Seyyid Safî: Huseyn hale öğretmeye, yol göstermeye, ilham vermeye ve liderliğine devam ediyor…

Mukaddes Hz.Abbas (Allah’ın selâmı üzerine olsun) Türbesi Şerî Mütevellîsi Seyyid Ahmed Safî (İzzeti daim olsun) Hz.İmam Huseyn’in (Allah’ın selâmı üzerine olsun) halen öğretmeye, yol göstermeye, ilham vermeye ve liderliğe devam ettiğini vurguladı.

Hz.Ebulfazl Abbas’ın (Allah’ın selâmı üzerine olsun) mübarek türbesinin kubbesinin matem sancağının çekildiği merasimde konuşan Şerî Mütevellî’nin konuşmasında şunlar yer aldı:

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın ismi ile. Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdpşsun. Salât ve selâm yaratılmışların en hayırlısı Ebulkasım Muhammed’e ve O’nun burcu burcu kokan pâk soyuna olsun!

Selâm olsun Huseyn’e, Huseyn oğlu Ali’ye, Huseyn’in evlatlarına ve Huseyn’in dostlarına! Selâm olsun Ebulfazl Abbas’a! Siz değerli kardeşlerim, Dünyanın neresinde olursanız olun; Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketleri üzerinize olsun!

Siz ey dünyanın her köşesinde bulunan özgür müminler, ey Huseynîler, ey ömrünü Hz.İmam Huseyn’in hizmeti ve O’nun işini yaşatmakla geçiren ihtiyarlar… Ey matemler aracılığıyla Hz.İmam Huseyn’in davasına yardımı hedefleri kılarak sakallarını ağartan bilinçli büyükler… Ey Hz.Peygamber-i Ekrem ve pâk soyunun sevgisine bağlık, Aşûra gününün yaşatılması, acısının gösterilmesi ve Cennet Gençleri’nin Efendisi’ne hüzün sergilenmesi esası üzere evlatlarını yetiştiren muhterem aileler…

Ey aziz kardeşlerim, Şehitlerin Efendisi’nin matemini yeniden tutmaktayız. Her ne kadar bunu sene boyunca yaşatmamız gerekse de (hiç değilse bu günlerde bunu eda ediyoruz). Çünkü daha önce de hizmetinize arz etmiştik; Huseyn’i olan bir ümmet izzetli bir ümmettir. Böyle bir ümmet ne zelîl olur ne zayıf düşer. Hz.İmam Huseyn’imiz olduğu sürece ne bize bir korku vardır ne de bir üzüntü.

Ey aziz müminler; her yıl Kerbelâ Olayı’na yönelik yaptığımız okumalar yenilenir. Bundan bereketler üstüne bereketler görür, istifade ederiz. Her yıl gözlerimiz; dedesi Ebu Abdullah Hz.Huseyn’in intikamını alması için Yüce Allah tarafından saklanıp gizlenen o kimseyi gözler, kalplerimiz onun için atar.

Ey aziz müminler; bu mübarek varlığın kalmasını sağlayan sırlardan biri Ebu Abdullah’ın gittiği yolun hak yol oluşudur. Daha önce de hizmetinizde iken açıklamıştık: Hak ile batıl arasındaki çatışma devam eder ve barışı reddeder. Peygamber-i Azam’ın, Müminlerin Emîri’nin, Hz. Zehra’nın ve Hz.Hasan ile Hz. Huseyn’in çizdiği yol ile onların düşmanlarının izlediği yollar birbirine zıttır. Bu yol kavramıyla da üslubuyla da erleriyle de yalnızca hakkın tarafında olmayı kabul eder. İşleri açıklığa kavuşturmak açısından bu yol ile Şehitlerin Efendisi’nin izlediği yolun yakınlığına bakmalıyız. Müminlerin Emîri savaşta olduğu halde düşmanlarına su vermiştir. Düşmanları ise (su kaynağının kontrolünü alınca) suya ulaşmasını engellemişlerdir. Huseyn de karşındakilerin birkaç gün sonra onunla savaşacak kimseler olduğunu bile bile onlara su vermiştir. Düşmanları ise (suyu kuşatınca) sadece Huseyn’i değil, süt emen yavrusunu dahi sudan mahrum bırakmıştır. Böylelikle hem Allah’ın hem Resûlü’nün hem meleklerin hem de tüm insanların gazabına düçar oldular. İşte bu yol, her zamanda ve her mekânda yinelenen bir şeydir.

Şimdi sizlere Hz.İmam Sadık’ın şahadeti sonrası meydana gelen bir rivayeti arz edeceğim. Kuşkusuz biliyorsunuzdur zaten ama Yüce Allah’ın Hz.İmam Huseyn’i ne kadar üstün kıldığını (hatırlatma babından) zikredeyim.

Rivayet, Ebi Hamza es-Sumalî’nin kızının oğlu Huseyn adında bir kişiden söz ediyor. Bildiğiniz üzere Ebu Hamza es-Sumalî hz.İmam Seccâd’a yakınlığıyla bilinen bir kimse. Dikkat ediniz ne diyor? “Mervanoğullarının son döneminde gizlene gizlene Huseyn’in kabrini ziyaret etmek üzere yola çıktım. Dekren Kerbela’ya vardım ve şehrin bir nahiyesine saklandım. Gece yarısı çökünce kabre doğru gittim. Tam yaklaştım derken bir adam bana doğru gelip şöyle dedi: ‘Ecrini almış olarak git, çünkü sen kabre ulaşamayacaksın.’ Ben de korkuyla geri döndüm, şafak sökmek üzere iken (yeniden kabre doğru) gittim. Yaklaştım derken adam gene çıkıp bana şöyle dedi: ‘Ey adam, sen ona ulaşamayacaksın’ Ben de ona ‘Allah sana afiyet versin. Neden ona ulaşamayacakmışım? Kufe’den onu ziyaret etmeyi isteyerek geldim, o yüzden (onun hatırına) onunla aramda engel olma. Sabah olur da beni burada yakalarlarsa beni öldürürler diye korkuyorum’ dedim. O da bana ‘Sabret biraz. Çünkü Musa b. İmran Yüce Allah’tan Ali oğlu Huseyn’in kabrini ziyaret etmesi için izin vermesini istemiş, Allah da buna izin vermiştir. Musa da 70 bin melekle beraber inmiştir. Gecenin başından şafak sökünceye dek onun huzurundalar, sonra yeniden semâya yükseleceklerdir.’ dedi. Ben de ‘Allah sana afiyet versin, kimsin sen?!’ diye sorunca şöyle dedi: ‘Ben Huseyn’in kabrinin bekçiliğini yapmak ve O’nun ziyaretçilerinin bağışlanması için dua etmekle emrolunmuş meleklerden biriyim’ dedi. Ben de oradan ayrıldım. Duyduklarım karşısında neredeyse aklımı kaçıracaktım. Şafak sökünce (tekrar kabre) gittim. Bu sefer kimse kabirle arama girmedi. Kabre yaklaşıp O’na selâm verdim, katillerine beddua ettim ve sabah namazını kıldım. Sonra düşmanın korkusuyla hızla oradan ayrıldım. Allah’ın Şehitlerin Efendisi’nin katillerine lanet eyle! Allah’ım bu zulmü ilk işleyen kimseye ve bunun temelini atan kimseye lanet eyle!”

Şu hikaye ile aramızda belki de 1300 yıldan fazla bir zaman var. O zamanda bile Huseyn’in kabrinin ziyaretçilerinin peşine düşenler vardı. Tağutların cevap vermek zorunda olduğu bir soru var burada: Huseyn’den niye korkuyorsunuz?! 2003’ten sonra 2003 öncesinde duyduğumuz bir belge gördük. 2003’ten sonra o belgeyi kendi gözümüzle görüp okuduk. Şehitlerin Efendisi’nin ziyaretini eda ederken hiçbir engelle karşılaşmamış gençlere sesleniyorum, inşa’Allah hiç karşılaşmasınlar da: Bu belge neydi biliyor musunz? Rejimin bir grup yardakçısı ellerini kesip kanlarıyla bunu imzalamış ve kendi başkanlarına sunmuşlar. Ey sevgili gençler, orada neyin sözünü vermişler biliyor musunuz? Huseyn’in ziyaretçilerini engelleyeceklerine dair kanlarıyla imza atmışlar. Bu dediğim yakın bir zamanda, 2003 öncesinde olmuş bir şey. Ebi Hamza’nın kızının oğlunun hikayesiyle aramızda ise 1300 yıldan fazla bir zaman var. Huseyn her daim baki olduğu, sizler de Şehitlerin Efendisi’ne bağlılığınıza kaldığınız müddetçe her zamanda ve mekânda Yezîd’ler ve Yezid’in izinden gidenler olacaktır. Her Musa’nın bir Firavun’u vardır.

Kalplerimize ve kalplerinize çok sevimli gelen bir rivayetle tamamlayayım. Hz.İmam’ın buyurduğu nakledilen rivayetin bir kısmında şöyle geçiyor: ‘…O halde O’nun ziyaretini bırakmayınız. (Şayet böyle yaparsanız) Allah ömürlerinizi uzatır, rızkınızı artırır. Eğer O’nun ziyaretini terk ederseniz Allah ömürlerinizi ve rızıklarınızı kısar. Öyleyse O’nun ziyaretinde birbirinizle yarışınız ve bunu bırakmayınız. Zira Huseyn; Allah’ın, Resûlü’nün, Fatıma’nın ve Müminlerin Emîri’nin huzurunda size bunu (yaptığınıza dair) şahitlik eder.’ Dikkat ediniz, Huseyn şahitlik eder. Huseyn’in şahitliği de reddolunmaz. Öyleyse ne mutlu Şehitlerin Efendisi’nin işini yaşatan sevenlerine! Onlara Huseyn’leri olduğu için ne mutlu!

Sevgili müminler; şu anda meleklerin (buraya nazil olmak için) birbirleriyle yarıştığı bu pâk, saf cennet bahçesinin karşısındayız. Kuşksuzu gözlerimizin önündeki perde kaldırılsaydı bu pâk diyarda çok şaşırtıcı şeyler görürdük. Çünkü Huseyn hala öğretmeye, yol göstermeye, ilham etmeye ve liderlik yapmaya devam ediyor.

Kardeşlerim, Huseynî meclisleri yayabildiğiniz kadar yayınız. Çocukların hatta ve hatta süt emen yaşta olanların bile o meclislere katılmalarına özen gösteriniz. Dün hiçbir hürmet gözetmeyen cani bir çetenin karşısına dikilen yiğitler gördük. O çeteyi Şehitlerin Efendisi’nin meclislerinde yetişmiş ve canlarını siper etmiş yiğitler geri postaladı. Tüm dengeler bu çetenin 30 yıl kalacağına dair bahse giriyordu. Ancak Necef’in bilge ihtiyarı konuştu. Allah onu baki kılsın sözünü söyledi. Merceiyet sözünü söylediği vakit o yiğit gençler seve seve icabet etti ve ne canilerin ne de o canilerin efendilerinin asla unutamayacağı bir ders verdi.

Yüce Allah bu sedâları baki kılsın. Yüce Allah hak için, aziz memleketi için, mukaddes değeri için, toprağı ve namusu için silah tutan o elleri baki kılsın. Yüce Allah bu memlekete asayiş nimeti ile bu gençliğin nimetinin sefâsını sürmeyi nasib etsin.

Tüm dünyaya soruyorum: Bu kardeşlerimizi buraya getiren ne? Kim biliyor musunuz? Huseyn. Huseyn güçlüdür ve güçlü kalacaktır. O dünyanın en güçlüsüdür, sadece Kerbelâ’da değil. Sancaklar değişti, tüm âlem şu anda Kerbelâ’ya bağlanmış artık. Kerbelâ sadece coğrafi bir konumdan ibaret değil. Ardın Huseyn’in davası dünyaya uzanmıştır.

Yüce Allah siz aziz kardeşlerimizi Şehitlerin Efendisi’nin meclisinde hazır kılsın. Hatta sizleri sadece meclislere katılan değil, meclis düzenleyen kılsın. Şehitlerin Efendisi’nin mektebinden başka mektep yoktur. Her kim O’na tutunursa kendisi kazanır. En kötü şey insanın dünyaya karşılık ahretini satmasıdır. Bundan daha kötüsü de başkasının dünyası için kendi ahretini satmaktır. Huseyn ise hem dünyadır hem ahrettir hem de paha biçilmezdir. Şiarımız Kerbelâ olayındaki şiardır: ‘Hak üzere olduğumuz müddetçe ha ölümün içine düşmüşüz ha ölüm üstümüze düşmüş, umursamayız.”
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: