Mubarek viladetinin yıldönümünde Hz. Zeyneb-i Kubra’nın (O'na selâm olsun) isminin anlamı ve meşhur lakapları…

Zeyneb: Araplar bu ismi güzel görünümlü güzel kokulu ağaca verir.”Tacul arus fî cevâhiril Kamûs” kitabında “Ba Babı Zay Faslı”nde (26/3) şöyle geçmektedir: “Zeyneb kökü Zeyn Eb’den türemiş olup çokça kullanılmasında dolayı (Eb’in) elifi hazfedilmiş ve “Zeyneb” ismi olmuştur.Zeyneb’in filolojik kökeni ise şudur: Bitkisel bir isimdir. Sonra da anlamı taşınmış ve kişiler onunla adlandırılır olmuştur. Böylece (çokça bilinen) bayan isimlerinden biri haline gelmiştir.”

Kanlı Taff (Kerbelâ) Olayından sona bu isim, faciayı anlatan ravilerin dilinde sıklıkla tekrarlanmaya başlamıştır. Çünkü Hz. Zeyneb’in (O'na selâm olsun) ismi Kerbelâ olayının olmazıdır, Kerbelâ’nın dilidir ve belagatiyle yürekleri yerinden oynatan hatibidir; Ümeyye oğullarının pisliğini, fasıklığını, facirliğini, azgınlığını, rezaletini, hanif İslam dininden çıktıklarını ve Hz. Resûlullah’ın ailesini (Allah-u Teâlâ'nın en üstün salât-u selâmı, başta Hz.Peygamberimiz olmak üzere Pâk Ailesinin hepsine olsun) katlettiklerini ilan eden sesidir… Hz.Zeyneb (O'na selâm olsun) Ümeyyeoğullarına ve onların zulmüne yardım edenlerin hepsine karşı pusuda bekler, işlerini ortaya döker ve niyetlerini açığa vururdu. Kufe topluluğunun karşısına çıkmış ve Eba Abdillah Hz. İmam Huseyn’e (O'na selâm olsun) verdikleri ahde nasıl vefa etmediklerini yüzlerine vurarak şöyle buyurmuştur: “Nasıl bir ciğeri parçaladığınızı, nasıl bir kanı döktüğünüzü ve ne saygıdeğer bir hanımı ortalara attığınızı biliyor musunuz?!Öylesine fena bir işe giriştiniz ki; (şiddetinden) neredeyse gökler çatırdayacak, yeryüzü yırtılacak ve dağlar yıkılıp yerle bir olacak!”

Kufe’de Ubeydullah b. Ziyad ile ve Şam’da da Yezid b. Muaviye ile yüzyüze gelip onları rezil rüsva etmiştir. Konuşması ve hitabetiyle tam bir kahramandı. Meşhur Mısır’lı yazar Bintuş-Şatî’nin kitabında da adlandırdığı gibi “Batalet-u Kerbelâ” yani “Kerbelâ’nın kahraman kadını”ydı.

Hz. Zeyneb’in (O'na selâm olsun) cesareti Kerbelâ olayı’nda doğmuş değildi. Özüyle bütünleşikti, kişiliğinin bir parçasıydı. Köklerinde yatıyordu. Atalarının içinde korkak olan ya da çetin savaşlar çıktığında çarpışmaktan rahatsız olmakla tanınan hiçkimse yoktu. “Cesaret nedir?” sorusunun cevabı için Babası’na bakmak yeterdi. Annesi ise yaşadığı musibetin hararetine ve hüznün acısına rağmen yaptığı konuşmasıyla asırlardır akılları hayretler içerisinde bırakan hanımefendi, hanımefendilerin hanımefendisiydi…Hz.Zeyneb (O'na selâm olsun) işte o Muhammedî vahanın bir dalıydı ve gerçekten de bir kahramandı…

Hz. Zeyneb’in (O'na selâm olsun) künye ve lakapları nelerdir?

Seyyide Zeyneb (O'na selâm olsun); kökü pek sabit ve gövdesi de mânâ aleminde olan ölümsüz bir ağacın, yani Nubuvvet ağacının pek mubarek dallarından biridir. Fatımî pâklık, Alevî masumiyet ve Huseynî fedakarlık O’nun kişiliğinde bir araya gelmiştir. Tüm bu kutsi güzelliklere nubuvvet kokulu pâk bir çiçek eklenince eşi benzeri olmayan bir şahsiyet dünyayı şereflendirdi: Lakabı “Ummul Mesâîb – Musibetler Anası” olan “Zeyneb” (Allah'ın selâmı üzerine olsun)

Hicretin beşinci senesiydi. Âlemlerin Seyyidesi Hz.Fatıma Zehrâ (Allah’ın selâmı üzerine olsun) onu doğurmuş, birkaç gün geçmişti. Ama yeni doğmuş o nur dolu bebeğin ismi hala verilmemişti. Annelerin Efendisi; Efendiler Hanedânı’nın Babası’ndan yeni doğmuş yavrularına isim vermesini istedi. Müminlerin Emîri (Allah'ın selâmı üzerine olsun) “Resûlullah’tan önce davrananlardan/önüne geçenlerden olmadım” dedi. Resûlullah (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât etsin) sefere çıkmıştı. Dönmesini beklediler. Fahr-i Kâinat (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât etsin) Medine’ye teşrif etmişti. “Nefsimdir” buyurdukları Müminlerin Emîri (Aleyhisselâm) aynı talebi kendilerine iletmiş ve söylediğinin benzeri bir cevap almıştı: “Pek yüce Rabbimden önce davrananlardan olmadım”. Bunun üzerine Hz. Cebrail (O'na selâm olsun) indi ve Efendimiz’e Allah-u Teâlâ katından gelen selamı ilettikten sonra şöyle dedi: “Yeni doğan kızın adını Zeyneb koy.Allah-u Teâlâ onun için bu ismi seçmiştir” Sonra da Hz.Zeyneb-i Kubra’nın (Allah’ın selâmı üzerine olsun) başına gelecek musibetlerden Kainatın Efendisi’ni (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât etsin) haberdar etti. Bunun üzerine Efendimiz (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât etsin) ağladı ve şöyle buyurdu:

“Bu kızın musibetlerine ağlayan, kardeşleri Hasan ve Huseyn’in musibetlerine ağlamış gibidir…”

Ümmü Kulsum künyesi ile çağrılır; aynı şekilde Ümmü Huseyn künyesi ile de. Kendisiyle aynı adı taşıyan kardeşlerinden ayırt etmek amacıyla kendisine Zeyneb-i Kubra yani “Büyük Zeyneb” de denir. Kendisi Hz. Fatıma Zehrâ’nın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) kız evlatlarının en büyüğüdür. Zulüm günlerinde bir adam Müminlerin Emîri Hz. İmam Ali’den (Allah'ın selâmı üzerine olsun) hadis nakletmek istediğinde “Bu rivayet Ebu Zeyneb’den” (yani Zeyneb’in Babası’ndan) demiştir. İbn-i Ebîl Hadîd de yazmış olduğu Nehcul-Belâga şerhinde bunu kaydetmiştir. Bu künye ile üçüncü büyük evladı Hz. Zeyneb’e (Allah'ın selâmı üzerine olsun) atıfta bulunuyorlardı. Zira Müminlerin Emîri’ne; “Ebu Hasan - Hasan’ın Babası”, “Ebu Huseyn- Huseyn’in Babası” ve “Ebu Hasaneyn – Hasan ile Huseyn’in Babası” (Allah'ın selâmı hepsine olsun) gibi künyelerle hitap edildiğini düşmanlar biliyordu ancak bu künyeyi bilmiyorlardı.

Hz. Zeyneb’in (Allah'ın selâmı üzerine olsun) lakapları çoktur. Lakap, herkesin de bildiği üzere insanın isminin ardından onu övmek ya da yermek için takılan bir isimdir. Lakabın sahibi; faziletleri, bereketi ve övülmüş sıfatları bir araya getiren Hz. Zeyneb (O'na selâm olsun) olduğundan lakapları bir deryadır . Biz de o mubarek deryadan kendi çapımız kadarına burada yer vereceğiz.İşte en önemli lakaplarından bazıları:

“El-Mesbiyyetuz-Zahide” (Esir alınan zahit kadın), el-Âkiletul Kâmile (Kemala ermiş olan akıl dolu hanım), es-Sabiretul Bakiye (Ağlayan sabırlı hanım), El-Muhaddeset-ul Muhbire (Kendisine bildirilen ve haber verilen kadın), el-Muwassaqatul-Wahîde (Yalnız kalan güvenilir hanım), el-Garîbetul Belîğe (Gurbette kalan belagatli kadın), el-Esîretuş-Şucâe (Esir edilen cesur kadın), Eminetullah-il Mazlume (Allah’ın (emîne) güvenilir kıldığı mazlum kadın), Akîletu Haydar (Haydar’ın akıl dolu kızı), Naibettuz-Zehra (Zehra’nın naibi ya da vekili), Kabetur-Rezaya (Musibetlerin kabesi ya da zirvesi), Kabetul-Ehzan (Hüzünler Kabesi ya da zirvesi), Kafiletul-Eytam (Yetimlerin sorumluluğunu üstlenen hanım), el-Akîletul Kubra (Büyük Akîle, Akıl dolu büyük hanım), Veliyyetullah-il Uzma (Allah’ın yüce evliyası olan hanım), es-Sıddîkat-us Suğra (Küçük Sıddîka – dosdoğru hanım), El-Âmiretu bil Maruf (İyiliği emrdeden kadın, Akîletu Benî Haşim (Haşimoğullarını akıl dolu hanımı), Mahbubetul Mustafa (Hz.Mustafa’nın pek sevdiği – pek sevimli kız evladı), Kurretu Aynil Murteza (Hz. Murtaza’nın gözünün aydınlığı), Akîletu Hidrir Risale (Risalet tesettürnün akıl dolu hamîsi), el-Gayûretu Aleddîn (Din konusunda gıyret sahibesi), el-Haliset Fil-mewedde (Meveddeti pek halis olan hanım), el-Alimetu gayr-u mualleme (Öğretilmeden bilgin olan hanım), Şekîketu Hasan-il Mucteba (Hasan-ı Mücteba’nın kız kardeşi), Kamiletul Yakîni wel Marife (Yakîni ve marifeti - kesin imanı ve bilişi- pek kamil olan hanım), Sahibet-un-Niyabetul Hasse (Özel vekilliğin sahibi olan hanım), er-Radiyetu bil kaderi wel kaza (Kaza ve kadere razı olan hanım), Şerîketul Huseyn Seyyiduş-Şuhedâ (Şehitlerin Efendisi Hz. Huseyn’in hanım ortağı)…”
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: