Bu gece ve yarın; çok önemli ve çok değerli bir münasebeti idrak ediyoruz. Allah-u Teâlâ’nın kullarına rahmet indirdiği, yeryüzünü yaydığı, Kabe’nin kurulduğu,Hz. Âdem’in (O'na selâm olsun) indiği, Hz. İsa’nın (O'na selâm olsun) ve Hz. İbrahim’in doğduğu ve Allah-u Teâlâ’nın yeryüzündeki Hücceti Hz. İmam Mehdî’in (Allah'ın selâmı üzerine olsun ve pek kutlu çıkışını yakınlaştırsın) çıkışının gerçekleşmesinin beklendiği bu güne “Dahv-ul Arz” günü denir.
Allah-u Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Yaratılış bakımından siz mi daha çetinsiniz yoksa (Allah'ın) bina ettiği gök mü? Onun tavanını yükseltti, ona belli bir düzen verdi. Gecesini kararttı, kuşluğunu açığa çıkardı. Ondan sonra yeryüzünü serip döşedi.” (Naziat 27-28-29-30, Kadri Çelik Meali
“Dahv-ul Arz” ismi son ayette “O’nu serip döşedi” olarak çevrilen “dehâha” fiilinin mastar hali “Dahv” kelimesinden türetilmiştir. Dahv kelimesi Arapça dilinde serip döşemek, yaymak, genişletmek ve yerleşime uygun hale getirmek anlamına gelir. Şeyh Muhammed Cevâd Muğniye (Kuddise Sirruh) “el-Kâşif” isimli tefsirinde şöyle demiştir: “Yani onu (arzı) onda yerleşilip gezinilmeye uygun olacak şekilde serip döşemiştir.” “Muhaveletun Lifehmin Asriyyin lilKurân/ Kur’ânı anlamaya yönelik çağdaş bir çaba” isimli kitapta da şöyle geçmiştir: “Dehâha” yani onu “dahiyye/yumurta” gibi yapmıştır. Bu da yeryüzünün biçimi hakkındaki en modern Astronomik görüşlere uygundur… “Dehâ” lafzı “yaydı” anlamına gelir. Bu da Arapça’da aynı anda hem döşemeyi hem de küre gibi hale getirmeyi kapsayan tek lafızdır. Yani böylece dış görünüşünde serili ve gerçekte küre gibi (geoid) olan arz için en evlâ (öncelikli) lafız olmaktadır. Bu da ince ve açıklayıcı olacak lafzın seçimindeki sağlamlığın ve gizlemenin son noktasıdır.
Müminlerin Emîri Hz. İmam Ali’den (O'na selâm olsun) şöyle buyurduğu rivayet olunmuştur: “Semâdan arza (yeryüzüne) ilk rahmet; Zilkâde’nin yirmi beşinci günü inmiştir. O günü oruç tutan ve o geceyi ayakta (uyumayıp ibadet ile) geçiren kimse için gündüzünü oruç tutup gecesini ayakta (uyumadan ibadet ile) geçirdiği yüz yıl ibadet (mükafatı) vardır. O günde Rabblerini (Azze ve Celle) anmak için bir araya gelen bir cemaat (grup) yoktur ki; onlar ayrılmadan istedikleri onlara verilmiş olmasın. O gün bin bin (milyon) rahmet iner. Onun doksan dokuzu o gün zikreden ve oruç tutanlar ile o geceyi ayakta geçirenlerin ağzına konur.”
Ayrıca yeryüzündeki ilk belirlenen mevkî Kâbe-i Müşerrefe’nin yeridir. Ardından Allah-u Teâlâ bu yerin etrafından yeryüzünü serip döşemiştir. O yüzden de yeryüzünün merkezi sayılır. Çünkü yeryüzünün serilip yayılması ondan başlamış ve onun civarına doğru gelişip ilerlemiştir. “Dahv-ul Arz”ın Kâbe-i Müşerrefe’nin altından başlaması ile kastedilen budur. Bunun böyle olduğu Ehlibeyt’ten (Allah'ın selâmı hepsine olsun) nakledilen bazı rivayetlerden de kontrol edilebilir. Zira Ehlibeyt’ten (Allah'ın selâmı hepsine olsun) nakledilen rivayetlerde “Dahv-ul Arz”ın yeryüzünün yaratılışından iki bin yıl sonra olduğu geçmiştir.
Şeyh Abbas Kummî’nin “Mefâtih-ul Cinân” isimli kitabında da bu güne dair oruç, Allah-u Teâlâ’yı anma ve guslün yanı sıra özel ameller zikredilmiştir. Bunlardan biri de rivayetlerde anlatılan özel namazdır. Kuşluk vakti kılınan bu namaz iki rekatlık bir namaz olup her rekatta bir kez Fatiha ve beş defa Şems Sûresi okunur. Namazın selâmı verildikten sonra da şöyle denir:
لا حَوْلَ وَلا قُوَّةَ إلّا بِاللهِ الْعَليِّ الْعَظيمِ
Arapça okunuşu: “Lâ havle velâ kuvvete illa billahil Aliyyil Azîm”
Türkçesi: “Pek Yüce ve Pek Ulu olan Allah’tan başkasından ne bir güç ne de bir kudret (yeltenebilme) yoktur.”
Sonra şöyle dua edilir:
يا مُقيلَ العَثَراتِ أَقِلْني عَثْرَتي، يا مُجيبَ الدَّعَواتِ أَجِبْ دَعْوَتي، يا سامِعَ الْأَصْواتِ اِسْمَعْ صَوْتي وَارْحَمْني وَتَجاوَزْ عَنْ سَيِّئاتي وَما عِنْدي يا ذَا الْجَلالِ وَالْإكْرامِ
Arapça okunuşu: “Yâ mukîlel asarât, ekilnî asretî. Ya mucîbed-da’avât, ecib davetî. Ya sâmi’el esvât, isma’ savtî verhamnî ve tecâveze an seyyi’âtî ve mâ indî; ya Zel-Celâli vel-İkrâm!”
Türkçe çevirisi: “Ey Sürçmeleri Affeden; sürçmemi affet. Ey dualara icabet eden, duama icabet et. Ey sesleri işiten, duamı işit (onu gerçekleştir), bana merhamet et, kötülüğümden ve bende olandan geç (bende olan yanlışları, kusurları bağışla); ey Celâl ve İkram Sahibi!”
Hicrî takvime göre 25 Zilkâde 1439 olan Dahv-ul Arz gününün miladi takvime göre yarın 8 Ağustos 2018 Pazartesi günü olacağını da hatırlatalım.