“Güzellikten başka bir şey görmedim!...” Hz.Zeyneb-i Kubra (O’na selâm olsun), İbn-i Ziyad alçağının meclisinde…

H.61 yılında bunun gibi bir günde İbn-i Ziyad denen melun, sarayında dev bir festival düzenledi. Ordusunun komutanlarını ve Kufe’nin liderlerini etrafına toplayıp Hz. Huseyn’in (O’na selâm olsun) başının önüne konulmasını emreden İbn-i Ziyad; esirlerin bulunduğu yere getirilmesini söyledi. Amacı Ehlibeyt’in (Hepsine selâm olsun) esir olmuş efradının daha fazla acı çekmesini görüp sevinmek, Ehlibeyt’e (Hepsine selâm olsun) karşı içinde dinmek bilmeyen kin ve düşmanlık duygularını tatmin etmek, gücünü sergileyerek şov yapmak ve insanları korkutarak terör estirmekti.

Tahtına tam bir diktatör edasıyla kurulan İbn-i Ziyad; sahte zaferinden duyduğu neşeyle elindeki asayla Hz. Huseyn’in (O’na selâm olsun) mubarek başıyla oynamaya ve dudaklarına vurmaya başladı.

Şeyh Mufîd, “El-İrşâd” isimli kitabında şöyle nakletmiştir:

Ve Hz. Huseyn’in (O’na selâm olsun) ailesi, İbn-i Ziyad’ın bulunduğu yere girdirildi. Huseyn’in bacısı Zeyneb de içeri girdi. En eski kıyafetlerini giyerek kendini gizlemişti. Sarayın uzak bir yerine geçti. Cariyeleri de onun etrafına toplandı.

Bunun üzerine İbn-i Ziyad ‘Şu bir kenara geçen ve etrafında kadınların toplandığı da kim?!’ dedi. Hz. Zeyneb de ona cevap vermedi. İkinci defa sordu; cevap alamadı. Üçüncü defa sordu, yine cevap vermeyince cariyelerinden biri ‘Bu Resûlullah’ın kızı Fatıma’nın kızı Zeyneb’dir’ dedi. Bunun üzerine İbn-i Ziyad (Allah’ın laneti üzerine olsun) ona doğru gelip şöyle dedi: ‘Sizin foyanızı meydana çıkarıp öldüren ve sonradan uydurduğunuz şeyi yalanlayan Allah’a hamdolsun’ dedi.

Bunun üzerine Hz.Zeyneb (O’na selâm olsun) şöyle buyurdu: ‘Bizi, Peygamberi Muhammed (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) ile saygın kılan (O’nunla ikramda bulunan) ve bizden her türlü kiri, kötülüğü gideren Allah’a hamdolsun. Ancak fasık olan kimsenin foyası meydana çıkarılır (ve yine, ancak) facir olan kimse yalanlanır. O da bizden başkasıdır, Allah’a hamdolsun.’

İbn-i Ziyad da ona şöyle dedi: ‘Allah’ın senin hane halkına yaptıklarını nasıl görüyorsun peki?!’ dedi.

Hz.Zeyneb (O’na selâm olsun) de şöyle buyurdu: ‘Güzellikten başka bir şey görmedim. Allah-u Teâlâ’nın onlara katledilmeyi yazdığı kimselerdir. Onlar da yatacakları yerler için savaş meydanına inmişlerdir. Allah seni de onlarla bir araya getirecektir; O’nun nezdinde ihticacda bulunup davalı olacaksınız. O gün gör; muradına erecek olan kimmiş! Anan yasını tutsun ey Mercâne’nin oğlu!”

İbn-i Ziyad denen melun bunu duyunca ateş püskürmeye başladı. Bunun üzerine Amr bin Hureys ona şöyle dedi: ‘Ey Emîr, o kadındır. Kadın söylediklerinden ötürü sorumlu tutulmaz’

Bunun üzerine şöyle dedi: ‘Allah; senin tağutun Huseyn’i ve senin hane halkından olan boyun eğmez asileri (öldürerek) kalbime şifa vermiştir’

Bunun üzerine Hz. Zeyneb’in (O’na selâm olsun) kalbi buruldu ve ağlayıp şöyle dedi: ‘Ömrüme ymein olsun ki ihtiyarımı öldürdün, dalımı kestin ve kökümü kopardın. Eğer bu senin şifansa, buldun şifanı.’

Bunun üzerine İbn-i Ziyad şöyle dedi: ‘Kafiyecidir bu. Ömrüme yemin olsun babası da kafiyeciydi, şairdi.’

Sonra Hz. Huseyn’in oğlu Hz.Ali’ye dönüp şöyle dedi: ‘Sen de kimsin?’

Hz.İmam (O’na selâm olsun) da ‘Huseyn’in oğlu Ali’yim’ dedi. O da ‘Allah, Huseyn’in oğlu Ali’yi öldürmedi mi?’ diye sordu.

Bunun üzerine şöyle vevap verdi: ‘Huseyn oğlu Ali adında bir kardeşim vardı. İnsanlar onu öldürdü.’

O da ‘(Hayır) aksine Allah öldürdü’ dedi.

Hz.İmam (O’na selâm olsun) da ona (şu Kur’ân-i Kerîm ayetini okuyarak) cevap verdi: ‘Allah ölecek olanın ölüm zamanı gelince canlarını alandır.’

Bunun üzerine İbn- Ziyad ‘Bana cevap verecek cüret, lafımı yanıtlayacak halin kalmış yani; öyle mi?! Alın götürün şunu, vurun boynunu!’ dedi. Bunun üzerine Hz.Zeyneb, Hz.İmam’a (İkisine de selâm olsun) sıkı sıkı tutunup ‘Ey İbn-i Ziyad! Bizden döktüğün kanlar sana yeter!’ dedikten sonra Hz.İmam’ın (O’na selâm olsun) boynuna sarıldı ve ‘Allah’a yemin olsun ki ondan ayrılmayacağım. Eğer O’nu öldüreceksen beni onunla birlikte öldür’ dedi.

İbn-i Ziyad O’na ve Hz.İmam’a bir süre baktı. Sonra şöyle dedi: ‘Akrabalık ne şaşırtıcı! Allah’a yemin olsun; onu onunla birlikte öldürmemi gerçekten istedi zannediyorum. Bırakın onu, çünkü ben onun delirdiğini görüyorum.’

Sonra İbn-i Ziyad; Hz.Huseyn’in oğlu Hz.Ali ile ailesinin (götürülmesini) emretti. Onlar da Mescid-i Azam’ın (Kufe Mescidi) yanında bir eve götürdüler. Hz.Ali’nin kızı Hz.Zeyneb şöyle dedi: ‘Yanımıza çocuk anası cariye dışında hiçbir Arap kadın girmesin. (Sadece onlar girebilir); zira onlar (cariyeler) de esir edilmişlerdir, biz de esir edildik.’

İşte şu hayır ile şer arasında, erdem ile aşağılıklık arasında, kutsiyet ile pislik arasında, Vahyin yetiştirdiği hanımefendi ile alçak oğlu alçak arasında geçen bu kısa diyalog; her iki tarafın psikolojisinden ve iç dünyalarından haber vermektedir.
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: