Receb-i Şerîf ayının üçüncü günü: Onuncu Hüccet Hz.İmam Ali Hadî’nin (a.s.) şahadeti hatırası yıldönümü

Receb-i Şerîf’in üçüncü günündeyiz. Bu günde Allah Resûlü (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) tarafından kendisinden sonra halîfe oldukları belirtilen Pâk Ehlibet İmamları’nın onuncusu Hz.İmam Ali Hadî’nin (Allah’ın selâmı hepsinin üzerine olsun) şehîd olmuştur. Hazretin şahadeti faciası tüm Ehlibeyt (Allah’ın selâmı üzerlerine olsun) hanedânını ve dostlarını hüzne boğdu.

Hicri 254 yılında Samarra’da şehîd olan Hz.İmam Ali Hadî (Allah’ın selâmı üzerine olsun) ile ilgili olarak Allame Meclisî (Allah O’na rahmet eylesin) “Cilâ-ul Uyûn” kitabında ve başkaları da diğer kaynaklarda şunları nakletmiştir: “Hz.İmam Ali Hadî (O’na selâm olsun) kırk yaşında zehirletilmiş ve şehîd olmuştur. O sırada kırk bir yaşında olduğunu söyleyenler de olmuştur. İbn-i Babeveyh ve diğerleri Hz.İmam Ali Hadî’nin (Allah’ın selâmı üzerine olsun) katilinin Abbasî yöneticisi Mutemed olduğunu nakletmiştir. Başkaları ise katilinin Abbasî yöneticisi Mutezz olduğunu aktarmıştır.

Hazret Allah Resûlü’nün (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) şehri Medîne’de yirmi yıl yaşamıştır. Ardından Abbasî rejiminin başı Mütevekkîl onu zorla Samarra’ya getirtmiştir. Hazret şehîd olana dek yirmi yıl boyunca orada kalmış ve alçakların elinden zindan zulmüne de maruz kalmıştır. Defnedildiği yer de yine Samarra’dır ve mübarek türbesi de oradadır.

El-Mesûdî (İsbat-ul Vasiyye) isimli kitabında Ebul Hasan Ali Hadî’nin (Allah’ın selâmı üzerine olsun) bununla ilgili olarak şöyle aktarmıştır. “Vefâtına neden olan hastalığa yakalanınca canını vermeden önce evladı Ebu Muhammed’i çağırttı ve vasîsinin O (Hz.İmam Hasan-ı Askerî - Allah’ın selâmı üzerine olsun) olduğunu söyledi.”

“O (Allah’ın selâmı üzerine olsun) vefat edince Ebu Talib soyundan da Abbas soyundan da Haşimoğulları evinde toplandı. Onlarla beraber çok sayıda şii de orada toplaştı. Sonra revak açıldı ve içinden siyahi bir köle çıktı. Ardından Ebu Muhammed Hasan-ı Askerî (Allah’ın selâmı üzerine olsun) çıktı. Buruk, başı açık, elbisesi yırtılmış bir haldeydi. Yüzü (O’na selâm olsun) hiçbir hataya mahal vermeyecek şekilde tamamen babasının (O’na selâm olsun) yüzüne benziyordu. Evin içerisinde Mütevekkil’in evlatları vardı, bazıları veliahttı. İçlerinde ayağa kalkmayan kimse kalmadı.”

Ebu Muhammed (O’na selâm olsun) revakın kapısının önüne oturdu. Halk önündeydi. Evin önündeki konuşmalar o kadar çoktu ki adeta çarşı gibiydi. Ama o evden çıkar çıkmaz herkes konuşmayı kesti; öksürük ve hapşırıkların dışında tek bir ses dahi çıkmıyordu. Sonra bir hizmetkâr çıktı ve Ebu Muhammed’in (O’na selâm olsun) bitişiğinde durdu. Ardından cenaze çıkarıldı. Ebu Muhammed (O’na selâm olsun) onu caddeye çıkarana kadar yürüdü. Sonra insanların karşısına çıkmadan önce cenaze namazını kıldırdı. Mutemed çıkınca bir kez daha namazını kıldırdı. Sonra onu kendi evine defnetti. O gün Surre Men Rea (Samarra) tek bir ölüm feryadıyla yankılanıyordu…”
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: