4.İmâm Huseyn (Aleyhisselâm) Tiyatro Festivali Başladı… Seyyid Sâfî ısrarla altını çizdi: “Tiyatro, İmâm Huseyn (Aleyhisselâm) Davasını yaşatmak için düzenlenen özel merasimlerdendir!”

29 Mart 2013 ( 16 Cemaziyel Evvel 1434) günü, bu seneki teması “ İmam Huseyn Aleyhisselâm Tiyatrosu; Taff destanı güneşinin ışığından ölümsüz yansımalar” olan 4.İmam Huseyn (Aleyhisselâm) Tiyatro festivali; öğleden sonra düzenlenen görkemli açılış töreni ile başladı. İki gün (29-30 Mart) günü boyunca devam edecek olan festivalin açılış töreni yoğun bir kalabalığa sahne oldu.
Mukaddes Türbede gerçekleştirilen genişleme çalışmalarının devam ettiği katın altında bulunan özel salonda düzenlenen açılış töreni Seyyid Bedrî Mâmîte’nin Kur’ân-i Kerîm tilaveti ile başladı. Ardından sözü alan Mukaddes Hz.Abbas (Aleyhisselâm) Türbesi Genel Sekreteri Sn.Seyyid Sâfi şunları söyledi: Tiyatro, başkalarının ikna edebilme açısından birçok yöntemle karşılaştırılmış ve bu karşılaştırma da (tiyatronun sadece bir yönüyle değil) ayrı yönleri birlikte ele alınarak gerçekleştirilmiştir. Başka bir deyişle;Şiir olsun, nesir olsun,tiyatro metni olsun ya da edebiyat adı altında yer alan tüm etiketlerden biri olsun, bunların hepsi edebiyatçı ya da yazara yöneldiğimizde ona şu soruyu sordurur bize: “ Yazdığın ya da yapımını yaptığın şey ile vermek istediğin mesaj nedir?”
“Eskiden “beş (söz) zanaatı vardır” denirdi: Cedel (Tartışma) – Burhân (kanıt gösterme) – Muğalata (Yalanlama,yanıltma) – Şiir – Hitabet. Tiyatro da bunların ikisinin altında iki zanaatın altında yer alır; ya şiirin altındadır,ya hitabetin altındadır. Şiirin ve hitabetin ortak yönler vardır. Bu ikisini bir araya getiren şey duygulara hitap etmesi ve onları uyarmaya çalışmasıdır. Her biri de bunu kendine has bir biçimde icra eder.Bu yüzden de toplumların özellikle ihtimam gösterdiği şeylerden birinin de hatiplerine ve şairlerini pekiştirmek olduğunu görürüz.”
“Arap ülkelerinde ve yurdumuzda tiyatro; kendine uygun olan çizgiye kavuşmamıştır. Çünkü batıdan gördüğüne dayanarak yola çıkmıştır ve batı burjuvasına güvenmektedir. Oysa Arap ülkelerinde ve yurdumuzda burjuva perişan haldedir.”
“ İmam Huseyn (Aleyhisselâm) Tiyatrosu; dünyanın dört bir yanında bu önemli İslami şahsiyetin dünyanın dört bir yanında tanınabilmesi için çok güçlü bir çıkış yapmak durumundadır. Zira İmam Huseyn (Aleyhisselâm) Davası’nın kendine has özellikleri vardır. Tiyatro da bu özellikleri tarihteki en ulvi olay olan Taff Vakıası’nın temsili vesilesiyle ele alır.Bu da tüm olayların etrafında cereyan ettiği gerçek kahraman’a – İmam Huseyn (Aleyhisselâm) – (ve davasına) apayrı bir anlam katar. İmam Huseyn (Aleyhisselâm) Tiyatrosunun bu hak davanın ilkelerini geniş kitlelere duyurma misyonu vardır; bu yüzden de dar bir perspektifte sıkışıp kalmamalıdır. Çünkü İmam Huseyn’e (Aleyhisselâm) bağlılık, zamanla ya da mekanla kısıtlı değildir. Zira İmam Huseyn (Aleyhisselâm) Tiyatrosu tazedir ve yenilikler yaratmaya açıktır.”
“İmam Huseyn (Aleyhisselâm) Tiyatrosu, İmam Huseyn’i (Aleyhisselâm) anmaya has merasimlerden biridir. Nasıl ki Huseynî şair,Huseynî edebiyatçı varsa mutlaka Huseynî tiyatrocu da var olmalı ve İmam Huseyn (Aleyhisselâm) Tiyatrosunun; İmam Huseyn’i (Aleyhisselâm) tanımak isteyen tüm okur yazarlara ulaştırılmalısına yönelik çalışılmalar yapılmalıdır.Her tiyatroya önem veren şahıs İmam Huseyn’i (Aleyhisselâm) anlar hale gelmelidir.”
Akabinde Rıda El-Hafâci adlı şair tarafından “ Sawt-ul Huseyn Aleyhisselâm/ Huseyn’in (Aleyhisselâm) Sesi” adlı kaside okundu. Sonrasında da, açılışa katılan heyetler adına, aynı zamanda da;tağut Saddam Rejimi tarafından sürgüne yollanmış bir Iraklı olanDr. Cevâd Esedî konuşma yaptı ve şunları söyledi.”Festival Tiyatrocular ve tiyatroyu; İmam Huseyn’in (Aleyhisselâm) davasını bilindik çerçevenin dışına çıkarak, içinde bulunduğu dar alandan daha geniş alanlara ve hak ettiği enginliğe taşıma vesilesiyle canlandırmak isteyenler için büyük bir fırsattır.İmam Huseyn (Aleyhisselâm) anma merasimleri de tiyatroda daha geniş perspektiflere sahip metinler yazan yazarlara ve bu tiyatronun tüm inançlara yayılmasına ihtiyaç duymaktadır. Çünkü İmam Huseyn (Aleyhisselâm) herkesindir ve belli bir inanç ekolü ile kısıtlı değildir. Bu festivali içerik,anlam ve organizasyonu açısından büyük olarak niteliyorum. Kültürel hareketler de kendisini destekleyenlere, besleyenlere ve şiirde ya da edebiyatın genelinde olsun yeni enerjiler ortaya çıkarılmasına ihtiyaç duyar. Çalışmayı gerçekleştirenlerden daha çok ağırlık vermelerini umuyorum.”
Ardından sözü alan söz konusu festivalin organizasyon komitesi adına konuşan Kültürel ve Düşünsel İşler Bölümü başkanı Seyyid Leys Mûsevî şunları söyledi. “ Bilinçli toplumlarda burjuvaya maharetlerini ve tecrübelerini kullanmalarına yönelik çalışmalar yapmalarına çağrılmalarının sebebi; (bu çalışmaların, toplumun) gerçek mirasını koruması ve benimsediği ilkeleri desteklemesidir.Zira o toplumda yaşamaktadırlar ve o toplumda büyümüşlerdir. Bu (yöntem), tüm dünya toplumlarının; takip ettiği meşrep ve benimsediklere ilkeler gereği takip ettiği yoludur. Çünkü bu; benimsemiş oldukları ilkelere ve mirasa vefalı olmanın bir parçasıdır. Zira kendi görüşlerince; kimlikleri ve ait oldukları yapının kökeni bunlara dayanmaktadır.Özellikle de dinleri ile ilgili ise. (O ilkeler ve miras hak olması ya da olmaması, dertlerini giderecek kapasitede olup olmaması ve sorunlarını çözmeye yetip yetmemesini göz ardı edersek…)”
“Peki; ya bu mirasa denk hiçbir miras bulunmuyorsa, toplumlarının tüm dertlerini gidermeye ve,tüm insanlığın sorunlarını nerede olursa olsun ya da hangi zaman diliminde var olurlarsa olsunlar çözmeye gücü yeten ilkelere dayalıysa? Ki bu ilkelerin ana çerçevesi Hâtem-i Enbiyâ (Peygamberlerin Sonuncusu Hz.Muhammed) – Allah-u Teâlâ, O’na ve Paspâk Ehlibeyt’ine en ulvi salât-u selâmları etsin – tarafından çizilmiş, Pâk Ehlibeyt İmamları (Allah’ın en güzel salât-u selâmı üzerlerine olsun) tarafından teferruatları desteklenmiş ve herhangi bir tahriften korunmasının temelini de Seyyiduş-Şühedâ (Şehitlerin Efendisi) Hz.İmam Huseyn (Aleyhisselâm) tarafından atılmıştır.”
“Bu noktadan yola çıkarak ve bu temele dayanarak; her sene düzenlenmekte olan bu festival çerçevesinde düzenlenen tiyatro metni yarışmasına katılmak amacıyla hazır bulunan seçkin kitleyi karşımızda görmekteyiz. Kendileri İmam Huseyn’in (Aleyhisselâm) Mubarek Kıyâmı’nın ilkelerinin taşıyıcılığını yapmış olduğu en ulvi mirasa ve en üstün düşüncelere duydukları iman ile, vefa ile aramıza teşrif etmişlerdir.Akıllara şu soru gelebilir: “Neden yarışma, tiyatroda yer alan diğer esasları kapsamadı da, sadece tiyatro metni ile kısıtlı tutuldu?” Cevabımız şu olacaktır: Bu işin ehli kimseler ve uzmanları, çok iyi bilirler ki; oyun metni her tiyatro çalışmasının temelini oluşturmaktadır. Bu yüzden özel bir ihtimama ve kat kat daha fazla bir ilgiye muhtaçtır. Çünkü tiyatro yapımının ana gidişatını belirler.”
“Bu yüzden, yenilik ortaya koyan oyun metni (başka bir deyişle yaratıcı senaryo); kilit noktalar ihtiva eden, birbirinden apayrı konular ile birbiriyle tutarlı konuları bir arada içerisinde barındıran ve yönetmene metnin derinlerine dalıp hayal gücünü büyük bir biçimde kullanmasına müsaade eden metin olarak tanımlamışlardır.Bunları yapan yönetmen; (metnin güdülemesi vesilesiyle) yeteneklerini çalışma ile harmanlamış olur ve entegre bir tiyatronun yapımıyla sonuçlanan verimli bir çalışma ortaya konmuş olur.”
“Bu aynı zamanda; yeni arayışlar peşinde olan yönetmenin estetik ile metnin uyuşmazlığını gerekçe edinerek oyun metnini iptal ederek yapmış olduğu şeydir de. Bunun sonucunda mecburen – ve vicdanen – diğer tiyatro etkenlerinin gidişatını belirlemek amacıyla nasıl olduğu fark etmeyen, oradan buradan getirdiği fikirlerle hayal gücünün derinliklerine başvurup bir uydurma senaryo inşa edecektir. İşte bu nokta; yaratıcı sanatçılarımız, edebiyatçılarımız ve senaryo yazarlarımıza hızla ilerleme kat ettiren her yıl düzenlenecek bir tiyatro senaryo festivali oluşturma fikrinin ilk tohumlarını atmaya vesile oldu. Böylelikle; herhangi bir aksama, teknik ya da tarihi bir hatadan uzak, kelime çeşitliliği bol, tabirleri ve betimlemesi mükemmel ve taptaze bir görüntü veren entegre bir metin ortaya koyacaktık. Zira tüm bunlar büyük önem arz etmekte olup senaryonun kalitesine ve başarılı oluşuna işaret eden ana etkenlerdir.”
“Yazarın tiyatronun senaryosunu yazarken karşılaşacağı en büyük meydan okuma; bir yandan mukaddes şahsiyetlerin başına gelen olaylar ve kendi başına büyük bir odak olan olayları ele alış biçimi olurken, bir yandan da bunu seyircinin (ya da öncesinde metni okuyanların) algılayabileceği bir kalıpta sunuş biçimi olacaktır.Çünkü belirli kısıtlamalara bağlı kalma mecburiyetinde oluşu, edebi hayal gücü bulutçuklarını dilediğince salıvermesine mani olan sınırlı bir alana hapsedecektir. Böylece onu, çalışmasına müsait olan başka anılara doğru hareket etmek zorunda bırakacaktır.Açıkça göründüğü gibi (bu iş); titizliğin ve zorluğun son noktasıdır.”
“Hangisinin sabit olup kurcalamaya açık olmaması ve hangisinin yenilik araç –gereçlerine açık olup esnemeye açık olmasını bilmek; senaryonun yazarının Mubarek Taff Vakıasının tüm detaylarını, tüm şahsiyetlerini ve tüm kahramanlarını en ince ayrıntıya kadar bilmesini gerektirir.Böylelikle mukaddes miras ile ileri zekası ve yaratıcılığı arasındaki dengeyi korumuş olur.”
“Değerli kardeşlerim sizleri, Mukaddes Hz.Abbas (Aleyhisselâm) Türbesi Genel Sekreterliği’nin yenilikçileri ve verimli çalışmalarını kucaklamaya yönelik azminin ve çok ciddi ölçüdeki çabalarının, belirli bir raddeyle kısıtlı kalmayacağına ve (sadece belirli sınırlar dahilinde bir festival düzenlemekle yetinmeyeceğine) dair haberdar etmek isterim. Genel Sekreterlik bu hayırlı emeklerin büyük bir başarıya imza atacağını ummaktadır ve benimseyip destek olabileceği yeni yapımlar ortaya çıkmasını, böylelikle de; bu ya da diğer festivallerin, daha geniş kitlelere yayılmak suretiyle, daha üst düzeyde tiyatro yapımlarının ortaya konacağı yepyeni bir yarışma düzenleyebilmeyi arzulamaktadır.”
“Bu şana da, İmam Huseyn’in (Aleyhisselâm); insani ve ahlâki açıdan zengin bir içeriğe,değerler bütünü ve boyutlara haiz, bereketleriyle insanlığın tümüne ilham veren kutlu davasına; tüm boyutlarıyla ve halisâne bir biçimde bağlı yenilikler ortaya atan - yazar ya da yönetmen- kardeşlerimizin vesilesiyle erişebiliriz.Tiyatronun tüm araç ve gereçleriyle çalışmalarını perçinlesinler ve Tiyatro eleştirmenliğinin, tiyatro ruhuna ve perspektifine aykırı olduğunu söyleyen sesleri reddetsinler. Zira bu (düşünce), Tiyatronun bölümlerine,pratiğine ve geçirdiği sancılara uzak bir görüştür. (Tabiri caizse gerçeğinden bir yüz çevirmedir. Ç.) Doğal olarak bu görüş doğrudan uzak bir görüş olacaktır. Gerçek şudur ki her profesyonel düzeydeki işin mutlaka bir denetimden, gözetimden, tetkikten, kaynaklarının gözden geçirilmesinden ve hem mükemmelliğin hem de yeniliğin zirvesine tırmanabilmesi için şerh edilmeye muhtaçtır.Bu da insanlığın gerçekleştirdiği tüm işlerde takip ettiği bir doğal kanundur.Tiyatronun unsurunu oluşturanların da bu doğal süreçten ayrı düşeceğini sanmıyorum. Bu insani sanatla iştigal eden kardeşlerimizi; yapmış oldukları her türlü tiyatro çalışmalarını, sahne ışığıyla tanışmış olsun ya da olmasın, konusunda uzman tiyatro eleştirmenimizin değerlendirebilmesi ( için bizlerle paylaşmaya) çağırıyoruz.”
“Buradan sevgili kardeşlerimizi; Mukaddes Hz.Abbas (Aleyhisselâm) Türbesi Düşünsel ve Kültürel İşler Bölümü’nün tiyatro yapımı olan, değerli bacımız Bari’e Mehdi hanımefendi tarafından yazılan ve yenlikçi yönetmen Ali Şeybâni beyefendi tarafından yönetilen “Alâ Zilalut-Taff / Taff Gölgeleri Üstünde” adlı tiyatro oyununu izlemeye,incelemeye ve konulu bir biçimde eleştirmeye davet ediyoruz.Yaptığımız işlerin mükemmel olduğunu iddia edenlerden değiliz, her ne kadar teknik ölçülere uygun bir biçimde tam olmasına özel özen gösterdiysek de bu değerli görüşlerle tanışıp onları almamıza hiçbir şekilde engel olmamaktadır. Çalışmalarımızın değerinin artmasına katkıda bulunacak hanımefendi ve beyefendilere şimdiden teşekkür ederiz.”
“Son olarak; yazar, yönetmen, akademisyen, teknik eleman, katılımcı ve konuklarımıza, burada hazır bulunmalarından dolayı takdir ve şükranlarımızı arz etmek istiyoruz.Kendileri buraya teşrif ederek; toplumumuza farkındalık katmayı, coğrafyamızdaki toplumlarımız için bilinçlenme ve uyanışı, ellerimizden tutup ıslaha, her türlü şerden kurtulmaya ve üstün değerlere doğru götürmeyi hedefleyen projelerden birine katkıda bulunmuşlardır. Bu (saydığımız hedefler de), İmam Huseyn (Aleyhisselâm) mübarek kıyamının en üstün hedeflerindendir.”
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: