Hz.Fatıma Zehrâ’nın (O'na selâm olsun) mubarek hayatının son anları işte böyle geçmişti…

Hz. Fatıma Zehrâ, Babası’ndan (Allah-u Teâlâ Onlar’a ve Pâk Ehlibeytleri'ne salât etsin) sonra çok az bir süre yaşadı. Bu süre de O’nun (Allah'ın selâmı üzerine olsun) için hep acılar, musibetler, hüzün ve kder ile geçti.



Hayata vedâ etmek üzere olduğu zaman evinin ortasındaki yatağına geçti. Kıbleyi karşısına alacak şekilde uzandı. Bazı ravîler O’nun bu esnada kızları Hz. Zeyneb ve Hz. Ümmü Külsüm’ü; annelerinin ölümüne şahitlik etmenin şokundan korumak için Haşimoğulları’na mensup başka hanımların evlerine yolladığını söylemişlerdir.



O sırada Hz. İmam Ali, Hz. Hasan ve Hz. Huseyn (Allah'ın selâmı hepsine olsun) evin dışındaydı. Muhtemelen evin dışında olmaları da belli başlı bir şarttandı ya da onları buna mecbur bırakan bir sebep vardı.



Hz. Fatıma Zehrâ (Allah'ın selâmı üzerine olsun) canını teslîm etmek üzere olduğu zaman Esmâ O’na geldi. Hz. Fatıma Zehrâ (Allah'ın selâmı üzerine olsun) ona şöyle dedi: “Cebrail – vefât etmek üzere olduğu zaman – Peygamber’e Cennet’ten bir kâfûr getirdi. O da onu üçe böldü. Üçte birini kendine, (öbür) üçte birini Ali’ye ve (diğer) üçte birini de bana ayırdı.” Sonra şöyle buyurdu: “Ey Esmâ; falanca yerden kalan hanût kalıntısını (kefene benzer ölü giysisi) getir ve onu başımın altına koy.” Esmâ da emredileni yaptı. Sonra Hz. Fatıma (Allah'ın selâmı üzerine olsun) abdest alırken Esmâ’ya şöyle buyurdu: “Süründüğüm kokuyu getir ve onunla namaz kıldığım elbiseyi getir.” Abdestini tamamlayıp namaz elbisesini giyindikten sonra şöyle buyurdu: “Beni azıcık bekle sonra çağır. Eğer cevap verirsem (hâlâ sağım); vermezsem bil ki Babam’a gittim. O zaman Ali’ye birini gönder.”



Canını teslim etmek üzere olduğu zaman perde kalktı; Hz. Fatıma Efendimiz (Allah'ın selâmı üzerine olsun) keskin bir bakış attı. Ardından şöyle buyurdu: “Selâm olsun Cebrail’e. Selâm olsun Allah’ın Resûlü’ne! Allah’ım Resûlün ile beraber! Allah’ım hoşnutluğunda, komşuluğunda (çok yakınında) ve selâmın (barışın) yurdu olan yurdunda!” Sonra şöyle buyurdu: “İşte semâların ehlinin alayı; işte Cebrail, işte Resûlullah. Şöyle diyor: Kızım ilerle (gel); önündeki senin için daha hayırlıdır.” Sonra gözlerini açtı ve şöyle buyurdu: “Aleykum selâm ey canları alan (melek)! Benim (işim) için çabuk davran, bana işkence etme!” Sonra şöyle buyurdu: “Sana doğru Rabbim! Senin ateşine doğru değil.” Sonra gözlerini yumdu ve kollarını ve bacaklarını uzattı.



Bunun üzerine Esmâ O’na seslendi. Cevap vermedi. Yüzünün üzerindeki örtüyü kaldırdığı zaman O’nun hayata vedâ etmiş olduğunu gördü. Üzerine kapandı, O’nu öptü ve şöyle dedi: Ey Fatıma! Baban Resûlullah’a gittiğinde Umeys Kızı Esmâ’nın selâmını söyle!” Sonra Hz. Hasan ve Hz. Huseyn (Allah'ın selâmı üzerlerine olsun) içeri girdi. Annelerini üzeri örtü ile kapalı görünce Emsâ’ya şöyle sordular: “Ey Esmâ; annemizi bu saatte uyutan şey nedir?” O da “Ey Resûlullah’ın iki evlâdı; anneniz uyumuyor. Hayattan ayrıldı (hayata vedâ etti)”



Sonra Hz. Hasan (O'na selâm olsun) kendini annesinin üzerine attı ve onu öpüp şöyle dedi: “Anneciğim; ruhum bedenimden ayrılmadan konuş benimle!” Hz. Huseyn (O'na selâm olsun) de annesinin ayağını öpüyor ve şöyle diyordu: “Ben oğlun Huseyn’im! Kalbimin çatlayışından ölmemden önce konuş benimle!”



Esmâ bunun üzerine onlara şöyle dedi: “Ey Resûlullah’ın iki evlâdı; Babanız Ali’ye gidin ve annenizin öldüğünü haber verin.” Onlar da evden çıktılar. Mescid yakınlarına vardıklarında ağlama sesleri yükseldi. Bir grup sahabi onlara doğru hareket edip neden ağladıklarını sordu. Onlar da “Annemiz Fatıma (O'na selâm olsun) öldü” dediler. Bunun üzerine Hz. İmam Ali (O'na selâm olsun) yüzüstü kapaklandı ve şöyle buyurdu: “(Şimdi) kime başsağlığı dilenecek ey Muhammed’in kızı?...”
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: