17 Şaban 1441 (11 Nisan 2020) Cumartesi günü Korona virüsünün tüm Dünyada yayılmasının gölgesinde mubarek Ramazan ayı orucunu tutma hakkında bir fetva yayınlandı.
Yüce dini Merceiyet’in bürosuna gelen soru ve cevap şöyle:
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın ismiyle.
Merce-i Âlâ Ayetullah Uzma Seyyid Ali Sistanî (Gölgesi daim olsun) Bürosu
Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketleri üzerinize olsun.
Mubarek Ramazan ayı yaklaşmaktadır. Korona virüsü de muhtelif bölgelerde yayılmaya devam etmektedir. Doktorlar da bu tehlikeli virüse yakalanma ihtimalini azaltmak için birbirine yakın aralıklarda su içmeyi tavsiye etmektedir. Çünkü bedende su azlığı bağışıklığı azaltmakta ve kuru bir ağız, ona virüs geldiği vakit solunum sistemine geçmesine alan tanımaktadır. Su içme ise onun (ağızdaki virüsün) mideye inmesine ve bitirilmesine yardımcı olmaktadır. Öyleyse bu nedenle bu sene Ramazan ayı orucunu tutma yükümlülüğü Müslümanların üzerinden kalkar mı?
Cevap:
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın ismiyle.
Ramazan ayı orucu bireysel bir yükümlülüktür. O yüzden de şartları sağlayan her bir kişi onu tutmakla yükümlüdür ve başkalarına farz olup olmaması onun için fark etmez. Bu yüzden önümüzdeki Ramazan geldiğinde Müslüman kimse; eğer tüm ihtiyati tedbirleri alsa bile oruç tuttuğu vakit Koronavirüse yakalanma korkusu (endişesi) taşırsa o kimsenin üzerinden yükümlülük kalkar. Bu durum eğer orucu tutacağı her bir gün bu korkuyu (endişeyi) yaşıyorsa geçerlidir. Ancak gerek evde kalarak, gerek başkalarına yaklaşmayarak, gerek yüz maskesi ve eldiven takarak, gerek sürekli dezenfektasyon yaparak gerekse de başka tedbirlerle virüse yakalanma ihtimalini artık akıllı kimselerin yok sayacağı kadar az bir seviyeye getirirse ve (oruç) kişinin genelde tahammül edilemez sıkıntı çekmesine sebep olmazsa yükümlülük ortadan kalkmaz ve oruç tutmak farz olur.
Doktorların koronavirüsüne yakalanma ihtimalini azaltan bedendeki su azlığının ve ağız kuruluğunun önüne geçmek için birbirine yakın sürelerde su içme tavsiyelerine gelince; bunlar orucun farzını ortadan kaldırmaz. Kendisine bu bildirilen, oruç tuttuğu halde hastalığa yakalanacağından korkan ve bu ihtimali azaltacak yolu bulamayan bir kimse hariç. Eğer evde kalma yoluyla olsun ya da bahsi geçen tüm ihtiyati yöntemlere uymakla olsun bu korku ortadan kalkmıyorsa oruç yükümlülüğü ortadan kalkar. Öteki türlü mutlaka oruç tutmak zorundadır. Bilindiği üzere muhtemelen oruç tutarken bedende suyun az oluşunun önüne geçmek mümkündür; bu şafaktan önce salatalık ve karpuz gibi su açısından zengin meyve sebzeleri tüketerek olabilir. Ağız kuruluğunun önüne geçmek de mümkündür; bu da şartıyla şekersiz sakızı çiğneyerek olabilir – sakızın parçaları ağızda ayrılıp yutağa inmemesi şartıyla tabii. Çünkü sakız çiğnemek salyanın salgılanmasını arttırır ve oruç halde iken salyanın yutulmasında da bir sakınca yoktur. Buradan da şu ortaya çıkmaktadır: Her kim hastalığa yakalanmaktan güvende olabilecek şekilde Ramazan ayında işi bırakıp evde kalabiliyor ise oruç tutma yükümlülüğü onun üzerinden kalkmaz. Ancak herhangi bir sebepten ötürü çalışmayı bırakamayan ve gündüz boyunca birbirine yakı sürelerde su içmeyi bıraktığı için virüse yakalanmaktan korkan ve bundan kendilerini güvende tutacak başka bir tedbiri almaları mümkün olmayan kimselere oruç farz olmaz. Bununla birlikte uluorta oruç bozmaları da caiz olmaz. Bilindiği üzere Ramazan ayının orucu en önemli şerî farzlardan (yükümlülüklerden) biridir ve hakiki bir özür dışında terk edilmesi caiz değildir. Her insan da kendi halini ve orucu terk etmek için gerçek bir özrü olup olmadığını daha iyi bilir.
Uzun lafın kısası: Ramazan ayının gündüzünde oruç tutmanın yükümlülüğü; hastalık ve tıbbi bir tavsiye gibi bir nedenle oruç tutarsa hastalığa yakalanmaktan korku gibi şerî bir özrü olan ve hastalığa yakalanmaktan kendini güvenceye alabilecek ihtiyati tedbiri alması mümkün olmayan bir kimsenin üzerinden düşer (farzlığı ortadan kalkar). Bunun dışında kişi yükümlüdür ve orucu terk etmesi caiz olmaz.
Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketleri üzerinize olsun.
17 Şaban 1441
Seyyid Sistanî (Gölgesi daim olsun) Bürosu, Necef-i Eşref