Yüce Allah’ın isminin anılmasına izin verdiği o mubarek yuvada, Ramazân-ı Şerîf ayının on beşinci gecesinde İslam âlemi İmamet nurlarından biri olan Hz.İmam Hasan-ı Muctebâ’nın (Allah’ın selâmı üzerine olsun) nuru ile müşerref olmuştur.
Allah Resûlü (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) kızının dünyaya getirdiği bu yeni torunu büyük bir sevinçle karşıladı. Cennet gençlerinin Efendilerinden biri olan bu torunu; Yüce Allah’ın ayı olan ve Kur’ân-i Kerîm’in nazil olduğu Ramazan ayında dünyaya gelmişti. Hz. Hasan (O’na selâm olsun) simasıyla, şemailiyle bir yandan Allah Resûlü’ne bir yandan da babası Vasîlerin Efendisi’ne benziyordu. Künyesini de Allah Resûlü (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) vermişti: Ebu Muhammed.
Rivayetlerde şöyle anlatılmaktadır: Mubarek doğumun haberi yayılınca Hz.Peygamber’i (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) büyük bir sevinç sardı. Kardeşim ve damadım dediği Müminlerin Emîri’ni (Allah’ın selâmı üzerine olsun) tebrik etmek için hızla kızının evine gitti. Vardığında şöyle seslendi: Esma… Evladımı getir bana… Esma hızla gitti, yeni doğan torunu sarı bir beze sarıp getirdi. Allah Resûlü (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) bezi attı ve şöyle dedi: ‘Ben size yeni doğan çocuğu sarı beze sarmayın dememiş miydim?’ Hz.Peygamber (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) ardından torunun sakladı, mubarek ağız suyuyla onu besledi ve sonra bağrına bastı. Ardından mubarek ellerini açıp şöyle dua etti: ‘Allah’ım O’nu ve zürriyetini kovulmuş şeytandan sana sığındırırım!’
Ardından mubarek evladına doğum merasimini uygulamaya başladı. Sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet okudu. Böylelikle Sıbt-i Ekber’in (Büyük Torun) ilk işittiği sözler; Allah’ın yarattığı en üstün varlığın sesi, Allah’ı ismi ve Allah’ın dininin esas şiarları oldu.
Allah Resûlü (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) ardından Müminlerin Emîri’ne (Allah’ın selâmı üzerine olsun) döndü. Mutluluk ve sevinçle sordu: Yeni doğan bu mubarek evladına isim verdin mi? Hz.İmam şöyle cevap verdi: “Senin önüne geçecek değilim ey Allah Resûlü!”
Allah Resûlü (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) de şöyle buyurdu: ‘Rabbimden önce (bir söz diyecek) değilim’. Birkaç lahza geçmeden Allah Resûlü’ne çağrı geldi. Hakk Teâlâ ismin kararını vermişti. Cebrail indi ve şöyle dedi: “O’na Hasan (güzel) ismini ver”
İsimlerin en güzelinden biriydi. Sıfatlarıyla da ahlakıyla da “güzel”di Hz.İmam Hasan (Allah’ın selâmı üzerine olsun). Hem maddi cemâli vardı; hem manevî.
Nübüvvet ve İmamet ağacının buluşma noktası olan bu mubarek İmam; gerek duruşu gerek sözleri gerekse de görünüşüyle ümmete hep Dedesi’ni ve Babası’nı hatırlatıyordu. Hz.İmam Hasan Babası’nın (Allah’ın selâmı üzerlerine olsun) şahadetinden sonra tüm çetrefilli işlerde ve özellikle de dini hususlarda daha önce karşılaşmadıkları meselelerde ümmetin başvurduğu tek otoriteydi.
Allah’ın salât ve selâmı Allah Resûlü’nün Reyhanesi ve Sıbt-i Ekber Hz.İmam Hasan-ı Muctebâ’nın (Allah’ın selâmı üzerine olsun) üzerine olsun!