Ümmü Ahmed: “Canım, ailem ve sahip olduğum her şey feda olsun Hz. Huseyn’e (Allah'ın selâmı üzerine olsun) !”

Ümmü Ahmed
Basra’daki Medîne kazası ile Zi Kâr eyaletine bağlı Cebayiş kazasını birbirine bağlayan yol üzerinde Himar sazlığı diye bir yer bulunuyor. Yolun kenarında çok mutevazî bir ev. Bir hanım, taşıdığı meyveler ile birlikte dışarı çıktı. Bölge kadınlarının adeti üzere bir tepsiye koymuş ve tepsiyi de başının üstüne koymuştu. Onunla birlikte evlatları da dışarı çıktı. Su, hurma ve “Ka’ak” denen çörekleri hazırlayıp yüklendiler. Yaşlı hanım biraz sonra ziyaretçilerin uğradığı anayola geçti ve beklemeye başladı…

Ümmü Ahmed hanım altmış yaşında. Allah-u Teâlâ’nın bir lütfunun sonucunda Irak’ta devrik zalim diktatörlük rejiminin çöküşü ve sonrasında Huseynî matem ayinlerinin eski haline geri dönmeye başlamasından itibaren her sene; bu günlerde Mukaddes Kerbelâ’ya yürüyen ziyaretçilere hizmet ediyormuş.

Oturup onunla sohbet etmeye başladığımızda şöyle dedi: “Allah’a hamdolsun; karnımı doyuracak ve aileme yetecek kadar imkanım var. Biz hayvancılıkla geçiniyoruz. Ancak bu günler başladığında elimde ne varsa bu ziyaretçilere takdim ediyorum. Çünkü onlar Seyyidimiz ve Efendimiz Ebî Abdillah Hz. Huseyn’in (Allah'ın selâmı üzerine olsun) misafirleridir.”

Biz de bu kadar fakir olduğu halde ve şer’î açıdan bunu yapmak zorunda olmadığı halde niye kendisini bu kadar zorladığını sorduk. Öfkeli bir şekilde şöyle cevap verdi: “Canım, ailem ve sahip olduğum her şey feda olsun Hz. Huseyn’e (Allah'ın selâmı üzerine olsun)! Bu ikram ettiğim de ancak O’nun bereketlerindendir! Öyleyse nasıl bununla cimrilik edeyim?! Bunu yapmakla hiçbir fazilet elde etmiş de değilim; tam tersine çok kusurluyum! Hz. Huseyn (Allah'ın selâmı üzerine olsun), bizim için, cehennemden bizi kurtaracak yol bize kadar korunsun diye pâk nefsi ve Ehlibeyt’ini feda etti! Şimdi de kalkmış, O’nun cömertlik denizinden bir damla olan şunlarla cimrilik etmemi mi istiyorsun? Hayır, Vallahi; eğer elimizdeki her şeyi satmak zorunda da kalsak Hürlerin Efendisi’ne (Allah'ın selâmı üzerine olsun) hizmet etmeye devam edeceğiz!”

Bu sefer başka bir şekilde soru sormayı denedik ve şöyle dedik: “Altmışlı yaşlarda büyük bir hanımsın, her gün yapman gereken işler oluyor; onları nasıl yapıyorsun?” Basit işleri yapıyorum. Eskisi gibi çalışmaya gücüm yetmiyor, ben de geri kalan işleri yapmak için çocuklarımı yönlendiriyorum.” Biz de bunun üstüne sorduk: “O zaman sabahın erken saatlerinden başlayıp elindekini bitirene kadar yolda durmayı nasıl başarıyorsun?” Şöyle dedi: “Evlatlarım; büyüyünce yaşlılık ve güçsüzlük hissedersiniz. Sonra bu günler – Erbain ziyareti günleri- gelir; ziyaretçilere hızla, kararlılıkla ve canlı bir şekilde hizmet etmeniz için hayatın yeniden içinize doluşmaya başladığını ve gençliğinize geri döndüğünüzü görürsünüz! Ama bir şartı var; Âl-i Mustafa’nın (Hz. Mustafa’nın Ehlibeyti - Allah-u Teâlâ Hz. Muhammed-i Mustafa ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) aşkı kalplerinizin derinlerine yerleşmiş olacak! Ben de bugün inşa’Allah öğleden sonra azmimi kuşanıp Mukaddes Kerbelâ’ya doğru yürümeye başlayacağım!”

“Bu yaşında mı?” dedik.

“Yüz yaşına bile varsam gideceğim; biat tazeleyeceğim ve Seyyidem, Efendim Hz.Zeyneb-i Kubra’ya (Allah'ın selâmı üzerine olsun) teselli arz edeceğim! Onların üzerimdeki hakkı çok büyük! Bu her ne kadar çok az bir kısmı da olsa boynumda borçtur; eda etmek üstüme vazifedir!”

Birbirimize baktık ve sorduk: “Ümmette böylesi bir fedakarlığa sahip kadınlar olduğu sürece Ehlibeyt’in (Allah'ın çokça salât-u selâmı üzerlerine olsun) hatırası unutulur mu?”

Mukaddes Hz.Abbas (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Türbesi medya heyeti olarak hep bir ağızdan cevap verdik: “Hayır!”

“Hem de bir değil; bin defa Hayır!”




Uluslar arası El-Kefîl Ağı, milyonların katıldığı ve dünyanın daha önce hiçbir benzerini görmediği Erbain ziyaretini belgeselleştirmek üzere; gazetecilerin ve Irak’tan ve Arap ülkelerinde gelen beş fotoğrafçının da aralarında bulunduğu özel bir medya heyetini görevelendirerek Irak’ın güney eyaletlerine yolladı. Uluslar arası El-Kefîl Ağı böylece, Irak’ın en uzak noktasından Mukaddes Kerbelâ’ya kadar olan yürüyüşü takip eden ilk elektronik ağı olacak. Hz. İmam Huseyn’in (Allah'ın selâmı üzerine olsun) aşkıyla yola çıkan bu vefa selinden yeni öyküler ve yeni karelerle karşınızda olacağız inşa’Allah.
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: