H. 1435 “7.Gün matemi”nden özel anlar...

İslam âlimleri, İslama uygun olan “örf”ü; “aklın emrettiği ve dinin yasaklamadığı şey” olarak nitelemişlerdir. Halk tarafından kabullenilen bu örflerden biri de; bir yakının kaybedilmesinin ardından “yedisi”ni düzenlemektir. Yani bir hafta sonra toplanıp (ülkemizden buna bir örnek verecek olursak mevlit okutmak meselâ) Kur’ân-i Kerîm okutmak, dua etmek, namaz kılmak vb. hayırlı işler yapıp sevabını o merhuma hediye etmek; kısaca merhuma ya da merhumeye öteki âlemde faydası dokunacak ameller yapmaktır...

Hz.İmam Hasan kendi şahadeti arefesinde (Aleyhisselâm): “Hiç bir gün senin günün (Aşûra) gibi değildir, Ey Abdullah’ın Babası!” buyurmak suretiyle, Hz.İmam Huseyn’in (Aleyhisselâm) musîbetinin kıyamet gününe kadar yaşanmış ve yaşanacak olan hiç bir musibete benzemediğini, çok daha öte bir facia olduğunu beyan etmiştir. Bu facia, müminlerin gönüllerinde sönmeyen bir ateş yakmıştır. Ve bu ateş; Beklenen Kurtarıcı ve Allah’ın yeryüzündeki Hücceti Hz.İmam Mehdî (Allah-u Teâlâ pek kutlu ortaya çıkışını çabuklaştırsın) tarafından Hz.İmam Huseyn’in (Aleyhisselâm) intikamı alınana dek;ne sönecek, ne de biraz olsun azalacaktır.

Yaşanan musîbet karşısında sorumlu olduğunu idrâk eden Hz.İmam Huseyn (Aleyhisselâm) Dostları (Huseynî aşkları daha da çoğalsın), her sene 17 Muharrem’de – yani halk deyimiyle “İmam’ın yedisi”nde- Hz.İmam Huseyn (Aleyhisselâm) için özel bir matem düzenlemeyi örf haline getirmişlerdir. Can damarlarından içeriye işleyen kutsî bir hüzün atmosferinin yaşandığı bu matem merâsimi, sıradan günlerde yapılan matem merasimlerinden farklı ve özel bir Huseynî aşk lezzetine sahiptir. Vefakâr Huseynîler ve Zeynebiyyeler; Hz.İmam Huseyn (Aleyhisselâm) ziyaret eder, tiyatroların da aralarında bulunduğu merâsimler düzenleyerek ya da katılarak yaşanan musibetleri yâd eder, dualar okur, namazlar kılar, Kur’ân-i Kerîm tilaveti okutur, sînelerini dağlar, şiirler ve mersiyler okur. Böylelikle hem kalplerindeki Huseynî aşkı ruhlarının daha da derinine yerleştirir,bağlılıklarını arttırır ve hem de Cennet Gençlerinin Efendisi’ne (Aleyhisselâm) yaraşan birer fert olmak için; O’nun (Aleyhisselâm) uğruna her şeyini feda ettiği davayı daha derinlemesine öğrenmeye ve bu davanın takipçisi olmanın gerektirdiklerini yerine getirmek için azmeder. Yani kısacası bu merâsimlerde; Huseynî’ler daha çok Huseyn’e benzeyebilmeye çalışır.

Hem zaten bir insanın birini sevip de ona benzemeyi istememesi mümkün müdür?

Söz konusu örfün bir bölümünü de, Mukaddes Hz.Huseyn ve Hz.Abbas (Aleyhimasselâm) Türbeleri oluşturmuştur. 9 Nisan 2003 tarihinde, devrik cani diktatörlük rejiminin çöküşü ve akabinde Mukaddes mekânların idaresinin meşrû yönetime geçmesiyle birlikte; her sene düzenli olarak Mukaddes Türbelerde 17 Muharrem gününde “Mensuplar Mâtemi” düzenlenmektedir.

Düzenlenen mâtemde Mukaddes Mekânlarda hizmet veren mensuplar Hz.İmam Huseyn ve kardeşi Hz.Ebulfazl Abbas (Aleyhimasselâm) ile gönül bağlarını perçinlemek, Onlar’ın (Aleyhimasselâm) çizmiş olduğu şanlı yoldan gitmeye yönelik azimlerini ibraz etmek ve bu azmi kuvvetlendirmek, aşklarını ifade etmek ve Ehlibeyt (Allah’ın en ulvî salât-u selâmı üzerlerine olsun) hizmetiyle daha da şereflenmek için;bir dizi merasim düzenlerler. Bu merasimler yukarıda saydığımız amellerin bazılarını da kapsamaktadır.

Bunlardan en belirgin olanı ve sürekli tekrarlanan merasim; Mukaddes Türbeler Ortak Matem Grubu’nun Haşimoğulları Aşîreti’nin Ayyüzlü yiğidi Hz.Ebulfazl Abbas’ın (Aleyhisselâm) Mukaddes Ziyaretgâhı’ndan yola çıkarak hz.Resûlullah’ın (Sallallâhu Aleyhi we Âlihi) Reyhânesi ve Cennet Gençlerinin Efendisi Hz.İmam Huseyn’in (Aleyhisselâm) Mukaddes Ziyaretgâhı’nda son bulan "matem yürüyüşü"dür. Bu süreçte kasîdeler okunur, Huseynî sloganlar atılır, bağlılık ve vefa tazelenir, hizmet ruhu daha da coşar ve Mukaddes Türbe hizmetkârları Efendileri’ne (Aleyhimasselâm) sevgi, taziye, vefâ bağlılık ve aşklarını gönüllerinden geçen farklı şekilleriyle ifade eder. Bu merâsime, Mukaddes şehrin ahâlisi ve o sürede orada bulunma şerefine nail olmuş bazı ziyaretçiler de katılır. Merâsim sonunda, Hz.İmam Huseyn’in (Aleyhisselâm) Kabr-i Şerîfleri’nin başında mum yakılır. Âdetâ “Lisân-ı hal” ile şöyle demektedirler.

“Şahadetinin yedisinde kimseler ne yanına gelip Kur’ân okudu, ne mum yaktı, ne dua etti ne de ziyaret etti. Biz o günlerde dünyada değildik. Ama biz cefâkâr değiliz Efendimiz. Bugün bizler bunu yapıyoruz ve canımız bedenimizde olduğu sürece; ne Senden,ne matemini hep daha iyi bir şekilde düzenlemekten, ne hizmetinden ne de davandan bir an olsun ayrılmayacağız!”

(Mukaddes Türbe sözcüsü Ali Saffar Bey’in açıklamalarından biraz değişiklikle nakledilmiştir. Editör.)


İşte “Yedinci Gün Matemi”nden Uluslararası El-Kefîl Ağı objektifine yansıyan bazı kareler...
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: