3. Gün matemi... 1374 yıl sonra; ilk günkü tazeliğinde! Esedoğulları ile başladı 57 Aşîret ile sürüyor!

Şurası bir gerçek; Aşûrâ faciası için “trajik” bir hadise demek kullanılabilecek en hafif tabirlerdendir. Çünkü bu olay insanlık tarihinde hiçbir benzeri yoktur. Mesela bir serçenin yemek ararken kaza geçirip ölmesi için “trajik” diyebilirsiniz. Ama Aşûrâ için bunu kullanmanız adeta hakaret gibi bir tabirdir. Zira öncesi, facianın kendisi ve sonrasında yaşanan olayların her bir saniyesi binlerce hüzünlü an ve hadise ile doludur. Bu yüzden kullandığımız tüm “facia, eşi benzeri bulunmayan musibet, dengi olmayan hüzün” gibi tabirlerin hepsi asla abartı değildir. Bilakis bizim kavrayışımız ile gerçekte meydana gelen musibetleri kıyaslarsak; bu kimilerine abartılı görünen ibarelerin bile, aslında çok eksik ve aciz ifadeler olduğunu farkederiz.

Çünkü Aşûrâ günü'nde, Alemlerin Rabbinin Sevgilisi’nin (Sallallâhu Aleyhi we Âlihi) kanı akmıştır! Huseyn’in (Sallallâhu Aleyhi we Âlihi) paspâk bedenine çekilen kılıçlar, oklar ve atılan taşlar; aslında Muhammed’i (Sallallâhu Aleyhi we Âlihi) vurmayı kastetmiştir! Zaten Allah'ın en Yüce Sevgilisi (Habîbullah - Hz.Muhammed Mustafa)(Sallallâhu Aleyhi we Âlihi) de O’nun (Aleyhisselâm) hakkında şöyle buyurmamış mıydı?

“Ben Huseyn’denim; Huseyn de bendendir. Allah’ı sevmiştir; Huseyn’i seven kimse!”

İşte bu facianın akabinde vuku bulan acı dolu anlardan biri de;o paspâk şahâdet kanlarıyla bulanmış bedenlerin üç gün boyunca;gömülmeden, kefenlenmeden ve hatta üzeri bile örtülmeden, çölün ortasında ve kavurucu güneşin altında beklemek zorunda kalmış olması felaketidir...

Bu hâdise; halk arasında “İmam’ın üçü” olarak bilinen özel yas ile anılır.

13 Muharrem’de Hz.İmam Seccâd’ın (Aleyhisselâm) önderliğinde Esedoğulları Aşîreti, katligâh’a gelmiş ve o pâk bedenleri defnetmişlerdir.
Söz konusu hâdise hakkında daha fazla detay için şuraya tıklayınız.

Birazdan sizleri, bu yıl (H.1345) Şehâdetin başkenti Kerbelâ'da tutulan o tertemiz şehîd cenazelerinin özel mateminden karelerle başbaşa bırakacağız...

Adını, defni gerçekleştiren kabîle olan Esedoğulları Aşîreti’nden alan ve “Esed oğulları Matemî” olarak bilinen özel matem merâsimine binlerce Huseynî’nin ve Zeynebiyye iştirâk etti. Mateme Başta Esedoğulları Aşîreti’nin bugünkü kuşağı da dahil olmak üzere tam 57 Aşîret katıldı. Yaşanan elîm hadiseyi canlandırmak için o dönemden kalma cenâze ve defin aletleri taşındı, temsîli olarak canlandırmalar yapıldı, mersiyeler okundu.

Öğle ve ikindi namazının kılınmasından sonra Seyyid Cevdet'in (Allah toprağını ıtırlandırsın) mubarek mezarında başlayan matemin güzergâhı önce; Resûlullah'ın (Sallallâhu Aleyhi we Âlih) Evlâdı, Cennet gençlerinin, Şehîtlerin ve Hürlerin Efendisi Hz.İmam Huseyn'in (Aleyhisselâm) Mukaddes Ziyaretgâhı oldu. Daha sonra da Hz.İmam Huseyn'in (Aleyhisselâm) canından çok sevdiği kardeşi, şahadetinin ardından hakkında "İşte şimdi belim kırıldı, düşmanım başıma gelene çok sevindi!" buyurdukları; Kerbelâ Şehitleri Ordusu'nun kahraman sancaktarı Hz.Ebulfazl Abbas'ın (Aleyhisselâm) Mukaddes Ziyaretgâhı'na geçildi. Mukaddes Türbe'de düzenlenen merâsim ile birlikte matem son buldu.

İşte Kerbelâ’da düzenlenen “İmam’ın üçü” mateminden; Uluslararası El-Kefîl Ağı Objektiflerine yansıyanlar...
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: