Müminlerin Emîri’nin (a.s.) Toplumsal Adalet Sistemlerindeki Reformlarına Işık Tutan Araştırma
Irak’taki Tam Kapsamlı Tusi Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Muhammed Hudayr Abbas el-Cilavî, Müminlerin Emîri’nin (a.s.) toplumsal adalet sistemlerindeki reformlarına ışık tutan bir araştırma sundu.
Dr. El-Cilavî “Müminlerin Emîri Ali b. Ebi Talib’in (a.s.) Toplumsal Adalet Sistemlerindeki Reformları” başlıklı araştırmasını Mukaddes Hz. Abbas (a.s.) Türbesi Genel Sekreterliği tarafından düzenlenen ve teması “Hakkın Tartısı Hz. İmam Ali (a.s.)” olan Araştırma Konferansı’nda konuklarla paylaştı. Söz konusu konferans Mukaddes Türbe tarafından organize edilen ve El-Amîd İlim ve Fikir Cemiyeti tarafından yönetilen Uluslararası İmamet Haftası kapsamında düzenlenen faaliyetlerden biri.
Mukaddes Hz. Abbas (a.s.) Türbesi’nin “Nübuvvet ve İmamet Ayrılmaz Bir İkilidir” sloganı ve “İmamet, Ümmetin nizamıdır” başlığıyla organize ettiği İmamet Haftası etkinlikleri kapsamında yedi konferans düzenlenecek.
Çalışmasında Dünyada hüküm süren düzenlerin yok oluşlarına yol açabilecek sıkıntılar yaşadığını ve sosyal adaletin bunlardan biri olduğunu belirten araştırmacı; Müminlerin Emîri’nin (a.s.) yaklaşımında en ön plana çıkan doğrultunun adalet olduğunu söyledi. Yüzyıllardır süren İslam tarihi boyunca Allah Resûlü’nden (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) sonra istikrar ve adalet sağlama açısından sadece bir kez istisnai bir fırsatın ele geçtiğini söyleyen Dr. Cilavî; bunun da Hz. İmam’ın (a.s.) yönettiği kısa süren dönemde gerçekleştiğini belirtti.
Araştırmacı özetle şöyle devam etti: Müminlerin Emîri (a.s.) halkı içinde dolambaç olmayan dosdoğru yoldan götürmek, yakın uzak herkes arasında hakkı tesis etmek, adaletin uygulanmasını sağlayacak temelleri atmak ve bunlara hem teorik hem pratik boyut kazandırmak için kendini yıpratma pahasına gayret göstermiştir. Hukuk kavramını daha önce görülmemiş ve tanınmamış düzeylere genişletmiştir. Oysa insanın atadan miras kültür ve kabile geleneklerinin sonucunda hareketi kısıtlanmıştı ve kişi hiç hoşlanmadığı sınırlara bağlı kalmak zorundaydı.
“Bir bölgede devletlerin toplumlarda kalıcı olabilmesi için yönetim sisteminin halkın haklarına saygı göstermesi gerekir. Öte yandan da halk, orada hüküm süren düzenin haklarına saygı göstermelidir. Devlet ve halk arasında karşılıklı haklar gözetilmeksizin toplumsal adalet sağlanamaz. Hz. İmam (a.s.) bu adalet için amansızca savaşmıştır. Elinden gelen her fırsatı zulme karşı mücadele kültürü kazandırmak ve tüm fakir ve darda kimselerin saygın bir yaşam sürmesini sağlayarak mazlumları koruma için kullanmıştır.”
“Hz. İmam’ın (a.s.) bu yönle ilgilenmesi tesadüfî değildir. Aksine bu; o dönemde İslam dünyasının içinde bulunduğu yozlaşmış şartlarla güçlü bir şekilde ilişkilidir. Zira o dönemde zenginlikler artmış olmasına rağmen kaynaklar adalet prensibine göre dağıtılmıyor; ayrıcalıklar, nepotizm ve tabakalaşma önemli rol oynuyordu. Durum o denli ilerlemişti ki; bir yanda paralar yığılırken öte yandan fakirler haklarından mahrum bırakılıyordu.”
relatedinner
“Müminlerin Emîri (a.s.) bu tehlikeli hastalıkla mücadele ediyor ve sapkınlıkları tedavi ediyordu. Bunu da geri kalmışlık ve aşağılığın tüm sebeplerini ortadan kaldırıyordu. Bunu da insanın rehavet, güven ve istikrar içerisinde tüm hayati gereksinimlerini karşılayacağı saygın bir yaşam gerçekleştirerek yapıyordu. Bu yönde sarf ettiği yüklü ilmi ve amelî enerji, insan uygarlığının inşa edilmesine ve gerçek İslami sosyal adaletin şekillendirilmesine olumlu katkı sağlamıştır.”