Vahyin madeninde eriyip halis imana karışmak, dillere destan olmuş ilimleri, fedakarlıkları ve dosdoğru yaşayış... Ehlibeyt (Hepsine selâm olsun) taraftarları İmamları’nı izinden gider... Başka türlüsü mümkün mü zaten? Onlar Pâk Ehlibeyt’in (Allah'ın selâmı hepsine olsun) yaratılması sonrasında geri kalan tıynetten yaratılmışlar; düşmana karşı mücadelede sadık yâranlıklarını Bedir’den, Huneyn’den, Sıffin’den ve Kerbelâ’dan miras almışlardır... Pâk Nesil’e uymak ve Onlar (Hepsine selâm olsun) ile birlikteliğin doğası gereği Onlar’ın düşmanlarını reddeder ve her zamanda, her mekanda tağutlara karşı savaşıp mücadele ederler. Peki acaba bizler çok tekrar ettiğimiz “Sizinleyim sizinle, düşmanınızla değil” şiarının gerçek anlamını biliyor ve derinliğini yaşıyor muyuz??
Bu şiar ile yaptıklarımızın ne kadar tutarlı olduğu ve bu şiarı söylerken samimiyetle doğru söylüyor olmanın ölçütünün ne olduğunun cevabını Yüce Dini Merceiyet’ten alalım. Yüce Dini Merceiyet temsilcisi Şeyh Abdulmehdî Kerbelâî, Mukaddes Hz. Huseyn (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Türbesi’nde 9 Muharrem 1437 günü kılınan Cuma namazının ikinci hutbesinde bu şiar ile ilgili olarak şunları söyledi:
“Ey Âl-i Muhammed (Hz. Muhammed Hânedânı, Allah-u Teâlâ’nın salât-u selâmı hepsine olsun) siz İslam’ı tümüyle, tüm saflığıyla, tüm asaleti ile temsil ediyorsunuz. Sizler Kur’ân’ı bünyesindeki tüm programları ve içerikleri ile birlikte temsil ediyorsunuz. Sizler varlığı ve ilkeleri ile Muhammed’in uzantısınız. Düşmanınız da böyle değildir.” Bu düşman da her zamanda ve mekânda vardır. Eğer itikatlarında, davranışlarında, muamelelerinde, fedakarlıklarında, cihatlarında ve sorumluluklarında Âl-i Muhammed ile birlikte isen ve tam tersi değilsen o zaman bu şiarı dile getirdiğinde gerçekten doğru söylüyorsun.