Hz. Ebulfazl Abbas’ın (Allah'ın selâmı üzerlerine olsun) zevcesi kimdi?

Müminlerin Emîri Hz. İmam Ali bin Ebî Talib’in (Allah'ın selâmı üzerlerine olsun) müthiş oğlu Hz. Ebulfazl Abbas’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) hayat arkadaşı kimdi? Ölümsüz Taff Savaşı (Kerbelâ Savaşı) boyunca nasıl bir rol oynamıştı?

Çok sayıda rivayet, Hz. Ebulfazl Abbas’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) sadece bir hanım ile evlendiğini nakletmiştir. O da Seyyide Lubabe’dir. Seyyide Lubabe; hem nesebi, hem de üstün sıfatları açısından döneminin en üstün hanımlarındandır. Nesebi; Allah-u Teâlâ’nın Peygamberlerin ve Elçilerin Sonuncusu Hz. Muhammed Mustafa’nın (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) sülalesi olan Haşimoğulları’na dayanır. Arapça “Lubabe”, “akıllı kız/kadın” demektir.

Babası: Hz. Peygamberimiz’in (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) Amcası Abbas’ın oğlu Ubeydullah’tır. Müminlerin Emîri Hz. İmam Ali b. Ebi Talib (Allah'ın selâmı üzerine olsun) tarafından Yemen’e vali olarak atanmıştır.

Annesi: Kinanoğulları’ndan Karaz oğlu Halid’in kızı Ümmü Hakîm’dir. Ümmü hakîm hanım döneminin en pâk, en iffetli, en güzel ve en akıllı hanımlarındandır. Bu pek müşerref hanımefendi; Busr bin Ertat denen kan döken caninin eliyle iki küçük oğlu Abdurrahman ve Kutm’un katledilmesi musibetini de yaşamıştır. Muaviye bin Ebu Sufayan’ın ordusu Yemen’i işgal ettiği zaman Ubeydullah Emevi ordusunun karşısında direnemedi. Bu yüzden de Yemen’i terk etmek zorunda kaldı. Ancak giderken yanında iki çocuğunu alamadı çünkü daha önceden onları yetiştirilmek üzere çöle yollamıştı. (Bu Arap yarımadasında çok bilindik bir meseledir.) Busr bin Ertat bu iki küçük çocuğun yerini öğrenince adamlarını onların üzerine yollayıp onların boğazlanmasını emretti.

İki miniğin katledildiği haberi Müminlerin Emîri’ne (O'na selâm olsun) ulaşınca Busr’a şöyle beddua etti: “Allah’ım onun aklını ve dinini al!” Çok kısa bir süre geçmeden Yüce Allah intikamını alarak Busr’u bunattı ve aklını başından aldı. Artık öylesine saçma sapan davranışlarda bulunuyordu ki herkes ondan tiksinir hale geldi. Sonunda da Allah onu helâk etti ve cehenneme attı. “Orası ne de kötü bir varış yeridir!”

Hz. Seyyide Lubabe gözlerini dünyaya açtığı andan itibaren Haşimoğulları hanedanı ile Emeviler arasındaki çatışmaya tanıklık etmişti. Hz. İmam Zeynelabidîn’in (Allah'ın selâmı üzerine olsun) buyurduğu gibi:

“Biz Ümeyyeoğulları ile Allah için düşman olduk. Biz “Allah doğru söylemiştir” dedik; onlar “Allah yalan söylemiştir” dediler!”

Bu çatışma; önce Hz. İmam Ali’ye (Allah'ın selâmı üzerine olsun), sonrasında da oğlu Hz. İmam Hasan’a (Allah'ın selâmı üzerine olsun) yapılan suikastler ile iyice kızışmıştı. Ancak çatışmanın zirvesi Kerbelâ Olayı’nda olmuştur.

Seyyide Lubabe Kerbelâ’da:

Seyyide Lubabe, Kerbelâ olayında çok asil ve cesur bir duruş sergilemiş; eşini Şehitlerin Efendisi’nin (Allah'ın selâmı üzerine olsun) yanında durmaya ve destek olmak için teşvik edip desteklemiştir. Eşi Huseynî devrimin sancağını iman, izzet ve fedakarlıkla taşırken hep eşinin yanında olmuştur. Hz.Abbas’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) çağlar boyunca şairlere konu olan ve kahramanlığın, vefanın ve izzetli duruşun en üstün örneklerini sergilerken de hayat arkadaşı Seyyide Lubabe’nin desteği bir an olsun eksilmemiştir…

Kerbelâ’dan sonra…

Bu pek saygıdeğer hanımefendi; Emevi diktasına karşı direnip Hz. Zeyneb-i Kubra’nın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) musibetlerine ve acılarını paylaşmaya devam etti. Adi rejimin uşaklarının tüm despotluğuna ve acımasızlıklarına karşın dimdik ayakta durdu ve Kerbelâ’dan Şam’a, ordan Medîne-i Münevvere’ye dönünceye kadar olan o tarifsiz acılarla dolu esaret yolculuğu boyunca Nübuvvet Hanedânı’nın hanımlarına ve kızlarına eşlik edip acılarına ortak oldu. Böylelikle hep birlikte gibi asilce sabırla zalimlere karşı direnip mücadele ettiler ve Hz. İmam Huseyn’in (Allah'ın selâmı üzerine olsun) arzusunu yerine getirdiler. Hz. İmam Huseyn’in (Allah'ın selâmı üzerine olsun) dehanın, dirayetin ve eşsiz bir hikmetin sonucu olan planının sonucunda Nübuvvet Hanımları; Ümeyyeoğullarının tahtını yerinden oynatıp elde ettiği zaferi hezimete dönüştürmüş ve zalim siyasetini ifşa etmiş oldular…

Kerbelâ olayı ve akabindeki acılarla dolu esaret yolculuğunun ardından Seyyide Lubabe’nin ömrü hakkındaki rivayetler ihtilaf halindedir. Bir rivayet Hz. Abbas’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) şahadetinin ardından çok yaşamadığını söylemektedir. Aynı rivayete göre Hz. Lubabe; yaşadığı çok çetin şoka ve tarifsiz musibetin derinliğine daha fazla dayanamamış, Hz.Abbas’ın (Allah'ın selâmı üzerlerine olsun) şahadetinden sadece iki sene sonra (yani H. 63 senesinde) yirmi beş yaşında vefat etmiş ve hem razı olmuş, hem de kendisinden hoşnut olunmuş bir halde Rabb’ine geri dönmüştür.

Evlatları:

Rivayetler, Seyyide Lubabe’nın hayatının bu bölümü hakkında da ihtilaf halindedir. Ancak nesep uleması arasındaki meşhur görüş; Hz. Abbas’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) sadece bir oğlunun olduğu, o oğlunun adının Ubeydullah olduğu ve annesinin de Seyyide Lubabe olduğu şeklindedir. Aynı şekilde, Hz.Abbas’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) soyunun; oğlu Ubeydullah’ın evlatları arasından sadece Hasan’dan devam ettiği noktasında da ittifak vardır. Ubeydullah yaşadığı dönemin büyük alimlerinden biriydi. Kemal,cemal ve yiğitlik vasıfları ile de çok meşhur bir şahsiyetti. Hz. İmam Zeynelabidîn (Allah'ın selâmı üzerine olsun) tarafından yetiştirilmişti. Hz. İmam’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) nezdinde çok büyük bir yere ve Babası’nın sergilediği duruş sebebiyle özel bir yere sahipti. Kızını onunla evlendirdi ve daha sonra da Hz.Abbas’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) neslinin artması için onu saygın şahsiyetlerin kızlarından üç hanım ile daha evlendirdi. Onu gördüğünde yüreği burkulur ve hıçkırarak ağlardı. Sebebi sorulduğunda da şöyle derdi: “Babası’nın Taff (Aşura) günündeki duruşunu hatırlıyorum. O yüzden kendimi tutamıyorum.”

Bazı tarihçiler Hz.Abbas’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Seyyide Lubabe’den Muhammed adında bir oğlu olduğunu, o oğlunu çok sevdiğini, o evladının gözleri arasında bir secde izi bulunduğunu nakletmişlerdir. Anlattıklarına göre; Aşura gününde Hz. Abbas, Ağabeyi Hz. İmam Huseyn’in (Allah'ın selâmı üzerlerine olsun) durumunu görünce önce kardeşlerini takdim etmiş sonra da oğlu Muhammed’e kılıç kuşandırıp izin istemek üzere Amcası’na (Allah'ın selâmı üzerine olsun) getirmiştir. Muhammed de Amcası (Allah'ın selâmı üzerine olsun) kabul etsin diye ellerini ve ayaklarını bile öpmüştür. Savaş meydanında da çarpıcı kahramanlıklar sergilemiştir. Muhammed’i İbn-i Şehraşûb da “Şuhedâ et-Taf” kitabında nakletmiştir. Ancak “Fursan el-Hîcâ’ fi Teracimi Ashab-ı Seyyid-i Şuhedâ” kitabının yazarı Hz.Abbas’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Muhammed adında bir oğlu olduğunu inkar eder ve şöyle der: “Hz.Abbas’ın Kerbelâ’da şehit düşen bir oğlu olduğuna dair tarihi bir delil yoktur.”

Bazı tarihçiler ise Seyyide Lubabe’nın, Hz.Abbas’tan (Allah'ın selâmı üzerlerine olsun) beş erkek ile iki kız evlat dünyaya getirdiğini nakletmişlerdir. Erkekler; Fazl, Ubeydullah, Hasan, Kasım ve İbn-i Şehraşûb’un zikrettiği Muhammed. Bir kısım tarihçiler İbn-i Şehraşûb’un naklettiği ile aynı doğrultuda bazı rivayetler zikretmişlerdir. Başka kaynaklar da Seyyide Lubabe’nin sadece iki oğlu olduğunu ve bunların da Fazl ile Ubeydullah olduğunu zikretmişlerdir.

Gerçek hangisi olursa olsun; Hz.Abbas’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) torunları sadece oğlu Ubeydullah’ın soyundan devam etmiştir. Hepsi de insanların gönlünde büyük yer etmiş pek muhterem şahsiyetlerdirler. Çünkü içlerinde fakihler, hadis ve neseb alimleri, adil emirler, fesahati ile öne çıkan hatipler ve şairler, kerem ve cömertliği ile öne çıkan şahsiyetler ve dünyanın aldatmacalarından yüz çevirmiş zahitler vardır. Bunda da şaşılacak bir şey yoktur. Zira tarih boyunca benzerine çok ender rastlanan meziyetlere ve yeteneklere sahip olan Hz.Ebulfazl Abbas’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) soyundan dünyaya gelmişlerdir.

Müminlerin Emîri Hz. İmam Ali’nin oğlu Hz.Abbas’ın (Allah'ın salât-u selâmı üzerlerine olsun) eşi, pek muhterem Seyyide Lubabe’ye dair ulaştığımız bilgiler bu kadardır. Ölümsüz Huseynî Devrimin kahramanı Hz.Ebulfazl Abbas’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) hayat arkadaşı olması ve dünyayı ilim, hayır ve bereketlerle dolduran yüce şahsiyetlerin onun soyundan gelmiş olması Seyyide Lubabe’nin ne denli üstün bir şahsiyet olduğunu ortaya koymak için başlı başına yeterlidir.
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: