Hayırların oluk oluk döküldüğü Receb ayının ikinci günündeyiz. Bu günde pâk hidayet önderlerinin onuncusu, izzet ve haşmet sahibi Hz.İmam Ali Hadî (Allah’ın selâmı üzerine olsun) dünyayı şereflendirmiştir. Hicretin 221. senesinde Allah Resûlü’nün (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) Medîne’sinin mahallelerinden biri olan Saraya’da dünyaya gelen Hz.İmam Hadî (Allah’ın selâmı üzerine olsun); Hz.İmam Muhammed Cevâd’ın (Allah’ın selâmı üzerine olsun) ve “Seyyide/Hanımefendi” olarak da bilinen Faslı Sumane hanımefendinin oğludur. Bu pek muhterem hanımefendi vaktinin çoğunu oruç tutarak geçirmiş ve hem zühdüyle hem de takvasıyla tanınmıştır.
Mübarek doğumun ardından Hz.İmam Muhammed Cevâd (Allah’ın selâmı üzerine olsun) evladını coşku, sevinç ve Alevî hanedâna özgü gülümsemesiyle kucağına aldı. Yeni doğan yavrusunu bağrına basıp öptü, sağ kulağına ezan ve sol kulağına kamet okudu. Ardından ismini verdi: Ali. Sonra da künyesini: Ebul Hasan. Dedesi Müminlerin Emîri Hz.Ali b. Ebu Talib’in (Allah’ın selâmı üzerine olsun) adını ve künyesini vermişti. Müminlerin Emîri’nden ve Hz.İmam Rıza’dan (Allah’ın selâmı üzerlerine olsun) ayırt edilmesi için bir eklemede daha bulundu: Üçüncü. Yani “III. Ebul Hasan Ali”.
Her biri bir başka güzel yönünü anlatan birçok lakabı vardır. Necîb (seçkin), Murteza (O’ndan razı olunmuş), Hadî (doğru yola eriştiren), Nakî (pek saf, pek pâk), Âlim (bilgin), fakîh (pek iyi kavrayan, fıkıh bilgini), Emîn (güvenilir), Mu’temen (emanetçi kılınan), Tayyib (pek hoş) ve Mütevekkil (Allah’a tevekkül eden) gibi.
Yaşadığı dönemde Abbasî rejiminin şu yöneticileri başa geçmiştir: Mutasım, Vasık, Mütevekkil, Muntasır, Mustaîn ve Mutezz. Bunlarla yaşadığı birçok hadise vardır ancak şu anda yerimiz bunları anlatmak için zamanımız yetmemektedir.
Tarih ve siyer ehli Hz.İmam Hadî’nin (Allah’ın selâmı üzerine olsun) kendi döneminde ilim açısından tartışmasız bir otorite olduğu konusunda görüş birliğine varmıştır. Şeyh et-Tusî “Rical-ut Tusî” kitabında hazretin yüz seksen beş talebesi ve ravisini anmıştır. Bu şahsiyetler de ilim, fıkıh ve şeriat açısından önde gelen kişiliklerdir. Rivayet, hadis, münazara, fıkıh, tefsir vb alanlarda hazretin ilimleri ve maarifinden nice hazineler nakledilmiştir.
İbn-i Şehraşûb şöyle demiştir: “İnsanlar içerisinde huyu en tatlı, sözü en doğru, yakından (bakınca insanların) en güzeli, uzaktan ise en kâmilleriydi. Sustu mu heybet ve vakâr üzerini kaplardı; konuştuğu vakit ise gönülleri yatıştırırdı.” İmaduddin el-Hanbelî ise şöyle demiştir: “Fakîh idi, İmam idi, pek çok ibadet ederdi.”