Huseynî Kıyam’a adını altın harflerle yazdıran hanımlar: Ali b. Mezâhir-i Esedî’nin eşi

Hz.İmam Huseyn’in (Allah’ın selâmı üzerine olsun) başlattığı ölümsüz devrime katılan birçok hanımefendi unutulmaz roller oynamış ve birbirinden onurlu duruşlar sergilemişlerdir. İşte bu hanımefendiler dillere destan vefâkârlıkları ve evlatlarını, eşlerini ve kardeşlerini Hz.İmam Huseyn (Allah’ın selâmı üzerine olsun) uğruna kurban ederek gösterdikleri fedakârlıklarıyla tarihin en parlak sayfalarına adlarını altın harflerle yazmışlardır.

Hz.Resûlullah’ın (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) hanedânına yardım eden bu hanımefendilerin her birinin rolü diğerinden farklıdır. Ancak hepsinin ortak paydası İslam’ın getirdiği ve Hz.İmam Huseyn’in (Allah’ın selâmı üzerine olsun) hedefleriyle özetlediği insani kavramlara can-ı gönülden imandır.

Huseynî Devrim’in ölümsüzleştirdiği o hanımefendilerden biri de Ali b. Mezâhir-i Esedî’nin zevcesidir. Ehlibeyt’e (Allah’ın selâmı üzerlerine olsun) cân-ı gönülden bağlı müminelerden biri olan bu muhterem hanımefendi, Kerbelâ Olayı’nda eşiyle birlikte Hz.İmam Huseyn’in (Allah’ın selâmı üzerine olsun) saflarında yer almıştır. Hz.İmam Huseyn’in (Allah’ın selâmı üzerine olsun) ailesini yalnız bırakmayı kesinlikle kabullenmeyen bu asil hanımefendi, başlarına gelen her musibette acılarını paylaşıp dertlerine ortak olmuştur. Eşiyle arasında geçen bir diyalog, Hz.İmam Huseyn’e (Allah’ın selâmı üzerine olsun) duyduğu sevgi ve bağlılığın ne denli derin olduğunu ortaya koymaktadır. Şöyle anlatılmaktadır:

Hz.İmam Huseyn (O’na selâm olsun) Aşûra gecesinde dostlarına şöyle buyurdu: “Oturunuz, Allah sizlere rahmet eylesin ve sizleri hayırla mükafatlandırsın.” Sonra şöyle buyurdu: “Her kimin kervanında bir kadın var ise onu Esedoğulları’na götürsün.” Ali b. Mezâhir bunu duyunca “Neden Efendim?” diye sordu.

Hz.Huseyn (O’na selâm olsun) şöyle buyurdu: “Ben öldürüldükten sonra kadınlarım esîr edilecek. Sizin kadınlarınızın da esîr edilmesinden korkuyorum.”

Ali b. Mezâhir geri dönünce eşi onu karşılayıp şöyle dedi: “Fatımâ’nın gurbet elde kalmış evladının sizinle konuştuğunu duydum. Sonra da bir uğultu ve hırıltı duydum ama ne dediklerini anlamadım.” O da Hz.Huseyn’in (O’na selâm olsun) dediklerini anlattı.

Eşi sordu: “Peki sen ne yapacaksın?” Ali b. Mezahir şöyle dedi: “Kalk seni amcaoğullarına, Esedoğulları’nın yanına götüreyim.” Bunu duyan eşi ayağı kalkıp kendi başını çadırın direğine vurdu ve şöyle dedi:

“Allah’a yemin olsun ki bana insaflı olmadın ey Mezahir’in oğlu!...”

“Allah Resûlü’nün kızları esir edilmişken benim esaretten güvende olacağım. Buna nasıl için elverir?”

“Zeyneb’in abası çalınacak ama ben abamla örtülü kalacağım, buna nasıl için elverir?”

“Zehrâ’nın kızları soyulacak, küpeleri çalınacak ve benim küpem kulağımda kalacak. Buna nasıl için elverir?”

“Senin yüzün Allah Resûlü’nün huzurunda ak olacak ama benim yüzüm Fatıma Zehrâ’nın huzurunda kara olacak. Buna nasıl için elverir?”

“Allah’a yemin olsun ki siz erkeklerin acılarına ortak olduğunuz gibi biz de kadınların acısına ortak alacağız…”

Bunu duyan Ali b. Mezahir Hz. Huseyn’e (O’na selâm olsun) gözyaşları içinde geri döndü. Hz. Huseyn “Seni ne ağlattı?” diye sorunca şöyle dedi: “Efendim… Esedî kadın * sizin derdinize ortak olmaktan gayrısına razı değil…” Hz. Huseyn (O’na selâm olsun) bunu duyunca ağladı ve şöyle buyurdu: “Bizden yana hayırla mükafatlandırılasınız”

İşte bu muhterem hanımefendi, sergilediği şu iman dolu duruşla Hz.İmam Huseyn (Allah’ın selâmı üzerine olsun) Kıyamı’nda unutulmaz bir ders verdi. Binlerce erkeğin Hz.İmam Huseyn (Allah’ın selâmı üzerine olsun) ile savaşmak için çakallar sürüsü gibi toplandığı bir zamanda O “ne pahasına olursa olsun Huseyn’in tarafında kalacağız” dedi…

* Esedî kadın Esedoğulları soyundan gelen kadın demektir. Zira hanımefendi soybağı nedeniyle kendi kabilesi tarafından güvende kalabileceği yerde Hz.Huseyn’in (O’na selâm olsun) saflarında kalıp savaşta esareti tercih etmektedir.
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: