Zilhicce ayının sekizinci günü: Hz.İmam Huseyn’in (a.s.) ihramdan çıkışı ve Irak’a yolculuğun başlaması

Kûfelilerin yazdığı mektupların çokluğu üzerine bir elçi gönderme kararı alan Hz.İmam Huseyn (Allah’ın selâmı üzerine olsun); sâlihliği ve bu vazifenin ehli olması nedeniyle amcasının oğlu Hz.Müslim b. Akîl’i (O’na selâm olsun) atadı.

Kûfe’ye ulaşmasının ardından yarenleri toplayan ve Hz.İmam Huseyn (Allah’ın selâmı üzerine olsun) için biat alan Hz.Müslim (O’na selâm olsun); Kûfenin ileri gelenlerine ve halkına Huseynî hareketin ve yapılacak kıyamın hedeflerini anlattı. Bunun üzerine onlar da Hz.İmam Huseyn’e (Allah’ın selâmı üzerine olsun) bağlılıklarını ilan edince Hz.İmam Huseyn’e (Allah’ın selâmı üzerine olsun) Kûfe’ye gelmeye teşvik eden bir mektup yazdı. Mektup Hz.İmam Huseyn’e (Allah’ın selâmı üzerine olsun) ulaşınca hazret Irak’a doğru yola çıkma kararı aldı.

Hazret hicretin 60. senesinin Zilhicce ayının sekizinci gününde - bir Salı gününde – yola çıktı. Arefe’nin bir önceki günü olan ve Terviye günü olarak bilinen bu günde yola çıkan Hz.İmam Huseyn’in (Allah’ın selâmı üzerine olsun) yanında; taraftarları ve ailesinden seksen iki erkek vardı. Hz.İmam (Allah’ın selâmı üzerine olsun) İmamet ve liderliğe dair şerî sorumluluğunu yerine getirmek ve durumun tehlikesinden ötürü haccını yarım bırakmak zorunda kalmıştı. Haccını yarıda bırakan Hz.İmam (Allah’ın selâmı üzerine olsun); hanımlarını, çocuklarını, kardeşlerini, yeğenlerini ve amcaoğullarını da toplayıp Mekke-i Mükerreme’den çıkmayı kararlaştırmıştı.

Hz. İmam Huseyn (Allah’ın selâmı üzerine olsun) Mekke’den çıktığı sırada Yezîd b. Muaviye (Allah’ın lanetleri üzerlerine olsun) dev bir orduyu Medîne’den Mekke’ye doğru yollamıştı. Başlarına Amr. b. Said b. el-As’ı atamış ve şunu emretmişti: “Eğer tutuklayabilirseniz Huseyn’i gizlice tutuklayın. Eğer bunu başaramazsanız, Kabe’nin eteklerine yapışmış bir halde olsa bile pusu kurup öldürün onu!” Bu emir ve olacakların haberi Hz.İmam Huseyn’e (Allah’ın selâmı üzerine olsun) ulaştığında hazret haccını Umre’ye dönüştürüp Irak’a doğru yola çıkmayı kararlaştırdı. Kabe’de kurulacak bir pusuda öldürülmesiyle birlikte Kabe’nin hürmetinin çiğnenmesinden çekinmişti. Çünkü Yezîd, Kabe’nin hürmetini çiğnemekten çekinmeyecekti. (Nitekim çekinmedi de, bkz. Harre Vakıası – Editör)

Hz.İmam Huseyn (Allah’ın selâmı üzerine olsun) Mekke’den çıktığı gece o meşhur konuşmasını yaptı. Konuşmayla ilgili olarak aktarılan metinlerde hazretin şöyle buyurduğu aktarılıyor: “Allah’a hamd olsun, Allah’ın dilediği olur. Allah’tan başkasından bir kudret yoktur. Allah Resûlü’ne ve Âline (Ehlibeytine) salât ve selâm eylesin. Ademoğlunun boynuna ölüm yazılmıştır; genç kızların boynuna gerdanlık takılması gibi. Yusuf’u özleyen Yakup gibi özlercesine özledim geçmişlerimi (ailemi, atalarımı). Bana onunla buluşacağım bir ölüm seçtirilmiştir. Nevavîs ve Kerbelâ arasındaki çölde Kurtların bedenimi parçayıp karınlarını doldurduklarını görür gibiyim. Kalemle yazılmış bir günden sıyrılmak mümkün değildir. Allah’ın rızası, biz Ehlibeyt’in rızasıdır (onunla elde edilinir). O’nun belâsına sabrederiz, O da bizi sabreden kimselere verdiği mükafat ile mükafatlandırır. Eti*, Allah Resûlü’nden ayrılmayacak; tam tersine Hazîret-i Kudüs’te (Cennette) bir araya gelecek, O’nun gözünü aydınlatacak ve vaadini yerine getirecektir. Her kimin gönlü Allah ile buluşmakla yatışmış (nefsini ona hazırlamış) ise bizimle beraber yola çıksın. Zira ben inşa’Allah sabah yola çıkacağım.”



Hazret burada kendisini Allah Resûlü’nün eti olarak tanımlıyor ve kişinin etinin kendisinden kopmayışı gibi kendisinin de Allah Resûlü’nden hiçbir şekilde kopmayacağını anlatıyor. Belâgatın efendilerinden enfes bir benzetme daha. Editör.
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: