkımını içermektedir.
Onlar, tüm hileleri ve kötülükleriyle kargaşa ve yıkımı amaçlayarak yayıldılar, hatta Mukaddes Samarra'daki İmam Askeriyeyn'in (a.s.) türbesini bombalama suçunu işlediler.
Allah Teâlâ'nın lütfu ve O’nun büyük merciiler (olarak bağışladığı) kullarının varlığı olmasaydı, bu canilik neredeyse Irak'ı sonuçları sadece Allah Teâlâ'nın bildiği bir mezhep savaşına sürükleyecekti.
Sonra, DEAŞ ve kardeşleri, Speicher ve halkımızın çocuklarına karşı işlediği suçlar oldu. Bunlar, Necef'in Seyyidi’nin (Allah uzun ömürler versin) fetvası, şehitlerin kanı ve halkımızın çocuklarından ve kardeşlerden şerefli insanların duruşuyla engellendi.
Son olarak, halkımızın acılarını hatırlarken, (bazı bize değerli ve pahalıya mal olan şerefli duruşlar dışında) sessiz, seyirci ve teslim olmuş bir dünyada kapsamlı ve acımasız bir soykırım savaşının yürütüldüğü işgal altındaki Filistin'de olanların acısını ve büyük musibeti yaşıyoruz.
Allah'tan (Azze ve Celle), velisinin ve velilerinin evlâdı olan O Kimse’nin kurtuluşunu hızlandırmasını, masum mazlumların kanının intikamını almasını ve şehitlerimize rahmet etmesini istiyorum.
Mazlumlara yardım etmek için iyi çabalarınızda size başarılar diliyorum.
Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun Allah, Muhammed'e ve onun pâk Ehl-i Beyt'ine salât etsin. Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketleri üzerinize olsun.”