Ayetullah Uzma Seyyid Ali Sistani’den özel vurgu: “Kifai cihad fetvası; mezhep, din ve etnik kökeni fark etmeksizin Iraklıların tümünü kapsamaktadır.”

Necef-i Eşref’teki Merce-i Âlâ Ayetullah Uzma Seyyid Ali Huseynî Sistanî (Allah-u Teala bereketli gölgesini bakî kılsın) geçen hafta yayınladığı fetva ile ilgili bazı hususlara açıklık getirdi.

21 Şaban 1435 (20 Şaban 1435) Cuma günü Mukaddes Kerbelâ’daki Temsilcisi ve Mukaddes Hz. Abbas (Aleyhisselâm) Türbesi Genel Sekreteri Sayın Seyyid Ahmed Safî tarafından kıldırılan Cuma namazında duyurulan açıklamada şunlar yer aldı:

“Bu çağrı; tüm vatandaşlara yöneliktir. Belirli bir inanca ya da mezhebe has değildir. Çağrının hedefi; “IŞİD” adı verilen tekfirci güruh ile karşı karşıya gelmek için halkı hazırlıklı hale getirmek olmuştur. Zira söz konusu tekfirci güruh, bazı eyaletlerde meydana gelen olaylarda hakimiyeti sağlayan taraf olmuştur. Söz konusu tekfirci güruh; bile diğer Irak eyaletlerini de hedef aldığını tüm açıklığıyla ifade etmiş; Necef-i Eşref ve Mukaddes Kerbelâ gibi eyaletleri bile (hedeflediğini söylemiştir). Aynı şekilde, elinin uzandığı ne kadar Peygamber, İmam, Sahabe ve Salihlere ait kabirleri ya da Kilise gibi Müslüman olmayanlara ait ibadethane varsa; hepsini birden hedef aldığını çok açık bir biçimde ifade etmiştir. Yani mezhebi ve dini ne olursa olsun Iraklıların tümüne ait mukaddes değerleri hedef almıştır. Üstelik kendisiyle aynı din ve inanca mensup olsa bile; kendisiyle aynı görüşte olmayan ya da onlara boyun eğmeyen herkesi katletmeyi hedeflediğini ilan etmiştir. Bu tekfirci güruh bölgemizin sınanmakta olduğu çok büyük bir beladır. (Güvenlik güçlerine katılmak için) gönüllü olunması için yapılan çağrının hedefi; Irak halkını, tüm etnik unsur ve inançları ile hep birlikte tekfirci güruhla karşı karşıya gelmesi için teşvik ve motive etmektir. Zira tekfirci güruhla bugün itibariyle karşı karşıya gelinmemiş ve Irak’tan henüz kovulmuş değildir. Şayet bugün o tekfirci güruha karşı durulmaz ve Irak’tan kovulmaz ise yarın herkes bunun için pişman olacaktır. O zaman da pişmanlık hiçbir fayda etmeyecektir. Gönüllü olunmasına yönelik yapılan çağrı; hiçbir mezhebî noktadan yola çıkarak yapılmadığı gibi, böyle olması da hiçbir zaman mümkün değildir! Zira Dini Merceiyet geçmiş yıllarda ve en çetin koşullarda bile mezhep çatışmasına hizmet edecek herhangi bir eylemden ya da söylemden tamamen uzak olduğunu defalarca ispat etmiştir. Nitekim Ehlisünnet hakkındaki şu sözleri ile meşhur olmuşlardır: “Onlar için kardeşlerimiz demeyin; kendimiz (canımız, nefislerimiz) deyin!” Siyasilerin ve elinde yetkiyi bulunduranlara; inancı ya da kökeni ne olursa olsun tüm Iraklıların haklarına riayet etmelerinin zorunlu olduğunu ve bu hususta eşit davranmak zorunda olduklarını defalarca ve tekrar tekrar vurgulayarak hatırlatmıştır. Şartlar her ne olursa olsun; Merceiyet’in aynı halkın evlatları arasında savaş olmasına tahrik etmesi hiçbir şekilde mümkün olamaz! Aksine kendileri toplumun tümünü kaynaşmaya, karşılıklı birbirlerini sevmeye ve ülkeye yabancı olan tekfircilere karşı birlik olmaya teşvik etmedir.”

“İkinci husus: Merceiyet’in çağrısı; güvenlik güçleri saflarının arasında karışmaya yönelik yapılmıştır. Yasadışı silahlı milisler oluşturmaya değil. En başından itibaren açıkça silahların sadece hükümetin elinde bulunması gerektiği ilkesini savunmuştur. Bir önceki rejimin devrilmesinden beri hep böyle olmuştur. Yetkililer yasadışı silahlanmanın önüne geçmeli, gönüllü oluş sürecini düzenlemeli ve silahlı kuvvetlerin, güvenlik güçlerinin vb. ihtiyaç duyduğu kriterleri belirlemiş olmalıdır. Böylelikle gönüllü olmayı arzu eden vatandaşlar için her şey net olacaktır. Bu şekilde gönüllü kabul merkezlerinde ancak şartlara uygun olan kimseler yer alacak, başka bir izdiham oluşmayacaktır. Aynı şekilde Merceiyet çağrısına kulak veren ve geçtiğimiz hafta Irak’ın dört bir yanında gönüllü kabul merkezlerine başvuran ve yüzbinleri bulan aziz vatandaşlara en içten teşekkürlerini sunmaktadır. Aynı şekilde yeterli şartların oluşmaması neticesinde aziz vatandaşların birçoğunun gönüllülüğünün kabul edilememesi sebebiyle üzüntüsünü ifade etmekte ve yakın gelecekte şartların iyileştirileceğini ummaktadır.”

“Üçüncü husus: Birleşik mahkeme milletvekili seçimleri sonuçlarını onamıştır. Cumhurbaşkanı ve Başbakanın seçilmesi ile yeni hükümet kurulması için anayasada tayin edilen bir süreç içerisine girilmiştir. Bu sürece uyulması ve belirlenen sınırların aşılmaması son derece önemlidir. Aynı şekilde kazanan ittifaklar arasında derinlemesine bir diyaloğun meydana gelmesi de zaruridir. Bu sancılı sürecin sonucunda aktif, ülke çapında geniş kabul gören, eski hatalardan ders alan ve tüm Iraklılar için daha iyi bir geleceğe doğru yeni ufuklar açabilecek yeni bir hükümet kurulmalıdır.”

“Dördüncü husus: Halihazırdaki şartlar Iraklılar için daha çok dayanışma ve kaynaşmayı gerektirmektedir. Bu sebeple evlerinden yurtlarından edilenlere yardım için işbirliğine girilmesi şarttır. Aynı şekilde gıda maddeleri vb. halkın genelinin ihtiyacı olan maddelerin ticaretini yapanların insaflı olmaları, fiyatları yükseltmemeleri ve halkın rızkını kara borsaya almamaları şarttır. Karaborsa şer’i açıdan caiz olmayışının yanı sıra Iraklıların üstün ahlakıyla da bağdaşmaz.”

“Allah-u Teala’dan siz değerli kardeşlerimizin tümünü hayırlı ve salih amellere muvaffak kılmasını niyaz ederiz. Şüphesiz O Merhametlilerin En Merhametlisidir! Allah’ım bize ve herkese izzet ve dik duruş bağışlayarak minnet et. Topraklarımızı her türlü kötülükten koru ve tuzak kuranların tuzaklarını kendilerine geri çevir. Şüphesiz Sen, Güçlü ve Azîz’sin.”

“Dualarımızın sonu ise (şudur): “Alemlerin Rabbine Hamd olsun.”
“Allah-u Teala; Hz. Muhammed’e ve O’nun iyiliklerle dopdolu Pâk Ehlibeyti’ne salât etsin!”
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: