Şahadet aşığı: Hz.İmam Hasan’ın oğlu Hz.Kasım (a.s.)

Rivayetler şöyle anlatıyor: Hz.İmam Huseyn(O’na selâm olsun) Aşûra gecesi dostlarına öleceklerinin haberini verdi.

Onlara şöyle buyurdu: “Ey topluluk… Yarın öldürüleceğim, siz hepiniz de benimle beraber öldürüleceksiniz. İçinizden hiç kimse (sağ) kalmayacak.”

Onlar da “Bize sana yaren olma itibarını ve seninle öldürülme şerefini bağışlayan Allah’a hamdolsun! Bizim seninle (Cennetteki) derecende olmamıza razı olmaz mısın ey Allah Resûlü’nün evladı?...” deyince hazret “Allah sizi hayırla mükafatlandırsın” deyip onlar için hayır duaları etti.

Bu sırada Hz.İmam Hasan’ın oğlu Hz.Kasım (Allah’ın selâmı üzerlerine olsun) şöyle dedi: “Peki ben o öldürüleceklerden miyim?” Hz.Huseyn (Allah’ın selâmı üzerine olsun) bunu duyunca şefkatle şöyle sordu: “Oğulcuğum, senin nezdinde ölüm nasıldır?” O da “Ey amca, senin için olacaksa baldan tatlıdır!” dedi. Bunun üzerine hazret şöyle buyurdu: “Evet (öldürülenlerdensin), amcan kurban olsun sana. Sen benimle birlikte öldürülen erkekler arasındasın. Büyük bir belâ ile sınanıp (şehîd olacaksın) ve senden sonra da oğlum Abdullah öldürülecek.”

Rivayetler Hz. Kasım’ın (O’na selâm olsun) şahadetini şöyle anlatıyor:

“….Ondan (Abdullah b. Cafer’in oğlu Avn şehîd olduktan) sonra Hasan’ın oğlu Kasım (İkisine de selâm olsun) indi meydana. Buluğ çağına ermemiş küçük bir oğlan çocuğuydu. Huseyn onun meydana inecek olduğunu gördükten sonra ona sarıldı. Karşılıklı ağlaştılar ve bayıldılar.

Ardından Hz. Kasım, Hz.Huseyn’den (Allah’ın selâmı üzerlerine olsun) meydana inmek için izin istedi. Hz. Huseyn’in (Allah’ın selâmı üzerine olsun) gönlü razı olmadı. Bunun üzerine o oğlan izin vermesi için ellerini ve ayaklarını öptü. Sonunda hazret izin verdi ve Kasım yanaklarından gözyaşları süzüle süzüle meydana indi. Savaş şiiri okuyordu. Şiirinin çevirisi şöyledir:

“Kim olduğumu tanımıyorsanız (diyeyim), Ben Hasan’ın oğluyum!”

“Emanet verilmiş, seçilmiş Peygamber’in kızının oğlunun çocuğu…”

“Huseyn sanki esîr alınmış rehîn gibi bir topluluğun elinde…”

“Hiçbir bulut sulamasın onları!”

Yüzü adeta bir doluna gibi parlayan, güzel bir çocuktu. Çok çetin bir şekilde savaştı. Yaşına rağmen düşmandan otuz beş kişiyi öldürdü.

Bu sırada Hamîd şöyle diyor: “Ben Sâd oğlu’nun (Ömer b. Sâd) askerlerinin arasındaydım. İşte o oğlana bakıyordum. Üzerinde bir gömlek altında da bir şalvar ve ayağında iki nalın vardı. Derken bir tanesinin bağı koptu. Hiç unutmuyorum sol tekiydi.”

Allah Resûlü’nün (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) evladı meydanda yalın ayak savaşmaya razı olmadı. Durup kopan bağı bağlamak için eğildi. Karşısında toplananlara aldırış bile etmedi. Hepsine “terliğim kadar bile etmezsiniz” mesajı verdi.

Derken Amr b. Sâd el-Ezdî diye biri dönüp şöyle dedi: “Vallahi ona saldıracağım!” Ben de şöyle dedim: “Sübhanallah! Ne diye istiyorsun bunu?! Bana vursa ben elimi bile uzatmam ona, şu gördüğün etrafına üşüşenler ona yeter!” O da “Vallahi yapacağım!” dedi. Derken gidip saldırdı ve kılıçla onun başını yardı. Oğlan yüz üstü düşerken “Amcacığım!” diye feryat etti.

(O böyle feryat edince) Huseyn geldi. Avına saldıran bir şahin gibi bir anda orada bitiverdi. Savaş meydanında safları yara yara çarpışıyordu, adeta bir arslan gibiydi. Onun katili Amr’a kılıçla vurdu. O da kendini korumak için kolunu kaldırınca onun kolunu dirsekten kopardı. Sonra bağıra çağıra kenara kaçtı. Kufeli atlılar Amr’ı Huseyn’den korumak için atlarını ona doğru sürünce göğüs göğüse çarpıştılar. Atların nalları arasında ezile ezile geberdi.

Toz duman durulunca Huseyn’i oğlan’ın başında gördüm. Oğlan ayaklarıyla can çekişiyordu. Huseyn şöyle dedi: Allah’a yemin olsun ki; amcanı davet edip de sana icabet edememesi, icabet etse de sana yardımcı olamaması ya da sana yardım edip de senin derdini çözmemesi çok ağır gelir… Seni katleden toplum çok uzak olsun, çok!

Hz.İmam yeğenini kollarında çadırlarına taşıdı. Yeğeni onun ellerinde can çekişe çekişe kollarını ve ayaklarını çırpıyordu. Derken onun kollarında can verdi. Onu getirip oğlu Ali Ekber’in ve hane halkından olan diğer şehitlerin yanına yatırdı. Onlara doğru içi parçalana parçalana baktı durdu. Peygamber soyunun kanının hürmetini çiğneyen katillerine beddua etmeye başladı. Şöyle diyordu: Allah’ım onların her birini öldür, içlerinden birini bile bırakma ve onlardan hiç kimseyi bağışlama!... Sabrediniz ey amcalarımın oğulları, sabrediniz ey hane halkım… Bu günden sonra asla bir aşağılanma görmeyesiniz…”
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: