Muharrem’in on birinci günü: Hz.İmam Huseyn’in (a.s.) esîr edilen hanımları ve yetimleri Kerbelâ’dan Kûfe’ye götürülüyor...

Hicri 61 senesinde Muharrem ayının on birinci gününde kitaplarda şöyle geçmiştir: O günde Ehlibeyt’in (Allah’ın selâmı üzerlerine olsun) esîr edilen kızları, hanımları ve gelinleri yanlarında yetim yavrularıyle beraber Mukaddes Kerbelâ’dan Kûfe’ye doğru götürüldü.

O gün Ömer b. Sâd öğle saatlerine kadar Kerbelâ’da kalmıştı. Gün ortasından sonra Nübuvvet Hânedânının hanımefendilerini eyersiz develere zorla bindirdiler. Hüzne boğulmuş dul ve yetimleri, prangalara vurulmuş Hz.İmam Zeynelabidîn (Allah’ın selâmı üzerine olsun) ile beraber götürmek istedikleri zaman gözler hep birden tek bir tarafa çevrildi… Mübarek bedeni yerde, başı kesilmiş ve paramparça edilmiş Şehitlerin Efendisi’ne ve Kerbelâ kumlarının üzerinde kurbanlıklar gibi uzanıp yatan başsız şehitlere…

Mübarek başları Ömer b. Sâd alçağının emriyle mızraklara takılmış, kervanın önünde götürülüyorlardı…

Zevâl vakti gelince yola çıktılar…

Hz.İmam Huseyn’in ve dostlarının (Allah’ın selâmı üzerlerine olsun) başları toplamda 78 baştı… Kabîleler bunları kendi aralarında bölüştüler; bunu yaparak Mercâne oğlu Ubeydullah’a ve Muaviye oğlu Yezid’e (Allah hepsine lanet eylesin) yaklaşıp kazanımlar elde etmek istiyorlardı…

Ebu Mıhnef “Maktel” isimli kitabında şöyle aktarıyor: “Sonra Kinde (kabîlesi) Ziyad’ın oğluna on üç baş getirdi. Bunların sahibi Eş’as oğlu Kays’tı. Sonra Hevâzin (kabîlesi) de yirmi baş getirdi. Bunların sahibi de Zilcevşen oğlu Şimr’di. Sonra Temîm (kabîlesi) on yedi baş getirdi. Esedoğulları da altı baş getirdi. Mizhacda yedi baş getirdi. Ordunun geri kalanı da yedi baş getirdi. Böylece yetmiş başı buldular.”

Müminlerin Emîri’nin kızı Zeyneb (Allah’ın selâmı üzerine olsun) ağabeyi Huseyn’in (Allah’ın selâmı üzerine olsun) başının üzerinde durup şöyle feryat etti: “Vay Muhammed’im! Semâlardaki melekler salât eylesin sana! İşte Huseyn çölde, kanlarına bulanmış, azaları koparılmış… İşte kızların, esîr edilmiş… İşte soyun, katledilmiş…”

Sabır Dağı Hz.Zeyneb (Allah’ın selâmı üzerine olsun) ardından devam etti.. Dört bir yandan ağlayışlar, iniltiler ve hıçkırıklar yükseliyordu… Yaşananların acısına işittiklerinin kederi katılmış, musibetin acılığına zulüm eklenmiş, yarasına tuz basılmıştı…

Kalbi yaralarla dolu ilerledi Zeyneb… Arkasında bedenler, önünde kesik başlar, yanında dullar ve yetimler…

Allah Resûlü’nün (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) “Benim nezdindeki konumu Harun’un Musa’nın nezdindeki konumu gibidir” dediği kimsenin kızı, iki cihan kadınlarının en üstününün kızı esîr edilmiş yaradılanların en alçağına götürülüyordu…

İşte bu şekilde Aşûra’nın kanlı fasıllarından yeni biri daha başlıyordu…

Ama bu kez her şeyin odağında Hz.Zeyneb-i Kübra (Allah’ın selâmı üzerine olsun) olacaktı…
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: