Yezîd hz.Zeyneb’i (a.s.) neyle tehdit etti, Hz. Zeyneb (a.s.) onu neyle korkuttu?

Hz.Zeyneb-i Kübra’nın gerek Kerbelâ Olayı öncesi gerekse de sonrasında yaşadığı musibetlerde sergilediği emsalsiz duruşlar, saymakla bitmeyecek kadar çoktur.

Haşimoğulları’nın Akîle’si (Leydi’si) Hz.Zeyneb-i Kübra (Allah’ın selâmı üzerine olsun) acılarla dolu esaret yolculuğuna rağmen düşmanlara karşı adeta aşılmaz bir dağ olmuş ve Ağabeyi Hz.İmam Huseyn’in (Allah’ın selâmı üzerine olsun) şahadeti sonrası hem davasının bayraktarlığını yapmış hem de yetim kalan yavrularını ve dul kalan eşlerini korumuştur. Haydar-ı Kerrâr’ın Arslan kızı Hz.Zeyneb (Allah’ın selâmı üzerine olsun) tarihe kazınan bu benzersiz duruşlarından birini Şam’da Yezîd’in (Allah’ın laneti üzerine olsun) meclisinde sergilemiştir.

Seyyid-ul Emîn (Levaîc-ul-Eşcân) isimli kitabında şöyle aktarmıştır: “Kadınlar (Hz.İmam Huseyn’in - Allah’ın selâmı üzerine olsun – esir edilen ailesi) Yezid’in karşısına çıkarıldığı zaman kızıl renkli Şamlı bir adam Hz.Huseyn’in (Allah’ın selâmı üzerine olsun) kızı Fatıma’ya bakıp Yezîd’e şöyle dedi: “Ey Müminlerin Emîri, bana bu cariyeyi bağışla! Zira onlar bize helâldir!” “Ey müminlerin Emîri! Bana bu cariyeyi bağışla! Zira onlar bize helaldir!”

Fatıma diyor ki: ‘Korkup titredim, bu onlarda caiz sandım. Halam Zeyneb’in eteğine yapışıp “Halacığım, yetim edildim; bir de hizmetçi mi edileceğim?!’”diye sordum. Halam bunun olanaksız olduğunu biliyordu. Şöyle dedi:

"Vallahi bu ne sana (caizdir) ne de ona.”

Yezîd öfkelendi: “Yalan söyledin. Bana kalmıştır. Yapmak istesem yaparım.”

Zeyneb (O’na selâm olsun) şöyle dedi: “Aslâ… Allah bunu sana (caiz) kılmamıştır; ancak milletimizden (İslam dininden) çıkıp başka dinden olursan (yapabilirsin).”

Sıbt b. Cevzî “Tezkire-tul Havass” isimli kitabında burada şöyle dendiğini aktarıyor: “Kıblemizden başkasına namaz kılıp bizden başkasının dinine tabi ol; o zaman ne yaparsan yaparsın.”

Yezîd öfkeden deliye döndü: “Bana böyle mi karşılık veriyorsun?! Dinden ancak senin baban ve ağabeyin çıktı!”

Hz.Zeyneb (O’na selâm olsun) şöyle cevap verdi: “Allah’ın, babamın ve Dedemin diniyle sen de deden de baban da hidayete erdiniz; eğer Müslüman isen (tabii)…”

Yezîd “Yalan söyledin ey Allah’ın düşmanı kadın!” diye hakaret etti.

Hz.Zeyneb (O’na selâm olsun) şöyle cevap verdi: “Sen yöneticisin ya; haksız yere de söversin, otoritenle de zulmedersin…”

İbn-i Cevzî burada “Allah’a yemin olsun ki; sanki (Yezîd) utandığından sustu.”

Sonra Şamlı adam bir kez daha dönüp şöyle dedi: “Ey Müminlerin Emîri şu cariyeyi bana bağışla!” Yezîd bunun üzerine “Kes sesini, Allah sana seni bitirecek ölüm versin” dedi.

İbn-i Tavûs’un rivayetinde ise şöyle geçmiştir: “Şamlı adam ‘Bu cariye kimdir?’ diye sordu. Yezîd de ‘Huseyn’in kızı Fatıma. Şu da halası, Ebu Talib oğlu Ali’nin kızı Zeyneb’ dedi. Şamlı adam ‘Huseyn, Fatıma’nın ve Ebu Talib oğlu Ali’nin oğlu mu?’ diye sordu. Evet cevabı gelince Şamlı şöyle dedi: ‘Allah sana lanet eylesin ey Yezîd! Peygamberinin soyunu öldürüp zürriyetini mi esîr ediyorsun?! Allah’a yemin olsun ki ben onu Rum’dan getirilen (gayrimüslim) esirlerden sandım.’ Yezîd bunu duyunca “Allah’a yemin olsun ki seni onlara (Fatıma, Ali ve Huseyn’e) kavuşturacağım’ dedi ve adamın boyununun vurulmasını emretti.
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: