Şii Vakfı Konseyi Başkanı’ndan reform, yenilik ve samimiyet üzerine önemli bir ders…

Seyyid Âlâ Musawî
Mukaddes Hz.Abbas (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Türbesi tarafından düzenlenen Uluslararası “Şeyh Muhammed Rıza Muzaffer’in (Allah O’na rahmet eylesin) düşüncesinde tecdîd (yenilikçilik)” konulu konferansta konuşan Irak Şii Vakfı Konseyi Başkanı Seyyid Âlâ Musawî bazı önemli mesajlar verdi.

Bahr-ul Ulûm kurumuna bağlı salonda düzenlenen konferansın şiarı “İlim havzası, yenilikçiliğin öncüsü” oldu.

Seyyid Alâ Musawî şunları söyledi: “Bu büyük alimin (Şeyh Muzaffer – R.A.) hayatında iki husus dikkat çekicidir. İlki: İşinde de yenilik ve reform projesinde de sahip olduğu yüksek seviyedeki ihlâs (samimiyet). Zira yenilikçi reformcu kimsenin eğer belli bir hedefi varsa ve ona ulaşmak istiyorsa şahsi itibarlarının çoğunu ardında bırakmalıdır ki hedefine ulaşabilsin.

Bu kolay değildir.Özellikle de ilimde özel bir konuma ve tarihte ilimden edebiyata kadar farklı alanlarda yetkin (isimler) büyük şahsiyetler ve büyük mercilere sahip olan Necef’te. Tüm bunlar herkesin bildiği gibi ilmi ve sosyal örflere mahkûmdur. O yüzden kişinin inandığı hedefe ulaşmak için çok sayıda şahsi itibarı ardında bırakıp geri kalan her şeyi feda etmesi kolay değildir.”

“Şeyh Muzaffer fıkıh, usul, mantık ve başka ilimleriyle Necef’teki birinci sınıf ve en üst tabakadaki alimlerdendi. Akranları ve kendi ile aynı nesilden olanlar içerisinde öne çıkan yetkin bir isimdi ve başkalarından aşağı kalır bir yanı yoktu. Bir dönemin genel mercii olacak konumundaydı (denebilir). Ancak reform yolunu seçti ve o ilmi ve toplumsal atmosfere hakim olan itibarların çoğunu terk etti. Sevdiklerinin ve talebelerinin yazdıklarından anlatılanlar da bunu göstermektedir. Şeyh Muzaffer ihlasıyla ön plana çıkıyordu. Bu ihlasının sonucunda onun güttüğü ıslah hareketinden büyük bir düşünür ve yazar nesli mezun oldu.”

“Onun bıraktığı izlerde ve hayatında dikkat çekici olan ikinci (husu) ise reform ve yeniliğe dair çalışmalarında ve ürettiklerinde açıkça görülen ilkeselliktir. Yenilik ortaya koyma başlı başına bir hedef olarak anlaşılabilir. (Öyle anlaşılırsa) ona ne pahasına olursa olsun mutlaka ulaşılmalıdır. Bu yenilikçiliğe dair sığ bir düşüncedir. Bu (yenilik) sadece reformun, insanlara daha üstün (hizmeti) sunmanın ve gerçeğe ulaşmanın araçlarından biridir. Yeniliğin ve reformun öncüsü Şeyh Muzaffer’in (Allah O’na rahmet eylesin) eserlerinde şunu gördük; itikadı ve düşünceyi açık Kur’ân üzerine inşa ediyordu. Ondan daha fazlasını isteyen ortamlardan etkilenmiyordu. O, ilkelerine sonuna kadar bağlı bir yenilikçi ve reformcu; (aynı zamanda da) herhangi bir düşünceyi intihal etmeyen ve delil, bürhan ile (şüphe götürmez açık ispat) üzerine temellendirmeden hiçbir düşünceyi öylece bırakmayan profesyonel bir ilim adamı.”

“Irak’a ve İslam alemine birçok fikri akım güçlü bir şekilde giriş yaptı. Ustaca, güçlü bir beyan ve güçlü bürhanlarla bunlarla karşı karşıya gelmek zorunluydu. İnsan ilkeleri hedef alan o atmosferlere ve saldırılara boyun eğmemeliydi. O zaman bu zamanda canlandırılabilir. (Birilerini) razı etmek için delilden ve bürhandan vazgeçip yenilik ve reform iddialarını dillendirenlerin baskıları sebebiyle yaşananlar (göz önüne getirilirse benzerlik olduğu görülecektir).

“Reform ve yenilik iddiası taşıyanların bu iddialarının doğruluğunu; ihlasından, hedef uğruna fedakarlığından ve kişisel itibarını terk edişinden ölçebiliriz.”

“Gençlik hafızasını yitirmeye; gerçek sembollerini, gerçek reform sembollerini, gerçek dğeişimin ve yeniliğin sembollerini tanımamaya başladı. Gözlerini çoğu sahte olan medyanın sunduklarına çevirdi. Elimizde medyanın hem siyasi hem de siyasi olmayan amaçlarla üstünü örttüğü şahsiyetler var. Doğru düşüncenin ve reformun öncüsü olan bu sembolleri gençlere göstermek zorundayız. Büyük Allâme Şeyh Muzaffer de asil Necef mektebinden olan o öncülerdendir.”
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: