Yirmili yaşlardaki Muhammed, Hz. İmam Huseyn (Allah'ın selâmı üzerine olsun) ziyaretçisine şöyle diyordu: “Buyur gel, bize uğrunda yola çıktığın zatın keremiyle ikramda bulun! Buyur, bu yemek ücretsizdir.”
Oradan arkadaşı Müştak, feryat etti: “Böyle anlaşmamıştık Muhammed! Sen de biliyorsun; rızkının kesilmesi başının kesilmesinden daha çetindir!”
İşin aslını merak ettik. Sorduk. Müştak şöyle dedi: “Bu sabah anlaşmıştık. Her seferinde birimiz bir ziyaretçiye yalvaracak ve Allah-u Teâlâ’ya adak olarak hazırladığımız, sevabını da Efendimiz Ebî Abdillah Hz. Huseyn’in (Allah'ın selâmı üzerine olsun) ruhuna hediye ettiğimiz yemeği almaya ikna edecekti. Ola ki; bu mubarek hizmetin yüce ecrini kazanırız diye. Ancak Muhammed ısrar edip bir ziyaretçiden daha fazlasını ikna etti ve böylece sevap rızkımı kesmiş oldu. Bir kez daha aynısını yaparsa aramızda kavga çıkacak!”
Bu sinemalarda oynayan bir filmden ya da bir tiyatro oyunundan alınan bir hikaye değil. Bu, Hz. İmam Huseyn (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Erbain ziyaretini eda etmek üzere Mukaddes Kerbelâ’ya doğru yürüyen ziyaretçilere eşlik eden Uluslar arası El-Kefîl Ağı heyetinin bizzatihi gözlerinin önünde meydana gelmiş bir olay.
Bir hadise daha.
Nasır Cafer Ma’tuk, kırklı yaşlarında. Basra eyaletine bağlı Medîne kazası ile Nasıriyye eyaletine bağlı Cebayiş kazasını birbirine bağlayan yolda giderken, Huseynîlerin kurduğu bir hizmet grubunun önünde, yol ortasında dururken görüyoruz onu. Kibar bir edayla, nağmeli bir sesle ve güler bir yüzle şöyle diyor: “Sıcak çorba! Sıcak Herîse (bir Irak yemeği)! Sıcak Çay! İçeride sağlık ekibimiz vardır!” Medya heyetimiz yolda birkaç saniyeliğine durur durmaz güzel uslubuyla onları yemeğe götürmeye mecbur bıraktı. Sonra şöyle dedi: “Hz. Huseyn’in (Allah'ın selâmı üzerine olsun) yolundaki ziyaretçilere hizmet; ilahi bir tevfik ve Rabbanî bir nimettir! Bu tevfiği ganimet bilip (hizmetin) yüce ecrinden büyük bir miktarda biriktirebilen kimse; gerçekten de bahtı ak bir kimsedir! Bu yüzden de ziyaretçilere onlara hizmet etmeme onay vermeleri için elimden gelen her türlü çabayı sarfetmeli ve tüm imkanlarımı değerlendirmeliyim!”
Üçüncü bir manzara.
Abbas,uzun boylu bir genç. Başını siyah bir şal ile sarmış. Elindeki lüks parfümleri yoldan geçen ziyaretçilere sürüyor. Şöyle diyor: “Beni, Hürlerin Efendisi’nin (O'na selâm olsun) hizmetkârlarından biri kılması için hiç durmadan Allah’a (Azze ve Celle) dua edip yakarışta bulunuyorum. Bu arzum; sıkı çalışmadan gerçekleşmez. Ben de bu günleri değerlendiriyorum ve Özgürlüğün Işığı'nın (Hz. Huseyn’in O'na selâm olsun) Ziyaretgâhı’na doğru yola çıkan ziyaretçilere hizmet için elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum. Bunun için de bir yıl boyunca çalışmak zorundayım ki; şu lüks parfümleri satın alabileyim ve ziyaretçilerin vücuduna sürmekle o kokulara şeref vereyim!”
Uluslar arası El-Kefîl Ağı, milyonların katıldığı ve dünyanın daha önce hiçbir benzerini görmediği Erbain ziyaretini belgeselleştirmek üzere; gazetecilerin ve Irak’tan ve Arap ülkelerinde gelen beş fotoğrafçının da aralarında bulunduğu özel bir medya heyetini görevelendirerek Irak’ın güney eyaletlerine yollamıştır. Uluslar arası El-Kefîl Ağı böylece, Irak’ın en uzak noktasından Mukaddes Kerbelâ’ya kadar olan yürüyüşü takip eden ilk elektronik ağı olacaktır. Hz. İmam Huseyn’in (Allah'ın selâmı üzerine olsun) aşkıyla yola çıkan bu vefa selinden yeni öyküler ve yeni karelerle karşınızda olacağız inşa’Allah.