Vefâtı hatırası münasebetiyle... Hz.İmam Musa Kazım’ın oğlu Hz. Kasım’ın (Onlar’a selâm olsun) hayatından...

Ehlibeyt (Allah'ın selâmı hepsine olsun) dostları nezdinde acı bir hatıranın yıldönümünü yaşamaktayız. Zira Hicri 192 senesinde tam da bugünde; yani Cemâziyelevvel ayının yirmi ikinci gününde Hz.İmam Musa Kâzım’ın oğlu Hz. Kasım (Onlar’a selâm olsun) ecel şerbetini içmiştir.

Hz.Kasım, Dedesi Hz. Mustafa’nın (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeytleri’ne salât eylesin) şehri Medîne’den Irak’a doğru göç etmiştir. Bu göçü yapmaya da onu önemli bir neden zorlamıştır:

O dönemin despot tağutları; Nübuvvet Hanedânı’nın temsilcisi, ilim kaynağı ve Müminlere rahmet Hz.İmam Musa Kâzım’a (Allah'ın selâmı üzerine olsun) varlığında duydukları haset, kin ve nefretten ötürü yapmadık zalimlik bırakmamışlardır. Yaptıkları caniliklerden biri de Hz.İmam Ali’nin (Allah'ın selâmı üzerine olsun) soyundan gelen kim varsa hepsinin peşine takılıp öldürmeye çalışmaktı. Bu yüzden de Hz.İmam Musa Kâzım’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) evlatları; hem bu canilerden kendilerini gizlemek hem de Hz.İmam Rıza’nın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Hidayet önderi olduğuna dair tebliğ yapmak için yeryüzünün dört bir yanına yayılmışlardır. Bunlardan başında gelenlerden biri de; kendini gizleyerek tüccarlarle birlikte göç etmek zorunda kalan ve gerek ilminin yoğunluğu, gerek kılavuzluk eden aklı, gerekse de büyük takvası ile bilinen Hz. Kasım’dır (Allah'ın selâmı üzerine olsun).

Hz. Kasım (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Nübuvvet ağacının temiz dallarından ve İmamet’in mukaddes nefeslerinden biriydi; Ağabeyi Hz.İmam Rıza’dan (Allah'ın selâmı üzerine olsun) sonra salâhı ile, takvası ile, yaşadıkları zorluklar ile kendi döneminin benzersiz şahsiyetlerinden biriyidi. Bu kadri kıymeti pek yüce şahsiyet için Sika-tul İslam Şeyh Kuleynî’nin (Allah ruhunu kutsasın) Kafî kitabının bir babında naklettiği şu rivayet bile; başlı başına onun şanı ve menziletini tarif etmeye yeterlidir: ‘Hz.İmam Ali b. Musa Rıza’dan (O'na selâm olsun) O da Yezîd b. Selît’ten, O da Hz.İmam Kazım’dan (O'na selâm olsun) Mekke yolunda Hz.İmam’ın (O'na selâm olsun) şöyle buyurduğu nakledilmiştir:

... Ey Eba İmare, evimden çıkarken falan evladıma vasiyet ettim. Onu da zahirde (görünürde) evlatlarıma ortak ettim; batında (işin iç yüzünde) ise onu tek vasiyetçi yaptım. Eğer iş* bana bırakılmış bir iş olsaydı; O’na duyduğum sevgiden ve şefkatten ötürü oğlum Kasım’a verirdim. Ancak bu iş Allah’a (Azze ve Celle) aittir; o dilediği yerde kılar.’

* (İmam’ın vasîsi ve bir sonraki İmam olmak .Arapça “Emr” sözcüğü kullanılmıştır. Ululemr ‘Emir sahipleri’ de buradan türemiştir – Editör)

Hz.Kasım’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) kayınpederi Şeyh el-Hay’a yaptığı vasiyette şöyle geçmiştir: ‘Amca; öldüğümde guslümü yap, beni kefene sar ve defnimi yap. Hac vakti geldiğinde sen, kızın ve bu kızım ile birlikte haccını yap. Hac amellerini bitirdiğin vakit Medîne’ye doğru yola çık. Medîne’nin kapısına geldiğinde kızımı oraya indir. O (yolu bilecek) ve yürüyecektir; sen ve eşim onun ardından yürüyünüz. (Kızım) yüksek bir kapının önünde duracaktır. O ev benim evimdir. O eve girecektir. O evde kadınlardan başkası olmayacaktır. O kadınların hepsi de duldur...”

Hz. Kasım’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) vefâtının ikinci senesinde Şeyh el-Hay; Hz. Kasım’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) kızını beraberinde götürerek haccını yaptı. Tıpkı Hz. Kasım’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) dediği gibi oldu ve kızı bir kapıyı çaldı. Kapı kıza açıldı ve Haşimoğullarının hanımları onun etrafına toplandılar. Adını ve babasının adını sordular. Bunun üzerine ağladı. O ağlayınca Hz. Kasım’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) annesi çıktı. Kızının yüzüne bakınca ‘Vâh oğlum, Vâh Kasım’ım...’ diye ağlamaya başladı ve şöyle dedi: ‘Vallahi bu yetim kız, Kasım’ın (yavrusudur)!’ Sonra kızcağız dedesinin ve annesinin kapıda beklediğini haber verdi. Bazıları Hz. Kasım’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) haberi aldıktan sonra hasta olduğunu ve üç gün sonra da vefât ettiğini söylemişlerdir.

Şeyh Kuleynî (Allah ruhunu kutsasın) Suleyman el-Caferî’den şöyle dediğini rivayet etmiştir:

“Ebul Hasan’ın (O'na selâm olsun) evlatlarından biri ölmek üzere olduğu vakit, oğlu Kasım’a şöyle buyurduğunu gördüm: ‘Kalk oğlum; kardeşinin başında ‘Vessaffâti Saffa’yı (Saffat suresini) tamamlayıncaya kadar oku. O da okudu. Yüce Allah’ın ‘...Yaratılış bakımından onlar mı daha zorlu, yoksa bizim yarattıklarımız mı?...’ (Saffat 11) buyruğuna gelince çocuk canını teslim etti...”

O yüzden de bu iki hadisten Hz.İmam Kâzım’ın oğlu Hz. Kasım’a (Allah'ın selâmı üzerlerine olsun) gösterdiği ilgi ve teveccühün ne denli olduğu ortay açıkmaktadır.

Ziyaretinin faziletine gelince; Seyyid İbn-i Tavus “Misbâh-uz-Zair” isimli kitabında Hz. İmam Kâzım’ın oğlu Hz. Kasım’ın (Allah'ın selâmı üzerlerine olsun) ziyaretini Müminlerin Emîri Hz. İmam Ali’nin oğlu Hz.Ebulfazl Abbas’ın ve Hz.İmam Huseyn’in oğlu Hz.Ali Ekber’in (Allah'ın selâmı hepsine olsun) ziyareti ile denk tutmuş ve şöyle demiştir: ‘İmamlar’ın (Allah'ın selâmı hepsine olsun) ebrâr (iyilik dolu evlatlarını) anmışken... Hz. Kâzım’ın oğlu Hz. Kasım, Müminlerin Emîri’nin oğlu Hz.Abbas ya da Taff’ta öldürülen Hz.Huseyn oğlu Hz.Ali’yi (Hepsine selâm olsun) ya da (onların hükmünde olanlardan) birini ziyaret etmek istediğin zaman ziyaret edilecek her kimse onun başında durursun...” (Ardından da ziyaret ile ilgili bilgi vermiştir).

Ayrıca Hz.İmam Rızâ’dan (Allah'ın selâmı üzerine olsun) nakledilen çok duyulmuş ve çok yaygın olan bir hadis daha vardır. Hadiste Hz.İmam Rıza’nın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) şöyle buyurduğu geçmektedir: ‘Benim ziyaretime güç yetiremeyen kardeşim Kasım’ı ziyaret etsin...’
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: