Şevval ayının on beşinci günü: Allah’ın ve Resûlü’nün arslanı Hz. Hamza’nın şehâdet yıldönümü

Şevval ayının on beşinci günü hüzünlü bir hatıranın yıldönümüdür. Bu günde Allah Resûlü’nün (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) Amcası Abdulmuttalib oğlu Hamza (Allah’ın selâmı üzerlerine olsun) şehîd olmuştur. Hicretin üçüncü senesinde Uhud Savaşı’nda yaşanan bu hadise Allah Resûlü’nü (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) çok üzmüş ve derin hüzün yaşatmıştır.

Seyyid Muhsin el-Emîn “A’yân-uş Şîa” isimli kitabında Abdulmuttalib oğlu Hamza bölümünde şunları söylemiştir: “Uhud gününde şehîd oldu; tarihçilerin kitabında onun şehadetinin Müslümanların saflarının dağılması sonrası mı öncesi mi olduğu konusunda bir açıklama yoktur. O’nu öldüren Harb oğlu Vahşî adında mızrak atan bir köledir. (Vahşî mızrağını) attı mı tutturamadığı pek görülmezdi; (o dönemde) Araplar böyle bir şeyi yapmakla tanınmış değildi. Bu Vahşî’ye has bir özellikti.”

Tefsîr-i Kummî’de de şöyle geçmiştir: “Vahşî, Cebîr bin Mut’am’ın Habeşli bir kölesiydi. Şöyle demişti: ‘Muhammed’e gelince; O’na güç yetiremem. Ali’ye gelince; onu çok dikkatli ve sağını solunu çok kollayn bir adam olarak gördüm; tamah (etsem de elimden gelmez). O yüzden de Hamza için pusuya yattım. Baktım insanlara öncülük ediyordu, yanımdan geçti ve bir nehrin kıyısına adım atıp düştü. Ben de mızrağımı aldım, sallayıp ona attım. (Mızrak) böğrüne girip mesanesinden kanlarla dolu çıktı. Bunun üzerine (Hamza) düştü. Ben de ona gidip karnını yardım, ciğerini alıp Hind’e verdim ve ‘Bu Hamza’nın ciğeridir’ dedim. O da onu ağzına alıp ısırınca Allah onu diz kapağı gibi yaptı. Hind de o vakit onu tükürüp attı. Bunun üzerine Allah bir melek gönderdi ve melek de onu yerine geri götürdü.’ Bu rivayet üzerine Ebu Abdullah (O’na selâm olsun) şöyle buyurmuştur: ‘Allah Hamza’nın bedeninden bir şeyin ateşe girmesini kabul etmemişti.’ (Vahşî’nin anlattıkları şöyle devam ediyor) Bunun üzerine Hind gelip onun erkeklik organını kopardı, kulaklarını kesti ve kendisine kolye yapıp boynuna astı. Sonra da O’nun kollarını ve bacaklarını kopardı.”

Savaş bittikten sonra Allah Resûlü (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) ‘Hamza’yı yoklayın’ diye buyurdu ve O’nu araması için bir sahabiyi yolladı. Hamza’yı o halde görünce geri dönmedi. Bunun üzerine Allah Resûlü (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) bir başkasını ve sonra da bir başkasını daha yolladı. Her giden Hamza’nın o halini görünce Allah Resûlü’ne (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) haber vermemek için geri dönmüyordu. Onlar ağırdan alınca “O’nu kendi yoklayacağım” diye buyurdu. Amcasını vadide cansız bir halde yere uzanmış, en cani biçimde organları koparılmış halde görünce (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) ağladı: ‘Senin yaşadığın gibisiyle bir musibeti asla yaşamayacağım. Daha önce hiç beni bundan daha faza öfkelendiren bir mevkide durmuş değilim…’ diye buyurdu.

Hz.İmam Bâkır (O’na selâm olsun) şöyle buyuruyor: “Allah Resûlü (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) Amcası Hamza’yı (Hamza’nın) kendi elbisesiyle, yara aldığı kanlarıyla ve kendisinin (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) örtüsüyle defnetti. Ayaklarının başında durdu, güzel kokulu bir bitki getirtilmesini isteyipi üzerine attı. Yetmiş salât ile namazını kıldırıp yetmiş tekbir getirdi…”
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: