Âh, Yalnızlık Gecesi!...

Hz. İmam Huseyn’in (Aleyhisselâm), kardeşi Hz.Ebulfazl Abbas’ın (Aleyhisselâm) ve Kerbelâ Şehîtleri’nin pâk cesetlerinin yapayalnız kaldığı ilk gece olan “Yalnızlık Gecesi” (Arapça “Leyletul-wahşe” ve Farsça “Şâm-ı Gerîbân/Gariplerin Gecesi” olarak bilinir) münasebetiyle Mukaddes Kerbelâ Şehri’nin sâkinleri tarafından özel matem düzenlendi.

Yalnızlık Gecesi ve öncesine dair...

Hz.Zeyneb-i Kubrâ’nın (Selâmullah Aleyhâ) hayatta en kıymet verdiği insanları birkaç saat içerisinde yitirmesi ile Kerbelâ Faciası sonlanmadı. Mel’un Yezîd’in alçak askerleri, Hz.İmam Huseyn’in (Salawâtullah Aleyh) şahadetine matem tutmaya müsaade etmediği gibi;sonraki birkaç saat boyunca inanılmaz bir terör estirdi. Tertemiz hanımefendilerin bulunduğu çadırları yaktı, şehîdlerin kafalarını mızrakların başlarına yerleştirip pâk cesetlerinin üzerinden defalarca atlarca geçti. Hanımlar ve minicik yavruları korkutup kovaladı, hanımefendilerin yüzlerinden zorla örtülerini çekip aldı (ki bu musîbet; Ehlibeyt’in – Allah’ın en ulvî salât-u selâmı hepsinin üzerine olsun) gözünde kendilerine ağır gelen musîbettir. Hz.İmam Seccâd (Aleyhisselâm) da, diğer Paspâk Ehlibeyt Önderleri (Aleyhimusselâm) de; bu hususu defalarca beyân etmiştir), ellerinde ve avuçlarında ne varsa çaldı... Bu da yetmediği gibi; onlara sövüp hakaretler yağdırdı ve kırbaçlar indirdi, kanlar akıttı. Sadece bu da değil!! Atlarla ve silahlarla kadın,çocuk ve hasta demeden masum canlara saldırdı. Kimisini korkuttu, kimisine işkence etti, kimisini de bu kovalamaca esnasında atlarının altına alıp öldürdü... Taştan daha da katı kapli bu insan kılığındaki canavarların zulmü, hava kararıncaya kadar öylece sürdü...
Ertesi sabah da o korkunç zulüm sürecek; o zincirden ayrı tutulmaması gereken kudurmuş canavarlar, o tertemiz hanımefendi ve yavruları zincirlere vurup şehir şehir gezdirmeye başlayacaktı...

(Matemlerde zincirlerin gösterilmesi ve kullanılmasının sebebi de budur. “Keşke orada olsaydım da, o zincirlere sizin yerinize ben vurulsaydım” mesajını vererek taziye, sevgi ve bağlılık ifade etme gayesi vardır.)

Ve bu esnada; Yürek Paralayan bir Musîbet...

Hatta bu yaşanan süreçte; Hz.İmam Huseyn’in (Aleyhisselâm) 3 yaşındaki kızı Hz.Rukayye’nin (Selâmullah Aleyhâ) kulağındaki küpeyi gören bir alçak; o küpeyi o minicik yavrudan alırken kulağını yırtmıştır. Hz.Rukayye’nin (Selâmullah Aleyhâ) ağladığını gören Hz.Zeyneb-i Kubrâ (Selâmullah Aleyhâ) sebebini sorunca; o minicik yavrunun Allah katında ne denli yüce bir makamı olduğuna işaret eden şu sözler dökülmüş:

“Küpeleri görüp beğendi. “Al, kızına hediye et” diyecektim.İzin vermedi...”

Hz.İmam Huseyn’in (Aleyhisselâm) kucağında ve O’nun (Aleyhisselâm) engin sevgisiyle yetişmiş bir kızın... Tarifsiz güzellikteki düşünüş şekli ve yaşadığı canavarlığın anlatılamaz büyüklüğü... Ağrısı ve kanayan kulağı için değil de, tanımadığı bir kıza elindekini hediye edemediği için üzülmesi...

Hiç kuşkusuz bu hâdiseden Hz.Rukayye’nin (Selâmullah Aleyhâ) 3 yaşında olmasına rağmen dehâ düzeyinde ileri zekâlı bir kız olduğunu öğrendiğimiz gibi Hz.İmam Huseyn’in (Aleyhisselâm) kucağında katettiği manevi gelişiminin ne denli ileri düzeyde olduğuna tanıklık etmekteyiz...

Yaşanan facianın büyüklüğü; zâlimi ve mazlûmu karşılaştırınca yürekleri daha da fazla acıya boğuyor...

Açıkçası kendimizde daha fazla bu hadiseye yorum yapacak edebi gücü kendimizde göremiyor ve sadece saygıyla susuyoruz...

Zeyneb İçin Kapkaranlık Bir Gece...

Biri, çok değer verdiği bir yakınını yitirdiğin zaman tüm sevdikleri O’na taziyeye gider, acısı paylaşılır. Ama o kahramanların pek saygın hanımları,anneleri ve zavallı yavrularını taziyeye giden hiç kimse yoktu. Yapayalnız kalmışlardı. Teselli verenleri olmadığı gibi bazıları daha da çok kayıp vermişti. Kimisi ise kayıplarını arıyordu. Evlatlarını bu süreçte kaybeden anneler feryatlarla arıyordu."Yavrum, neredesin!", " Neredesin canım!"... Ve zifiri karanlığın içinde sessizliğin verdiği cevaplardan başka bir cevap gelmiyor...Analarının yanında bulunan minik yavrular da çocuksu masumluklarıyla annelerine soruyorlardı: “Anne, babam nerede?...” Kendilerine yapılanları babalarına şikayet etmek istiyorlardı. Her gece onları kucağına alıp seven, şefkatiyle besleyen,koruyup kollayan babalarının nerede olduğunu anlatmak... Ne kadar da zordu!... Tüm bu musibetlerde etrafına teselli veren ve yaralara merhem olan Hz.Zeyneb-i Kubrâ (Selâmullah Aleyhâ) idi. Dertlere O (Selâmullah Aleyhâ) derman olmaya çalışıyor, hanımefendilerin ve yavruların yaralarını o sarmaya çalışıyordu. Ali’nin cân kızı; Dedesi Resûlullah’ın,Anası Hz.Fâtıma Zehrâ’nın, Babası İmam Ali’nin ve Ağabeyleri İmam Hasan ile İmam Huseyn’in (Allah’ın salât-u selâmı hepsine olsun) mukaddes varlığıyla korunmuş, öyle yetişmişti. Yiğit Kardeşi Hz.Ebulfazl Abbas’ın (Aleyhisselâm) himayesinde Kerbelâ'ya kadar gelmiş ve her istediğine gülümseyerek icabet eden o eşsiz Kahraman’ın gölgesinde her türlü izzet-i ikrâm-ı görmeye alışmıştı... Bugün ise; binlerce insan kılıklı ödlek canavar askerlerin oluşturduğu karanlık bir denizin ortasında, dehşet verici zulümler yaşayan zavallı kadın ve çocuklarla ilgilenmesi gerekiyordu... Tüm musibetler bir yana, ağır hastalık geçiren İmam Seccâd’ın (Aleyhisselâm) hâli yüreğini bir başka burkuyordu...

Evet Hz.Zeyneb-i Kubrâ’nın (Selâmullah Aleyhâ) tattığı en zor geceydi bu gece. Yalnızlık gecesiydi... Kerbelâ Şehîdleri’in dünyevî âlemden intikal ettiği, hayatta kalan ailelerinin de o dehşet verici yalnızlığı tattığı geceydi...

Bu yüzden de bu gecenin adı Yalnızlık gecesi olmuş ve tutulan bu matem merasimleri de öncelikle Hz.Zeyneb-i Kubrâ (Selâmullah Aleyhâ) ile ilintilenmiştir. Bu gece bir bakıma, O’nun (Selâmullah Aleyhâ) gecesidir.

İşte bu gecenin 1435.yıldönümünde Mukaddes Kerbelâ Şehri’nin sâkinleri tarafından özel bir matem düzenlendi. Çadırların kurulduğu tepe olan Muheyyem-i Huseynî’de başlayan matem, Hz.Ebulfazl Abbas’ın (Aleyhisselâm) Mukaddes Ziyaretgâhı’na doğru ilerledi ve Hz.İmam Huseyn’in (Salawâtullah Aleyh) Mukaddes Ziyaretgâhı’nda son buldu. Kadınların ve çocukların musibetlerinin, faciaların gerçekleştirdiği yerlerde canlandırıldığı bu özel matem ziyaretçilerin büyük ilgisiyle karşılaştı. Matemi izleyen Huseynî ve Zeynebiyyelerin gözyaşları sel olup aktı.

İşte o matemden Uluslararası El-Kefîl Ağı objektifine takılan bazı kareler...
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: