Aşûra Durakları: Yezîd esîrleri serbest bırakıyor ve Hz.İmam Zeynelabidîn’î (a.s.) öldürmeye çalışıyor

Fadıl el-Derbendî şöyle anlatıyor: Yezîd’in, Allah Resûlü’nün (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) soyunu hapisten salıvermesini ve uzun süre hapiste tutmamasını sağlayan şey; mubarek başın ve Allah Resûlü’nün (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) soyunun gösterdiği akıllara durgunluk veren kerametlerdi.

Bunlardan biri rüyasında gördüğü korkunç rüyaydı. Karısı hind şöyle anlatıyor: “(O gece) Yezid’i istedim. Bir baktım ki karanlık bir eve girmiş, yüzünü duvara dönmüş ‘Benim Huseyn’in öldürülmesiyle ne işim vardı…’ diyordu. ”

Bir diğeri de Hind’in kendisinin görüp anlattığı rüyaydı.

Bir başkası da bir cariyenin rüyasıydı. Cariye rüyasında bir grup meleğin Yezid’in evini ve içindekileri yakmak istediğini görmüştü.

Yine bir diğeri de Hz.Sekîne’nin (O’na selâm olsun) görüp anlattığı rüyaydı. Bunu daha önce zikretmiştik.

Tüm bunlar, o kafirin kalbine korku düşürmüştü; yönetimi elinden gidip eceli gelir diye korkuya kapılmasını sağlamıştı. Muhtemelen korkmasını sağlayan en güçlü sebepler; insanların hakkındaki konuşmaları, Şamlıların ondan nefret etmesi, fitnenin yaklaşması ve insanların ona saldırma ihtimalinin oluşuydu.

Bir gün esirleri hapisten çıkardı. Hz.İmam Zeynelabidîn’i (O’na selâm olsun) de hapisten yanına getirtti. Bir söz söyler de bahanem olur onu öldürtürüm diye umuyordu. Ancak umduğunu bulamadı; Allah o meluna engel olup fırsat vermedi.

Allame Meclisî Bihâr-ul Envar’da şöyle anlatıyor: “Huseyn oğlu Ali (O’na selâm olsun) Yezid’e zorla götürüldü. Boynunu vurdurmak istemişti. Karşısında durmasını sağladı. Onu öldürmesine mazeret olabilecek sözler söyletmek için konuşturmaya başladı. Huseyn oğlu Ali (O’na selâm olsun) ise o ne diyorsa ona göre cevap veriyordu. O sırada hazretin (O’na selâm olsun) elinde bir tesbih vardı. Konuşurken o tesbihi parmaklarıyla döndürüyordu. Bunun üzerine Yezid şöyle dedi: “Ben seninle konuşuyorum, sen bana cevap verirken elinde tesbih çeviriyorsun! Bu nasıl sana caiz olur?!”

Hazret (O’na selâm olsun) şöyle buyurdu: “Babam, dedemin şöyle dediğini bana aktardı: ‘Sabah namazını kılıp bitirdikten sonra hiç konuşmadan ellerinin arasına bir tesbih alıp “Allah’ım tesbihimde çevirdiklerimin sayısınca seni tesbih ederek, sana hamd ederek, sana tekbir getirerek ve sana temcitte (ululamada) bulunarak sabahlıyorum (sabahıma başlıyorum)” der ve sonra da konuşmak istediği kimselerle o tesbihi çevire çevire konuşurdu. Bunun ona (tesbih) sayılacağını ve yatağında yatıncaya kadar da onu koruyacağını zikretti. Yatağına gittiği vakit de o dediğini der ve tesbihi başının altına koyardı; o vakitten öbür vakte (namaz vaktine) dek o da ona (tesbih) sayılırmış. Ben de dedemi örnek alarak böyle yaptım.”

Yezîd bunun duyunca “Ardı ardında bir kez daha. Ne zaman sizden biriyle konuşsam bana galip geleceğiniz bir sözle cevap veriyorsunuz” dedi ve salıverilmesini emretti.
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: