Hz.İmam Huseyn’in (Aleyhisselâm) Kabr-i Şerîfleri'ni Cuma gününde ziyaret etmenin özel bir fazileti olmadığı iddiasına cevap…

Bazı kimseler Perşembeyi Cumaya bağlayan gecelerde - yani bilindik tabirle Cuma gecelerinde - Hz.İmam Huseyn’i (Aleyhisselâm) Ziyaret etmenin faziletine delil olabilecek herhangi bir hadisin bulunmadığını iddia etmişlerdir. Cuma geceleri yaşanan izdihamı da sadece tarih boyunca cereyan eden bir adetin sonucu olarak açıklamaya çalışmışlardır.

Peki gerçekten de; Hz.İmam Huseyn’i (Aleyhisselâm) Cuma gecesinde ziyaret etmenin faziletine işaret eden muteber bir hadis ya da rivayet bulunmuyor mu?

Bulunuyor elbette... Hz.İmam Huseyn’in (Aleyhisselâm) Cuma gecesinde ziyaret edilmesi hakkında birçok rivayet yer almış olmasının yanı sıra “Vesailuş-Şia” (Uzun adı: Vesailuş-Şia Litelkhîsi Mesâ’iluş-Şerî’a / Dini meselelerin özetlenmesi için vesileler. Ehlibeyt (Allah’ın en ulvî salât-u selâmı üzerlerine olsun) mektebinin meşhur hadis kitaplarındandır. Müellifi Muhammed bin Huseyn bin Ali bin Hurr el-Âmilî’dir. ) kitabında Hz.İmam Huseyn’in (Aleyhisselâm) her Cuma gecesinde ziyaret edilmesinin (Ziyaret duasının okunması da ziyarettir.) müstehap (yapılması sevilen,çok sevap amel) olduğunu vurgulayan özel bir bab (bölüm) yer almaktadır. Bu babdaki rivayetlerden biri de şu rivayettir:

Cafer bin Muhammed bin Kavleveyh tarafından “Mezar” hususunda naklolunan bu rivayetin ravileri sırayla şunlardır: Cafer bin Muhammed bin Kavleveyh babasından, babası da Sa’d’dan, Sa’d Ahmed bin Muhammed’den, O da Ahmed bin İdris’ten, O da el-Amrekî’den, O da Sandal’dan, O da Davûd bin Yezîd’den, O da Hz.Eba Abdillah İmam Cafer-i Sâdık’tan (Aleyhisselâm) nakletmektedir:

Hadisin metni:
“İmam Cafer-i Sâdık (Aleyhisselâm) dedi ki: Her Cuma gecesi Hz.Huseyn’in Kabrini ziyaret eden kimsenin; Allah zerre günahlarını (bile) bağışlar,Onu dünyadan gönlünde hiçbir burukluk olmadan çıkarır ve meskeni (kaldığı yer de) Hz.Huseyn bin Ali ile birlikte olur!”

“Ya Davûd; Hz.Huseyn bin Ali ile cennette komşu olmaktan kim mutlu olmaz?”

“Şöyle dedim: “Felâha (kurtuluşa) ermeyen kimse!”

Yine İbn-i Kavleveyh’ten bir hadis nakledeceğiz. Hem babasından hem kardeşinden ve bazı üstatlarından nakletmiştir. Hadisin senedi: İbn-i Kavleveyh babasından (kardeşinden ve üstatlarından), O da Ahmed bin Yahya ile Ahmed bin İdris’ten, O da Hemdân bin Suleymân’dan, O da Abdullah bin Muhammed el-Yemânî’den, O da Munî’ bin el-Haccac’dan, O da Yunus’tan O da Safvân-ı Cemmâl’den nakletmiştir. (Safvân-ı Cemmal, deve sürüsü sahibi meşhur bir Ehlibeyt (Allah’ın en ulvî salât-u selâmı başta Hz.Resûlullah olmak üzere hepsine olsun) taraftarıdır.) Safvan-ı Cemmâl (Allah O’ndan razı olsun) şöyle diyor:

“Hz.Ebu Abdullah (İmam Cafer-i Sâdık Aleyhisselâm) şöyle buyurdu: “Hz.Huseyn’in kabrine uğruyor musun?” Ben de “Sen de ziyaret ediyor musun, feda olduğum?” dedim. Şöyle buyurdu: “ Allah O’nu her Cuma gecesi ziyaret ediyorken ben nasıl ziyaret etmem? O’na melekleri, Peygamberleri ve Peygamberlerin en üstünü Hz.Muhammed ile birlikte iner.” Dedim ki: “ Her Cuma gecesi O’nu ziyaret edersek Rabb’in ziyaretine nail olur muyuz?” O da şöyle buyurdu. “Evet ya Safvân! Buna sımsıkı tutun sana Hz.Huseyn’in kabrinin ziyareti yazılsın! Ve o; faziletlendirilmektir; o faziletlendirilmektir!”

(“İner mi???” Evet, ziyaretçilerimiz burada biraz şaşırabilirler. Öncelikle şunu ifade edelim: burada kastedilen mananın – hâşâ - bildiğimiz inmek ile uzaktan yakından hiçbir alakası yoktur. Burada değinilen “Allah-u Teâlâ’nın ziyareti” tabiri kinaye olup Allah-u Teâlâ’nın özel rahmetini O’na (Aleyhisselâm) ve ziyaretçilerine özel rahmetini indirmesidir. Çünkü Arapça’da; burada geçen “Yehbitu/İner” tabiri, “Yehbitu (rahmetuhu)/(rahmetini) indirir” şeklinde de okunan özel bir kullanım şeklidir. Kastedilen anlam bu olup hiçbir şekilde zahiri manada yorulmamaktadır. Nitekim Kur’ân-i Kerîm’de de bu tabir kullanılmış ve “Ve izâ câ’e Rabbuke vel melaiketi saffan saffâ/ Rabb’in (emri) ve melekler saf saf olmuş halde geldiği zaman...” ayetinde de bu manaya rastlanmaktadır. Bu Arapça diline has bir tabir olup rahmet,emir vs. gibi meselelerde kullanılır. Söz gelimi; zahiren “Câe/ O geldi” gibi bir anlam uyandıran ifade kullanılır ama kastedilen mana “Câe (emrihi)/ (emri) geldi” dir. Aynı şekilde “Yehbitu/İner” denmekte ama kastedilen “Yehbitu (Rahmetuhul hâsse)/ (has rahmeti) indirir” gibi manalardır. Görüldüğü gibi, tabirlerin Arapça yazılış ve okunuşu aynı;ancak anlamları çok farklıdır. Bahsettiğimiz mesele, Türkçe’de varolmayan bir belagat şekli olduğundan dolayı biraz karışık gelebilir. Ancak İslam öncesi - cahiliyye - döneminde de, Arapçayı en belagatli konuşan kimseler; bu tabiri bahsettiğimiz biçimde kullanırlardı. Bu tabirin birçok şey birden ifade etme özelliği de bulunuyor. Mesela “Rahmetini, bereketini, hayrını ve feyzini indirir” demek yerine doğrudan bu tabir kullanıldığı zaman saydıklarımızı teker teker saymak zorunda kalmadığınız gibi saydıklarınızın dışında kalanları da kastetme fırsatına sahip oluyorsunuz.)


(Nitekim hadisin sonunda Hz.İmam Cafer-i Sâdık’ın (Aleyhisselâm) vurgulu özel bir açıklama yaptığını görüyoruz. Allah-u Teâlâ’nın ziyareti ile kastettiği şeye “Ve o faziletlendirmedir,O faziletlendirmedir” demekte yani; Allah-u Teâlâ’nın ziyareti ile kastettiği şeyin, aslında Hz.İmam Huseyn’i (Aleyhisselâm) ve ziyaretçilerini faziletlendirmesi olduğunu ifade etmektedir. Faziletlendirmek üstün kılmak, daha üstün hale getirmek demektir. Yani içinde oldukları ilahi makamdan daha üstün makamlara eriştirilmektedirler. Allah-u Teâlâ’nın hiçbir sınırı olmadığından O’na daha yakın olmanın, daha üstün makamlara erişmenin sınırı yoktur. Peki o zaman; Allah-u Teâlâ’ya çok daha yakın olunacak makamlara yükseltilmek; Allah-u Teâlâ tarafından bağışlanan bir has rahmet değil midir? Değilse nedir dersiniz? )

İşte bu noktadan yola çıkan binlerce ziyaretçi; her Cuma gecesi, Şahadetin başkenti Kerbelâ’daki Mukaddes Türbeleri ve bilhassa Hz.İmam Huseyn’in (Aleyhisselâm) Pâk kabrini ziyaret etmek üzere akın etmektedir.

Mukaddes Hz.Abbas (Aleyhisselâm) Türbesi de, bu sebeple; Kerbelâ topraklarını yeşerten o mukaddes pınarlara gelen pek muhterem ziyaretçilere en üstün hizmetleri sunmaya son derece kararlıdır. Mukaddes Hz.Abbas (Aleyhisselâm) Türbesi’nin gerçekleştirmiş ve gerçekleştirmekte olduğu irili ufaklı çok sayıdaki proje ile, bu ve bunun gibi ziyaret süreçlerinde; Mukaddes mekânın ziyaretçilerinin ibadetlerini daha kolay ve konforlu bir şekilde eda edebilmeleri için her türlü hizmeti yerine getirmeyi hedeflemiştir.Mukaddes Ziyaretgâh’ın girişindeki ayakkabı ve emanet bırakma yerlerinden tutun da; gelişme ve genişleme çerçevesinde yeni katılan çok sayıdaki bölüm – şube - birimine, ziyaretçilerin dini meseleleri danışabileceği dini rehberlik bölümüne, halkın -belki de- her kesimine hitap eden ve hem kültürü hem de bilinç düzeyini arttıran, hem de her geçen gün yenileri ortaya konan çok sayıdaki eserine, yayınına ve videolarına, çok sayıdaki görsel-işitsel-duyusal-elektronik yayınına, özel radyo istasyonuna ve şu anda ziyaret etmekte olduğunuz farklı dünya dillerinde yayın yapan resmi internet sitesine kadar her şey... Hepsi ve daha henüz saymadığımız farklı alanlardaki onlarca faaliyet; Hz.İmam Huseyn’in (Aleyhisselâm) ve Can Kardeşi Hz.Ebulfazl Abbas’ın (Aleyhisselâm) pek değerli ziyaretçilerine hizmet olmanın hayrı, bereketi ve şerefinden mahrum kalmamak içindir.

“Allah-u Teâlâ bizleri ve gönlünde Ehlibeyt (Allah’ın en ulvî salât-u selâmı başta Hz.Resûlullah’ın olmak üzere hepsine olsun) hizmeti aşkı bulunan herkesi, bu büyük ilahi mükafatlardan mahrum bırakmasın!” diyor ve sizleri; birbirinden güzel Uluslararası El-Kefîl Ağı enstantaleri ile başbaşa bırakıyoruz...

İşte O pek Mukaddes mekân, o mekândaki ziyaret ve hizmet atmosferinden kareler...
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: