Hz.Ebulfazl Abbas’ın (Aleyhisselâm) sağ eliyle destan yazdığı makama dair…

Peygamberlerin, evliyaların ve Allah-u Teâlâ’nın sâlih kullarının yaşadığı ya da uğradığı yerlerde manevi makamlar ve türbeler çok olur. Tıpkı Irak, Türkiye,İran, Suriye, Lübnan ve bu coğrafyanın topraklarında olduğu gibi. Ancak bazen bu manevi makamlar sembolik olur ve Allah-u Teâlâ’nın ölümsüz olmasını takdir ettiği bir hadise ile ilintilidir. Aşura hadisesinin ölümsüz olduğu, bu hadisenin bir benzerinin ne daha önce gerçekleşmediği, ne de daha sonra hiçbir şekilde gerçekleşmeyeceği şaşırtıcı bir gerçek değildir. Bu hususta çokça hadis rivayet olunmakla birlikte akıl ve vicdan da buna şahadet eder. Zira o hadise ile;Allah-u Teâlâ’nın dini – “Şüphesiz Allah katındaki din İslam’dır” – ölümsüz olmuş ve hakkında “Muhammediyyul vücûd Huseyniyyul bekâ!/ Muhammed ile varolmuş, Huseyn ile bakî olmuştur!” denmeye başlanmıştır. Buradan şu sonuca varıyoruz: Allah-u Teâlâ dinin kalıcı olması için var gücüyle çaba sarfeden kimseyi, tıpkı dinin varolmasına vesile olan yüce şahsiyeti (Hz.Muhammed Mustafa – Sallallâu Aleyhi we Âlihi) ölümsüzleştirmeyi irade buyurmuştur. İşte bu şahsiyetlerden biri olan Hz.Ebulfazl Abbas’ın (Aleyhisselâm) olup tarih boyunca ölümsüzleştirilmiş makamlardan biri de O’nun (Aleyhisselam) sağ elinin koptuğu makamdır.

Muteber Maktel-i Hüseyn rivayetleri uzmanları şöyle nakletmektedir: “Hz.Ebulfazl Abbas (Aleyhisselâm) su kırbasını doldurduktan sonra çadırlara doğru harekete geçti. Döndüğü sırada Hakim bin Tufeyl ve Yezid bin Er-Rukâd (Allah’ın laneti üzerlerine olsun) bir hurma ağacının arkasında pusu kurmuş beklemekteydi. Hz.Ebulfazl Abbas (Aleyhisselâm) onların bulunduğu yeri geçtikten sonra Yezid bin Er-Rukâd melunu Hz.Ebulfazl Abbas’ın (Aleyhisselâm) mubarek sağ koluna kılıcını indirip kopardı. İşte o kolun koptuğu yer halen sağ el makamı olarak bilinen yerdir. Kopuk kol daha sonra pâk ceset ile birlikte defnolundu. Ancak o mubarek kolun düştüğü yer ölümsüz bir makam olarak kaldı. “Sağ el makamı” olarak bilinen yer Mukaddes Hz.Abbas (Aleyhisselâm) Türbesi’nin kuzeydoğusunda, Bab-ı Bağdat mahallesinde yer almakta olup Hz.Ebulfazl Abbas’ın (Aleyhisselâm) Mukaddes Ziyaretgâhı’nın yakınlarında bulunan Bab-ı Bağdat ile Bab-ı Hân bölgelerinin içiçe girdiği noktada bulunmaktadır.

Kerbelâ fayansı ile kaplı makamın bir cephesinde Nisa suresinin 95. Ayetinden şu bölüm yer almaktadır: “Bismillahirrahmânirrahîm… Allah cihat edenleri, çok büyük bir ecirle, oturanlardan üstün kılmıştır.”

Başka bir cihetinde de bakırdan yapılmış iki kapılı bir pencere yer almaktadır. Pencerenin üzerinde bir beyit şiir yazılıdır. Manası şuna yakındır:

“Abbas’ındır bu yüce ve pak makam;

Sağ kolu Tufûf (Aşûrâ) gününde koparılmıştır O’nun!”

Sağ alt aralıkta da pencereliğin yapılış tarihi yazılıdır. 1974 (H.1394) yılında yapılmıştır. Sol kapının üzerinde ise “Pencereyi Cafer Davûd yapmıştır.” yazmaktadır.Pencerenin üzerinde ise Kerbelâ fayansından yapılmış bir tablo yer almakta ve tabloda Hz.Ebulfazl Abbas’ın (Aleyhisselâm) kopan elini sembolize eden; hurma ağaçları arasında kalmış kopuk bir sağ el kompozisyonu yer almaktadır. Üzerinde ise Hz.Ebulfazl Abbas’ın (Aleyhisselâm) şu sözleri yer almaktadır:

Vallahi kesmiş olsanız da; sağımı (sağ elimi)

Savunacağım daima; dinimi,

Ve dosdoğru yakîn üzere, İmam’ı

Pak ve Emîn Peygamber Evlâdını!

Pencerenin üst kısmında bir de karşılıklı iki kesik el resmi yer almakta ve sağ yanında “Bu makam”, sol yanında da “Abbas’ın elinindir” yazılıdır. Üzerlerinde de Kerbelâ fayansı ile yazılmış; Hz.Ebulfazl Abbas’ın (Aleyhisselâm), su getirmek üzere Fırat’a hücum edip nehrin kıyısına yaklaştığında ve su içmek üzere iken kendisini bundan menettiğinde okuduğu şiir yer almaktadır:

“Ey nefs; Huseyn’den sonra mı?! Alçalasın!”

“O’ndan sonra varolmak mı? Hiç olmayasın!”

“Vallahi bu; ne dinimin işlerindendir!”

“Ne de dosdoğru yakîn üzere kimsenin!”

Sağ ve sol el makamları; o pek mubarek Alevî aileye mensup pak bedenden kopan o iki kahramanlık ve kerem dolu elin koptuğu yerde ve koparılış sebebini, ölümsüz birer hatıra ile yaşatmak için inşa edildi. Hz.Ebulfazl Abbas’ın (Aleyhisselâm) Mukaddes Ziyaretgâhı’nın değerli ziyaretçileri tarafından yoğun bir biçimde ziyaret edilen bu makamlar; müminlerin gönüllerinde, Hz.Ebulfazl Abbas’ın (Aleyhisselâm) Aşûrâ günü Ağabeyi Hz.İmam Huseyn’in (Aleyhisselâm) davası uğruna canlandırdığı kahramanlık, fedakarlık ve sadakat destanını canlandırmakta,o günden bu yana, alçağı ve üstünüyle birlikte herkesin önünde saygıyla boyun eğdiği faziletlerini gönüllere nakşetmektedir.

Halen ve özellikle de ziyaret münasebetlerinde, milyonlarca insan tarafından mânâ aleminde özel bir yere sahip olan bu makamlar ziyaret edilmektedir. Hz.Ebulfazl Abbas’ın (Aleyhisselâm) Türbesi’nin hizmetkârlarının, özellikle de geçmiş nesillerin naklettiğine göre* çok burada çok sayıda keramet vukû bulmuş ve birçok dert deva olmuştur. Bu yüzden; hüzün, elem ve Bâb-el Havâic (Dertlere derman kapı) Hz.Ebulfazl Abbas’ın (Aleyhisselâm) şefaatiyle Allah-u Teâlâ’nın dualarını kabul edeceğine dair kesinkes bir yakîn ile dolu kalplerle gelerek ilahi bereketlere garkolmaktadırlar.

*Geçmiş nesiller olmasının sebebi devrik cani diktatörlük rejiminin onyıllar boyunca Mukaddes Türbe’nin hizmetkârlığını hizmet etmeye ehil olan takvalı ve salih müminlerin icra etmesine mani olmasıydı.O süreçte Mukaddes mekânlara ve ziyaretçilerine çok sayıda zulümler işlendi. Mukaddes mekânlar ziyaret edilmekten ve bakıma uğratılmaktan; kimi zaman akıl almaz işkencelerle ve kimi zaman da idamlarla alıkondu. Bu yüzden geçmişteki nesiller ile bu dönem öncesi kastedilmektedir diye düşünüyoruz. Ed.
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: