Mukaddes Hz.Abbas (Aleyhisselâm) Türbesi’ne yöneltilen saldırılar ve yıkım tarihi aşamaları… Tarihten bir kesit (I.Bölüm)

Mukaddes Hz.Abbas (Aleyhisselâm) Türbesi tarih boyunca çok sayıda vahşice saldırıya maruz kalmış ve cani ellerle gerçekleştirilen yıkımların yaşandığı aşamalarından geçmiştir.

Yerimiz tüm olayları başından itibaren teker teker saymak için dar, ancak “La yudreku Kulluhu, La Yutreku Culluhu- Hepsi kavranamayan şeyin birçoğu terk edilmez” ilkesi gereği; hicri yüzyıllara uygun olarak bölümlere ayırarak bazı büyük olayları nakledeceğiz.

Muhtemelen; Taf Destanı’ndan (Kerbelâ Olayı'ndan) Emevi Devleti’nin sonuna kadar olan dönem, Mutahhar Kabir için daha sakin geçen bir dönemdi.Çünkü – göründüğü kadarıyla – Emeviler; İmam Huseyn, Ehlibeyti ve Dostları (Allah’ın Selamı Onların Üzerine Olsun) hakkında; o vakıada işlemiş oldukları tarihte eşi benzeri görülmeyen suç ve günahlar, ve onları da takip eden şehir şehir ( Yüzlerindeki örtüleri zorla indirilen Nübüvvet ailesinin hanımlarının ve tüm sağ kalan kadınlı çocuklu ahali ile hasta haldeki İmam Seccad’ın (Aleyhisselam) ) esir olarak, prangalara vurularak gezdirilmesi ve bu esnada yaşadıkları işkenceler ile “yetinmişler”dir. Buna dair delil olarak sunulabilecek bulgulardan biri de (Emevi Hükümdarı) Abdulmelik bin Mervan’ın, kendi ajanı olan Haccac bin Yusuf Es-Sakafî’ye şu sözlerini yazdığı mektubudur:

“Beni Ebutalipoğulları’nın kanından uzak tut, zira; onların kanını döktükleri zaman, ölümün Harboğulları’nın (Ümeyyeoğulları’nın) üzerine vahşice saldırdığını gördüm!”

Haccac da söylenen emre uydu ve verilen talimatlara uydu ve Hz. Peygamber’in Hânedânı’nın (Allah’ın Salat ve Selamı O’nun ve Ehlibeyti’nin üzerine olsun) kanlarından uzak durdular. Tağut yönetimlerinin zevale uğramasından korktukları için öyle yaptılar tabi, yoksa Allah’tan korktukları için değil!!!

(Bu söylediğimiz sadece Ebutalipoğulları için geçerli oldu. Yoksa Haccac’ın; Ehlibeyt (Allah’ın Selamı Onların Üzerine Olsun) Takipçilerine ve Dostları’na yağdırdığı ölüm ve ettiği işkenceler meşhurdur. O denli meşhurdur ki, Haccac; tarihçi ve din adamları arasında"Haccac-ı Zalim" ismiyle bilinir.)

Kerbela’daki Mukaddes Türbeler, bu sebepten, ya da başka sebeplerden ötürü; bir sonraki dönemde (yani Abbasi yönetimi devrinde), maruz kaldıkları zulümler, Emeviler zamanında bile kendilerine uygulanmadı. Zira Abbasiler, ziyaretçileri kovalamak, onları katletmek, çarmıha germek, müsle yapmak ( bir insanın organlarını rastgele kesmek) gibi en acımasız cezalarla cezalandırabilmek amacıyla; Kerbela’nın eteklerine karakollar ve baştan sona ağır bir biçimde silahlarla ,uygun teçhizatla ve adamlarla donatılmış cephaneler kurdular. Böylelikle artık yok olmuş olan Emevi Devleti’nin zamanında yaptırmış olduğu zülum “şaheseri” (!), Abbasi Devleti mensuplarının eliyle tastamam oldu. Ve Abbasiler; Kutlu Ziyaretgâh’a taarruzda bulunup, onu ve etrafında bulunanları yıkarak, yeni bir sünnet ortaya attılar ve uydurulmuş sünnetlerin en kötülerinden birini icat ettiler…

(Tarih boyunca ve halen günümüzde de devam eden Kutlu Ziyaretgâh’a ve ziyaretçilerine saldırmanın uyduruk ve karanlık sünnetini ortaya atmanın şerefi (!!!) Abbasilere ait olmuş oldu yani. “… Ve Kim kötü bir sünnet ortaya atarsa…” diye başlayan Hadis-i Şerîf kendilerine ve savunucularına ithaf olunur…Editör.)

İkinci Yüzyıl

1 - Abbasi hükümdarı Mansur; İmam Ali’nin (Aleyhisselâm) soyundan gelenlere, takipçilerine ve onların eserlerine, güç elinde olduğu dönem süresince, içindeki tüm öfke ve kini kustu durdu. H.65 senesinde, üzerine bir gölgelik yerleştirilmiş olan, İmam Huseyn’in (Aleyhisselâm) Mutahhar Kabr-i Şerifleri’ne; H.146 senesinde saldırı düzenleyerek gölgeliği yıktı ve Pâk Kabri yerle bir etti.

2 - H.193 senesinde, Reşîd lakabı ile bilinen Abbasi hükümdarı Harun; İmam Huseyn’in ve Kardeşi Hz.Ebulfazl Abbas’ın (Allah’ın Selamı Onların Üzerine Olsun) Zarihleri de dahil olmak üzere, Kerbela şehrinin tümüyle yerle bir edilmesini emretti. Ardından Kabr-ı Şerif’in toprağı sürüldü, Kutlu Ziyaretgâhların yanı sıra etraflarında bulunan evler de yıkıldı ve İmam Huseyn’in (Aleyhisselâm) Kabr-i Şerifleri’nin üzerinde bulunan Sedir ağacı bile kesildi. Ağacı kesmekten amaç; ziyaretçilerin ağacın gölgesinden faydalanarak serinlemelerine ve Pâk Kabrin yerini bulabilmeleri için, bir işaret olarak ondan yararlanmalarına engel olmaktı. Tıpkı; Zalim ve zorba yöneticiler tarafından, Kabr-i gizlemeye ve insanları, O Kabr-i Şerîfi ziyaret etmekten menetmeye yönelik, yüzyıllardır süregelen girişimlerde olduğu gibi… Tüm bunlar; halk bu Mukaddes Kabir'den; zalimler ne kadar büyük olursa olsun onlara karşı devrim yapmaları gerektiği, şerefli yaşamın zillet içinde yaşamaktan çok daha üstün olduğu, adalet, özgecilik vb. değerleri, ilham almasınlar diye yapıldı. Harun da elini o karanlığa bulayan zalimlerden biriydi tabii… Harun, tüm bunları, Kûfe’ye atadığı; “Musa bin İsa bin Musa El-Haşimi” adındaki Valisi aracılığıyla yaptırdı.

I.Bölüm Sonu
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: