Muharrem-i Harâm ayının ilk on gecesi merasimleri ve Mukaddes Kerbelâ’da, Hz. İmam Hasan’ın oğlu Hz. Kasım’a (Allah'ın selâmı üzerlerine olsun) günü ve gecesi özel matemine dair…


Muharrem-i Harâm ayının özel ritüelleri vardır. Bu ritüellerde; Hz. Peygamber’in ve Ehlibeyti’nin (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) yüreklerini yakan ve Mukaddes Hânedân’ı (Allah'ın salât-u selâmı her bir ferdine olsun) çok derin bir acıya boğan Taff Vakıası (Kerbelâ olayı) faciasında yaşananlar canlandırılır. Dünyanın dört bir yanındaki Ehlibeyt (Allah-u Teâlâ'nın en üstün salât-u selâmı, başta Hz.Peygamberimiz olmak üzere hepsine olsun) aşıkları ve taraftarları tarafından eda edilen bu matem etkinlikleri, geniş bir farklılık yelpazesine sahne olur. Dünya Müslümanların kalbindeki Hz. İmam Huseyn’in (Allah'ın selâmı üzerine olsun) aşkının bir dışa vurumu olan bu ritüeller; insani anlamlarla doludur ve yoğun bir duygu seliyle harmanlanmıştır.
Muharrem’in İlk On Gecesi…
Aşûra ritüellerinden biri de Muharrem-i Harâm ayının ilk on gecesinin her birinin; mukaddes Muhammedî dava uğruna canlarını aşkla feda eden ve Aşûra gününün ölümsüz meşalesinin bu güne kadar tutuşmasına vesile olan Hz. İmam Huseyn’in (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Hane halkından veya can dostlarından birine ithaf edilmiştir. Her bir gecede bu mubarek şahsiyetlerden biri için matem meclisi düzenlenip Aşûra günü sergilediği özel duruşuna değinilir ve böylece meclise katılan ya da merasimi izleyen kimsenin o mubarek şahsiyetin nasıl biri hakkında bir fikir sahibi olması da sağlanmış olur. İşte bu gelenek günümüze kadar gelmiştir. Hangi şahsiyetin hangi günde zikredileceği ülkeden ülkeye bazen biraz değişiklik gösterse de genel hatlarıyla aynıdır. Örneğin Hz.Ebulfazl Abbas’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) gecesi ve günü; Irak’ta yedinci gece iken, İran’da dokuzuncu gecedir. Ama netice itibari ile her iki ülkedeki Hz. İmam Huseyn’in (Allah'ın selâmı üzerine olsun) aşıkları da Hz.Ebulfazl Abbas’ı (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Muharrem-i Harâm ayının bir gecesinde ve onu takip eden günde yâd eder. Hiç kuşku yok ki bu; ne Hz.Ebulfazl Abbas (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Efendimiz’in şahadetinin ne Muharrem-i Harâm ayının yedinci gününde ne de dokuzuncu gününde vuku bulduğu anlamına gelmez. Yapılan bu -tabiri caizse- matem taksimi; Onuncu günü daha çok Hz. İmam Huseyn’e (Allah'ın selâmı üzerine olsun) ayırmaya imkan sağladığı gibi, Aşûra şehîdlerini Muharrem-i Harâm’da daha çok anabilme ve mubarek duruşlarından daha çok ilham alabilme fırsatı tanır.
Sekizinci gece
Bu gün ve gecelerden biri de; Hz. İmam Hasan’ın oğlu Hz. Kasım’a (Allah'ın selâmı üzerlerine olsun) ithaf edilen Muharrem-i Harâm ayının sekizinci gecesi ve günüdür. Bu gecede; Hz.Peygamber’in (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) ve Müminlerin Emîri Hz. İmam Ali’nin (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Kerbelâ şehîdi yiğit torunu anılır. Henüz bulûğ çağına bile ermediği, halde kahramanlık üstüne kahramanlık sergileyen bu Haşîmi yiğidinin gerek şahadeti, gerek duruşu ve gerek Allah-u Teâlâ katındaki makamıyla; asırlardır Hz. İmam Huseyn (Allah'ın salât-u selâmı üzerine olsun) aşıklarının elinden tutmakta ve hidayet yoluna götürmektedir.
Mukaddes Kerbelâ’da işte bu geceler de bambaşkadır.Muharrem-i Harâm ayına ait herşeyin Mukaddes Kerbelâ toprağında eda edilen her Huseynî an gibi…

Mukaddes Kerbelâ’da farklı olan…
Mukaddes Kerbela’da işte bu gün ve gecede Mukaddes Kerbelâ ahalisi; diğer şehirlerdeki Huseynî matem merasimlerinden biraz daha farklı bir matem düzenler. Bu gün ve gecede matem alayı üyeleri beyazlar giyer ve ellerinde mumlar tutarak yürür. Yürürken okudukları şiirler, mersiyeler ve attıkları sloganlarla; Hz. Kasım’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Aşûra günü ortaya koyduğu kahramanlıkları ve amcası Hz. İmam Huseyn’in (Allah'ın selâmı üzerine olsun) kollarında şehîd düşmesine değinir. Bazı matem alayları yürüyüşlerine çocuklar da katılır. Bazıları da bir ata binen bir çocuk – bazen bu bir adam da olur- ile birlikte yürünür. Ata binen kişi Hz. Kasım’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) okuduğu meşhur recezi – savaşırken okuduğu şiirini – okur. Bu ritüel ve giyilen beyazlar; Hz. Kasım’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) cennete uğurlanmasını temsil eder. Beyaz giysiler, bu uğurlama töreninin bir gelin uğurlaması gibi olduğunu ifade etmek için giyilir.

Hz. Kasım’a (Allah'ın selâmı üzerine olsun) dair…

Allah’ın yeryüzündeki Hucceti Hz. İmam Mehdî’den (Allah'ın çokça salât-u selâmı üzerine olsun ve pek mukaddes ortaya çıkış gününü daha erken kılsın) nakledilen “Nahiye Ziyareti” duasında Hz. İmam Hasan-ı Muctebâ’nın oğlu Hz. Kasım (Allah'ın çokça salât-u selâmı üzerlerine olsun) hakkında şöyle bir bölüm nakledilmiştir:

“Selâm olsun, başının tepesine vurulmuş ve zırhı yağmalanmış olan; Hasan oğlu Kâsım’a! Amcası Huseyn’e seslendiğinde onun için bir şahin gibi anında belirmiş, kollarına ve bacaklarına bakıp* şöyle demişti: “Ağır geliyor Vallahi amcana; O’nu çağırıp icabet etmemesi, ya da icabet edip sana yardım edememesi veyahut yardım etmesi ama sana bir faydasının dokunmaması! Uzak olsun seni katleden ve kıyamet gününde hasımları Deden ile Baban olacak topluluk! Vallahi bu; yalnız bırakanların (çok) artmış, yardım edenlerin de (pek) azalmış olduğu bir gündür!”

Hz. Kasım (Allah'ın selâmı üzerine olsun) küçük yaştaydı. Anlatıldığı üzere henüz namazın farz olmadığı bir yaştaydı. (Yani aşağı yukarı 12 -13 yaşlarındaydı). Amcası Hz. İmam Huseyn’in (Allah'ın çokça salât-u selâmı üzerine olsun) yardımına önceden hazırlanmış ve cesur süvariler gibi savaşa hazır bir şekilde eğitilmişti. Babasının Cennet Gençlerinin Efendisi Hz. İmam Hasan-ı Muctebâ (Allah'ın çokça salât-u selâmı üzerine olsun) ve Dedesinin de, Müminlerin Emîri ve Allah’ın Muzaffer Arslanı Hz. İmam Ali bin Ebî Talib (Allah'ın çokça salât-u selâmı üzerine olsun) olduğunu düşünürsek bu hiç şaşılacak bir şey değildir. Hz.Kasım (Allah'ın selâmı üzerine olsun), Amcası Hz. İmam Huseyn’in (Allah'ın çokça salât-u selâmı üzerine olsun) elinde büyüdü. Bu sebeple iman, ahlak ve sebat yönünden tastamam bir biçimde yetişti; ariflere ve Allah-u Teâlâ’ya doğru seyr-u sulûk etmek isteyenlere gönlündeki şahadet aşkıyla örnek oldu. Hz. İmam Huseyn (Allah'ın çokça salât-u selâmı üzerine olsun) Aşûra gecesi dostlarını Allah-u Teâlâ’nın onları şahadet ile rızıklandıracaklarını müjdelediği zaman Hz. Kasım (Allah'ın selâmı üzerine olsun) da Amcası’na (Allah'ın çokça salât-u selâmı üzerine olsun) şehîd olup olmayacağını sordu.

Hz. İmam Huseyn (Allah'ın çokça salât-u selâmı üzerine olsun) de O’na “Oğlum; ölümün tadını nasıl buluyorsun?” diye sordu.

Hz. Kasım (Allah'ın selâmı üzerine olsun) “ Amcacığım! Vallahi… Senin kollarında ölmek, benim için baldan daha tatlıdır!”

Hz. İmam Huseyn (Allah'ın çokça salât-u selâmı üzerine olsun) de bunun üzerine onu aralarında olmak için can attığı o yüce makama sahip şehitlerden biri olacağı ile müjdeledi.

* Arapça metinde kullanılan “fahasa” fiili, bir hekimin hastayı teşhis etmek için bakması anlamında kullanılır. Yani Hz. İmam Huseyn (O'na selâm olsun) Hz. Kasım’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) durumuna sadece uzaktan bakmadı. Ellerini ve kollarını kontrol etti. Devamından anlaşılıyor ki Hz. Kasım (Allah'ın selâmı üzerine olsun) artık tedavinin fayda edemeyeceği bir evreye gelmişti…
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: