Aşûra Durakları: Zeyneb-i Kübra’dan İbn-i Ziyad’a… “Anan yasını tutsun ey Mercane’nin oğlu! Gör bak bakalım, o gün kimin ağzı kulaklarına varacak!”

Siyer erbabı H.61 yılında Muharrem ayında bu günlerde yaşananlar ile ilgili şunları aktarıyor: Hz.Peygamber (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) soyu bu günlerde Kerbelâ’da Aşûra faciasının ardından esir edildikten sonra Kûfe’ye; Yezid denen tağut tarafından atanan Ubeydullah b. Ziyad’a götürüldü. O cani Hz.İmam Huseyn’in (Allah’ın selâmı üzerine olsun) başının getirilmesini emretti ve elindeki değnekle Şehitlerin Efendisi’nin dudaklarıyla oynamaya başladı. Sonra esirleri içeri getirtti. Başlarında da vahyin yuvasında yetiştirilmiş, Nübuvvet Hanedânı Hanımefendisi Hz.Zeyneb (Allah’ın selâmı üzerine olsun) vardı.

Şeyh el-Mufîd “El-İrşad” isimli kitabında şöyle aktarıyor: “Huseyn’in (O’na selâm olsun) ailesini İbn-i Ziyad’ın karşısına çıkardılar. Huseyn’in bacısı Zeyneb aralarına girdiğinde kılık değiştirmişti, üzerinde ne kötü kıyafetleri vardı. Sarayın bir köşesine geçip oturdu. Cariyeleri de etrafını sardı.”

“Bunun üzerine İbn-i Ziyad şöyle dedi: ‘Şu bir tarafa geçen ve yanında kadınları olan kim ya?!!’ Hz.Zeyneb (O’na selâm olsun) cevap vermedi. İkinci ve üçüncü kez tekrar ettikten sonra cariyelerden biri şöyle dedi: ‘Bu Allah Resûlü’nün kızı Fatıma’nın kızı Zeyneb’dir.’ İbn-i Ziyad (Allah’ın laneti üzerine olsun) duyunca yanına geldi ve şöyle dedi: ‘Sizi rezil rüsva edip öldüren ve uydurduğunuzu yalanlayan Allah’a hamdolsun!’

Bunun üzerine Hz.Zeyneb (Allah’ın selâmı üzerine olsun) şöyle buyurdu: ‘Bizi peygamberi Muhammed (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) ile üstün kılıp her türlü kirden ve kötülükten tertemiz kılan Allah’a hamdolsun. Ancak fasık kimse rezîl rüsva olur ve ancak facir kimse yalanlanır. O da bizden başkasıdır, Allah’a hamdolsun!’

İbn-i Ziyad şöyle dedi: ‘Allah’ın senin hane halkına yaptığını nasıl görüyorsun (o zaman)?’

Hz.Zeyneb (Allah’ın selâmı üzerine olsun) şöyle yanıtladı: ‘Ben güzellikten başka şey görmedim! Allah-u Teâlâ’nın onlara öldürülmeyi yazdığı (takdir buyurduğu) kimselerdi; yatacakları yerlere gitmek için savaş meydanına indiler. Allah seninle onları bir araya getirecek ve davanız onun yanında görülecektir. O gün bak bakalım, kimin ağzı kulaklarına varacak! Anan yasını tutsun, Mercane’nin oğlu!’

Bunu duyan İbn-i Ziyad öfkeden deliye dönünce Amr b. Hureys şöyle dedi: ‘Ey emir! O bir kadındır ve kadınlar söyledikleri şey için cezalandırılmaz!’ Bunun üzerine İbn-i Ziyad şöyle dedi: ‘Allah senin Tağutun Huseyn ve hane halkından olan dik kafalı isyankarların ölümüyle kalbime şifa verdi (içimi rahatlattı)!’

Bunun üzerine Hz.Zeyneb (Allah’ın selâmı üzerine olsun) ağlayıp şöyle dedi: ‘Yaşıma yemin olsun ki büyüğümü öldürdün, dalımı kestin ve kökümü kopardın. Eğer şifan buysa şifanı buldun.’

İbn-i Ziyad da şöyle dedi: ‘Kafiyeci bu. Bunun babası da kafiyeciydi, şairdi.’

Sonra Hz.İmam Huseyn’in oğlu Hz.Ali’ye (Allah’ın selâmı ikisinin de üzerine olsun) döndü ve sordu: ‘Sen de kimsin?’

Hz.İmam (Allah’ın selâmı üzerine olsun) ‘Ben Huseyn’in oğlu Ali’yim’ diye cevap verince şaşırıp şöyle sordu: ‘Allah Huseyn’in oğlu Ali’yi öldürmemiş miydi?!’

Hz.İmam (Allah’ın selâmı üzerine olsun) da şöyle yanıtladı: ‘Huseyn oğlu Ali diye bir kardeşim vardı; insanlar onu öldürdü.’

İbn-i Ziyad da ‘Aksine onu Allah öldürdü’ diye tutturdu.

Hz.İmam Zeynelabidîn (Allah’ın selâmı üzerine olsun) de ayet-i kerîmeyi okuyarak cevap verdi: “Allah öleceklerin öldükleri sırada canlarını alandır…” (Zümer 42)

İbn-i Ziyad öfkeden deliye dönüp şöyle dedi: “Demek bana cevap verecek cüretin var, içinde hala bana karşılık verebilecek bir şeyler kalmış öyle mi?! Götürün vurun boynunu!” Halası Zeyneb bunu duyunca Hz.İmam Zeynelabidîn’ (O’na selâm olsun) sıkı sıkı tutunup şöyle dedi: ‘Ey Ziyad’ın oğlu! Bizden döktüğün kanlar sana yeter!” Sonra Hz.İmam’a (Allah’ın selâmı üzerine olsun) sarıldı ve şöyle dedi: ‘Allah’a yemin olsun ki ondan ayrılmayacağım! Eğer öldüreceksen beni de onunla öldür!”

İbn-i Ziyad onların haline bakıp bir süre düşündü. Sonra şöyle dedi: ‘Akrabalık ne şaşırtıcı şey! Allah’ yemin olsun ki; gerçekten onu onunla beraber öldürmemi istiyor diye zannediyorum. Bırakın ona ne yapacağımı düşüneyim.’

Sonra İbn-I Ziyad Hz.İmam Zeynelabid’in’in ve ailesinin Kufe’deki Mescid-i Azam’ın yanındaki eve götürülmesini emretti. Bunun üzerine Hz. Zeyneb (O’na selâm olsun) şöyle buyurdu: ‘Bizim yanımıza cariye ya da (cariye iken) ana olduktan sonra hür kalmış kadın dışında hiçbir kadın girmesin; çünkü onlar da bizim esir olduğumuz gibi esir edilmişlerdir.”

Hayır ile şer, fazilet ile rezalet ve kutsiyet ile necaset ve vahyin yetiştirdiği Nübuvvet hanedanı hanımefendisi ile soysuz oğlu soysuz arasındaki bu kısa diyalog; iki taraf arasındaki muazzam farkı ne kadar da büyük bir şekilde ortaya koymuştu…
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: