Huseynî Kıyam’a adını altın harflerle yazdıran hanımlar: Mariye bint-i Munkiz el-Abdî

Hz.İmam Huseyn’in (Allah’ın selâmı üzerine olsun) başlattığı ölümsüz devrime katılan birçok hanımefendi unutulmaz roller oynamış ve birbirinden onurlu duruşlar sergilemişlerdir. İşte bu hanımefendiler dillere destan vefâkârlıkları ve evlatlarını, eşlerini ve kardeşlerini Hz.İmam Huseyn (Allah’ın selâmı üzerine olsun) uğruna kurban ederek gösterdikleri fedakârlıklarıyla tarihin en parlak sayfalarına adlarını altın harflerle yazmışlardır.

Hz.Resûlullah’ın (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) hanedânına yardım eden bu hanımefendilerin her birinin rolü diğerinden farklıdır. Ancak hepsinin ortak paydası İslam’ın getirdiği ve Hz.İmam Huseyn’in (Allah’ın selâmı üzerine olsun) hedefleriyle özetlediği insani kavramlara can-ı gönülden imandır.

Huseynî Devrim’in ölümsüzleştirdiği işte o isimlerden biri de Mariye bint-i Munkiz el-Abdî’dir. Bu hanımefendinin eşi Cemel Savaşı’nda Müminlerin Emîri’nin (Allah’ın selâmı üzerine olsun) ordusunda savaşan bir şehid olmuştur. Ancak o dul kalmışlığın getirdiği tüm sıkıntılara rağmen bıkıp usanmadan hak davanın bir neferi olmaya devam etmiştir.

Hz.İmam Huseyn’in (O’na selâm olsun) Basra’nın büyüklerine gönderdiği mektupları duyduğunda öfkeyle Basra’nın eşrafının meclisine gitmiş ve gözyaşlarıyla şu ölümsüz sözleri söylemiştir: “Vay sizin halinize!... Beni kimse gazaplandırmadı (sizin kadar) ama ben kadınım, ne yapayım?... Peygamberinizin kızının oğlunun sizi yardıma çağırdığını ve sizin ona yardım etmediğinizi duydum!” Bunu duyan Basra eşrafı yeteri kadar silah ve gidecek adam olmayışını bahane etmeye başladı. Mariye bu uyduruk mazeretleri öne sürmelerini beklemiş ve cevabını hazırlamıştı. Hali vakti yerindeydi ve bu anı bekleyerek yanında bir miktar para getirmişti.

Basralıların mazeretini duyar duymaz altın ve gümüş dirhemlerle dolu bir keseyi çıkarıp önlerine boşaltıp şöyle dedi: “İçinizden kimin ne ihtiyacı varsa buradan karşılasın ve Efendim Huseyn’in (Allah’ın selâmı üzerlerine olsun) yardımına doğru yola çıksın.”

Tarihi kaynaklar bunun üzerine Yezîd b. Nebît’in öne çıktığını ve şunların cereyan ettiğini anlatıyor:

“O (Mariye) sözünü söyleyince Yezîd b. Nebît öne doğru çıktı. Yezîd b. Nebît Abdulkays’ın on oğlundan biriydi. Şöyle dedi: ‘Benimle birlikte kim (Kerbelâ’ya) çıkıyor?’ Sonra Abdullah ve Ubeydullah adında iki oğlunu çağırdı. Dostları ona ‘İbn-i Ziyad’ın dostlarından ötürü senin için endişe ediyoruz’ deyince aldırış etmeyip Hz. Huseyn’e (O’na selâm olsun) katılmak için Mekke’ye doğru yola çıktı. Orada Hz.Huseyn’e (O’na selâm olsun) katıldı ve yanındakilerle birlikte Kerbelâ’ya gelip orada şehîd oldu.

Mariye hanımefendinin tesiri sadece Hz.Huseyn’in (O’na selâm olsun) kıyamına katılan Yezîd b. Nebît ve iki oğluyla kısıtlı kalmadı. Mariye’nin duruşu ve sözleri sayesinde gözlerinin önden gaflet perdesi kalkan ve Hz. Huseyn’in (Allah’ın selâmı üzerine olsun) ordusuna katılıp ebedi saadete katılan başkaları da oldu. Abdullah el-Fakesî ve dört oğlu da işte bu şehitlerdendir.

Tarihi kaynaklar Şehîd Fakesî ve dört oğlu ile birlikte yola çıkan bir şehidi daha zikretmektedir: Şehîd Said b. Abdullah el-Hanefî. O sırada yeni evlenmiş olan şehîd, Hz.Huseyn’in (Allah’ın selâmı üzerine olsun) saflarına katılmak için yeni evli eşini ardında bırakmıştır. Muharrem-i Haram ayının onuncu gününde Hz.Huseyn (Allah’ın selâmı üzerine olsun) öğle vakti namaza durduğunda beraberindeki dostlarıyla birlikte göğsünü siper etmiş ve oklanmak pahasına namazını eda eden Cennet Gençlerinin Efendisi’ni (Allah’ın selâmı üzerine olsun) korumuştur.

Huseynî Kıyam’ın destekçisi bu pek muhterem daha sonraları haberleri takip etmeye devam etmiş ve Hz.İmam Huseyn’in (Allah’ın selâmı üzerine olsun) şahadet haberini alınca yaşadığı derin hüzün ve kederin etkisiyle Yüce Allah’ın rahmetine kavuşmuştur.
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: