“İslam’ın hanesinde sayılan, ama İslam’ın çıkarlarını umursayacağı yerde; gerçek Muhammedî İslam’dan sapkın çizgideki planlarını tahakkuk etmekle meşgul kurumlar var…”

Mukaddes Hz.Huseyn ve Hz. Abbas (Allah'ın selâmı onlara olsun) Türbeleri tarafından Mevlid-i Nebevî-i Şerîf münasebetiyle bu yıl dokuzuncusu düzenlenen Uluslar arası Risaletin Baharı Kültür Festivali başladı. Festivalin açılış konuşmasını yapan Mukaddes Hz. Huseyn (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Türbesi Genel Sekreteri Şeyh Abdulmehdî Kerbelâî şunları söyledi:

“İslam ümmetinin Hz.Resûlullah’ın (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) viladetinin sevincini yaşadığı şu günlerde; ümmetin seçkin izzeti ve gururu iç ve dış tehdit ve tehlikelerle bulandırılmaya devam ediyor. Kanlı, tekfirci akım gelişip ivme kazanmış ve bunun sonucunda; İslam ümmeti ülkeleri kanlı bir çatışma içerisine girmeye mecbur bırakmıştır. İslam’a ve İslam ümmetine düşman dış güçler tarafından kışkırtılan ve her dediklerini yerine getiren bir maşa görevi gören bu akım; bazı çevre ve kurumlardan ekonomik, medya ve siyasi destek bulması sonrası (buna girişebilmiştir). İslam hanesinde sayılan, ama gerçek Muhammedî İslam’dan sapkın çizgideki takvimlerini gerçekleştirmeyi İslam’ın çıkarları kadar umursamayan (bu çevre ve taraflar); müslümanların kanı, izzeti ve geleceği pahasına siyasi ve fikri hesaplaşmalarını yapmak (istemektedirler).”

“Kardeş ve bacılarım; global küfür güçleri ve ellerinde maşa olanlar, geçmişteki sinsi ve habis yollarla İslam ümmetini zayıflatmayı başaramamıştır. Bundan umudu kestikten sonra; kendini İslam’dan sayan ama İslam’ın kendilerinden çok uzak olduğu şu pek cahil ve pek vahşileşmişler aracılığıyla gerçek Muhammedî İslam’a aykırı sapık köklere dayanan düşünceleri değerlendirmeyi başarmışlardır.İslam hanesine yazılmış olan bazı kitapları doldurup taşıran bu fikirleri, bu düşünceye benimseyen cühela takımının fetva furyası takip etmiş ve beraberlerinde; tarihi kökleri da bulunan, kendilerinden başkasını tasfiye etmeye ve şiddete dayalı bir dışlayıcı akımı getirmişlerdir. Sonra da buna, bölgede yaşanan siyasi çatışma yardımcı olmuş ve bunun gölgesinde, ümmet içerisinde birbirini yok etmeye dayalı bir ortam doğmuştur. Bu durum, hak ehlini mümkün olan her yolla karşı durmak zorunda bırakmış ve işler; İslam’ın yüz aydınlığını, ruhunu ve cevherini müdafaa uğruna savaşıp kanlar feda etmeye kadar varmıştır. Ey kardeş ve bacılarım! Bu sapkın tekfirci akımın mecbur bıraktığı (vaziyeti) ortadan kaldırmak için kanlarla ve canlarla fedakarlık etmek yetmez! Bu (vaziyet); uluslar arası örgütler, kurumlar ve bunların liderlikleri ve sorumlulukları düzeyinde ve hem fikri, hem kültürel, hem değerler, hem de gelenekler bazında ıslahı ve toplumda bulunan cehaletin her türüyle savaşmayı gerektirir. Bu sapkın akımın yayılmasına yardımcı olan işsizlik, okuma yazma bilmeme ile ekonomik, toplumsal ve ailesel gericilik türünden felaketler de ortadan kaldırılmalıdır. Sorumluluk herkesin boynundadır ama; iki sınıfın üzerinde özellikle vurgu yapmak istiyoruz. Bu iki sınıfın ilki ilim ehli ve ikincisi de ülke liderleridir.”

“Hadîste şöyle buyrulmuştur: “İki sınıf vardır ki; eğer onlar ıslah olursa alem (dünya) ıslah olur ve onlar bozulursa alem bozulur: Ulema (alimler) ve Umera (yöneticiler)” Hiç kuşku yok ki; liderlerin ıslahı fikirlerini ve yollarının ıslahı ile mümkündür. Bu da Allah-u Teâlâ’nın kullarına hüccet kıldıkları kimseleri takip ederek olur ve onların da niyabeten vazifesini eda eden yüce dini merciileri olan Rabbanî alimlerdir. Fıkıh ilimleri, akaid ve çağımızın ilimleri de dahil olmak üzere ilimlerin tüm kapılarında birden cehaletin meydan okuması ile karşı karşıya kalmış olduğumuz şu günlerde; hem ulema, hem de üniversite öğretim görevlileri olarak üzerimize düşen, uzmanlık ilimlerindeki şahlanmayı gerçekleştirmek suretiyle bunu bertaraf etmektir. Bu (şahlanma) terbevî ve ahlakî kalkınmayla birlikte olmalıdır. Belki de toplumumuzun krizini anlamaya yönelik sıkıntılarımızdan biri de; bazılarının uzmanlık bilimlerinin, dini ve terbevî yoldan ayrılması (olarak anlamasıdır)… Oysa ikisi; ruh ve beden gibi birbirine son derece kenetlenmiş bir ikilidir.”

“Ümmetinin gücünün; düzgün bir düşünceye, itidalli bir yola ve salim bir kültüre sahip olmasına bağlı olduğu gibi, devlet güçlerinin ve liderlerinin ıslahına da bağlıdır. Bu bir olmazsa olmazdır. Buradan yola çıkarak demek isteriz ki; tehlikelerin ve tehditlerin kökenlerinin farkında olmamız, koruyucu kanalların sağlıklı oluşu ve rehabilitasyon, bu tehlikelerden zafer, dinde ve dünyada barış, ümmet evlatlarının arasında ülfet ve kaynaşma ekilmesinin kefilidir. Hz.Peygamber-i Ekrem’in (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) ve torunu Hz. İmam Sadık’ın (O'na selâm olsun) doğumu münasebetiyle düzenlenen ve dini, manevi tabiat esasına dayalı Risalet’in Baharı Kültür Festivali’nin içerisinde; üniversite öğretim görevlilerini ve üniversitelerde yaptıkları araştırmaları da yer almaktadır. Bu seçimin yegane gayesi; tehlike ve zorlukların çözümüne ulaşmada uyumluluğun oynadığı hayati öneme sahip rolü ve öneminin bilincini aşılamaktır.”

Şeyh Kerbelâ ardından Mukaddes Hz. Huseyn ve Hz.Abbas (Allah'ın selâmı üzerlerine olsun) Türbeleri Genel Sekreterlikleri adına festivalin konuklarına ve organizasyonun gerçekleşmesine katkıda bulunan herkese teşekkür, takdir ve övgülerini arz etti.


Bu yılki sloganı “Resûl-i Ekrem…Kelimenin tamama ermesi ve fırkanın buluşması” olan ve bu yıl dokuzuncusu düzenlenen Uluslar arası Risaletin Baharı Kültür Festivali’nin çok sayıda etkinliği bünyesinde barındırdığını ve 17 Rebiulevvel 1436 (9 Ocak 2015) günün sonuna kadar devam edeceğini hatırlatalım.
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: