Hannâne Mescidi: Hz.İmam Huseyn’in (a.s.) başının Kerbelâ’dan Şam’a giderken konakladığı yerlerden biri…

Esirler Kervânı’nın yolculuğu… Hz.Peygamber’in (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) emaneti olan Hz.İmam Huseyn’in, hane halkının ve dostlarının dul kalan hanımları ve yetim kalan evlatlarının (Allah’ın selâmı üzerlerine olsun) başından geçen bu esaret yolculuğu; Huseynî devrimin ikinci evresi sayılmaktadır. Zira bu esaret boyunca gösterilen direniş olmasaydı; Şehitlerin Efendisi Hz.İmam Huseyn’in, hane halkının ve dostlarının (Allah’ın selâmı üzerine olsun) hak dava uğruna gösterdiği muazzam gayretler, cömertçe bağışladığı kanlar ve fedâkârlıklar kaybolabilir ya da unutulup gidebilirdi.

Esirler Kervânı’nın Kerbelâ’dan Kûfe’ye ve oradan da Şam’a kadar gittiği yol esnasında konakladığı birtakım yerler olmuştur. Bu konumlardan günümüze dek ayakta kalmış olan ve açıkça görülüp gezilebilen yerlerden biri de Hannâne Meclisi’dir. Bu konumu özel kılan da hikayesi olmuştur. Kaynaklarda Hannane Mescidi ile ilgili şunlar anlatılmıştır:




Esirler Kervânı Muharrem ayının on ikinci gecesinde Kûfe sınırlarına varınca gece vakti şehri girmeyip geceyi tam da orada geçirdiler. Çünkü Ubeydullah İbn-i Ziyad denen soysuz oğlu soysuz; onlar girdiğinde askerleriyle, ordularıyla gösteriş yapıp şehri süslemek istediğinden gecenin orada geçirilmesini emretmişti.

Hannane Mescidi ya da “Meşhed-i Hannane” Necef’in doğusunda, Kûfe yoluna giden kimse için sol tarafta yer almaktadır. Eskiden “Kaim” olarak anılırdı ve buraya bir direk inşa edilmişti. Bu direk de Hz.İmam Huseyn’in (O’na selâm olsun) mubarek başının Esirler Kervânı Kûfe’ye girmeden önce bırakıldığı yere dikilmiştir.

Muhaddis El-Kummî “Nefes-ul Mehmûm” isimli eserinde şöyle demiştir: “Kufe’nin sırtında Kaim’de Hannâne Mescidi adında bir mescit vardır. Burada Hz.Huseyn’in (O’na selâm olsun) ziyaretini yapmak müstehaptır. Zira O’nun (O’na selâm olsun) başı oraya konmuştur.”

Hannâne adının verilmesi ile ilgili olarak ise şöyle denmiştir: “Hannane” sözcüğü “Henîn/özlem (veya merhamet)” sözcüğünden türemiştir. Zira Hz.İmam Huseyn’in (O’na selâm olsun) esir edilen hanedânından oluşan Esirler Kervanı Seviyye’den (eğik Kaim tepesi yakınlarında yer alan bir tepedir. İçinde Müminlerin Emîri’nin (O’na selâm olsun) has dostlarının mezarları vardır. Kumeyl b. Ziyad (Allah O’ndan razı olsun) da onlardan biridir) geçtikleri zaman Hz.Huseyn’in ve dostlarının (Hepsine selâm olsun) mubarek başlarıyla oynamaya başlandı. O sırada Esirler Kervânı’ndan yapılanları kabullenmeyiş ve merhumlara özlem sesleri yükseldi. (Arapça “Hanîn” sözcüğü kullanılıyor – Editör) Bunun Arapça kökeni de merhamet göstermek anlamına gelen “hanân” sözcüğüdür.

(Kaynak devam ediyor. Hannane’ni kaynağının) Hannâ sözcüğünden türemiş olduğu söylemiştir. Bu (Hannâ) da Hîre’de bulunan Hıristiyan bir manastırdır. Bu manastırın kendisi de bir mescit olmuştur. Zamanla Hannâ lafzı Hannâne’ye dönüşmüştür. Hannâ Manastırı da M. 418 – 462 yılları arasında yaşamış olan büyük bir yönetici olan I. Numan oğlu I. Munzir tarafından inşa edilmiştir.

Seyyid İbn-i Tavûs ve Şehîd-i Evvel ise Müminlerin Emîri’nin (O’na selâm olsun) ziyareti bâbında ise şunları demişlerdir: “El-Alem’e geldiğinde –Hannane- geldiğinde orada iki rekat namaz kıl. Zira Muhammed b. Ebî Umeyr, Mufazzal b. Ömer’den şöyle aktarmıştır: Hz.Sadık (O’na selâm olsun) Garî (Necef) yoluna giderken eğri yol üzerinden gidip Kaim’de iki rekat namaz kıldı. O’na ‘Bu namaz nedir?’ diye sorulunca şöyle buyurdu: “Buradı dedem Ali oğlu Huseyn’in (İkisine de selâm olsun) başının konduğu yerdir. Kerbelâ’dan geldiklerinde O’nun başını işte buraya koydular. Sonra onu taşıyıp Ubeydullah b. Ziyad’a götürdüler.”

Hannâne Mescidi büyük bir konuma sahip olan mescitlerden biridir. Oralara komşu bölgelerde yaşayan birçok kişi bu mescide gelip bereketinden istifade ederler ve namazlarını kılarlar. Zira burası Hz.İmam Cafer-i Sadık’ın (O’na selâm olsun) namaz kıldığı üç konumdan biridir.
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: