Hz.İmam Hasan-ı Askerî’nin (a.s.) şahadeti

Rebîülevvel ayının sekizinci gününü idrak ettik. Bu günde Pâk Ehlibeyt’ten olan Masumlar’ın On üçüncüsü (Allah’ın selâmı üzerlerine olsun) ve Allah Resûlü’nden (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) sonra gelen İmamlar’ın On birincisi olan Hz. İmam Hasan-ı Askerî (Allah’ın selâmı üzerine olsun) şehîd olmuştur. Hicri 260 senesinde Abbasî rejiminin o dönemdeki yöneticisi olan el-Mutemed tarafından zehirletilerek şehîd edilmiştir.

Babası Hz.İmam Ali Hadî (O’na selâm olsun) hicretin 253 yılında şehîd olduktan sonra İmamet vazifesi başlamıştır. Rivayetlerin belirttiğine göre; Hz.İmam Hasan-ı Askerî (O’na selâm olsun) Abbasî rejimi tarafından hiç rahat bırakılmamıştır. Pâk Hidayet önderinin faaliyetlerini sekteye uğratmayı ve çalışmalarını engellemeyi isteyen bu zalim rejim; hidayet önderlerinin etrafını casuslarla sarmış ve tüm hareketlerini dikkatle izlemiştir. Hazret de bu yüzden çalışmalarını Abbasîlerin gözünden uzakta, gizlilikle yürütmüştür.

Hazret; kendilerine Abbasî halifesi denen yöneticilerden Mutezz, Muhtedî ve Mutemed dönemlerini görmüştür. Üçünden de baskı, şiddet, kısıtlama, terör ve takip görmüştür. Ayrıca birden çok kez tutuklanmıştır. Bu zalimlerden sonuncusu olan Mutemed; fasık, ayyaş, çalgıyla vaktini geçirmeye meraklı, haramları işlemeye meyilli biriydi. Bu yüzden de insanlar ondan nefret ediyordu.

Hz.İmam (Allah’ın selâmı üzerine olsun) Mutemed denen bu zalimin elinden pek çok çile ve eziyet çekmiştir. Hazretin evinin etrafını birçok askeri kuvvetle sardırmış ve kendisiyle iletişime geçmek isteyenlerin peşine adamlar takmıştır. Abbasîlerin Hz.İmam Askerî’ye (Allah’ın selâmı üzerine olsun) karşı bunu yapmalarının nedeni; ümmetin nezdinde sahip olduğu konuma karşı duydukları kin ve Beklenen İmam Hz.İmam Mehdî’nin (Allah’ın selâmı üzerine olsun) onun evlatlarından gelecek olduklarını bilmeleriydi.

Bu nedenle Mutemed öldürücü bir zehir kullanarak Hz.İmam’ı (Allah’ın selâmı üzerine olsun) zehirletti. Zehir bedenine girince hazretin mubarek bedenine ağrılar saplandı ve birkaç gün yatakta kaldıktan sonra şehîd oldu.

Babası Hz.İmam Ali Hadî’nin (O’na selâm olsun) kabrinin yanı başına, Surre Men Rea’daki (bugünkü adıyla Samarra) evine defnedildi. Yüzyıllardır mubarek türbeleri Ehlibeyt (Allah’ın selâmı üzerlerine olsun) dostları tarafından ziyaret edilmektedir. Müminler orada Yüce Allah’a dua etmekte ve pâk kabirlerin sahipleri hürmetine O’nun rahmetine ve hidayetine nail olmayı niyaz etmektedirler.

Hazretin Samarra’daki kabri; o diyarı her iki taraf için bir güvenli yurt haline getirdi. Şeyh Tusi (Allah O’na rahmet eylesin) bununla ilgili olarak Hz.İmam Hasan-ı Askerî’ye (Allah’ın selâmı üzerine olsun) ulaşan bir rivayet aktarmış ve rivayette hazretin Samarra’da yer alacak kabrinin her iki taraf için güvence olacağı belirtilmiştir. Allame Meclisi (Allah O’na rahmet eylesin) rivayette geçen “iki taraf” ifadesinin Sünniler ve Şiiler anlamına geldiğini söylemiştir. Zira tıpkı dedesi Hz.İmam Musa’nın (Allah’ın selâmı üzerine olsun) pâk kabrinin Bağdat’ta yarattığı etki gibi; torunu Hz.İmam Hasan-ı Askerî’nin (Allah’ın selâmı üzerine olsun) mübarek kabrinin bereketleri de Samarra’daki dost düşman herkesi kuşatmıştır…
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: