Hz.Zehra’nın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) mubarek viladetinin nuruyla yerler ve gökler parıldadı…

Hz. Zehra’nın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) mubarek yüzü dünyayı şereflendirince Muhammedî nur öyle bir parladı ki; sabahın ışıklarının tüm dünyayı aydınlatması gibi beşeriyetin tümünü aydınlattı. Mubarek doğumuyla Cahiliye kafirlerinin kini ve nefreti öyle bir kabardı ki Hz. Resûlullah’ı (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) “soyu kesik” olmakla suçladılar. Yüce Allah (Azze ve Celle) da bunun üzerine Hz. Fatıma Zehra’nın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) nuruyla yeryüzünü aydınlatıp Kevser suresini indirdi.

O tüm alemlerde evvelki ve sonrakilerin, tüm alemlerin Hanımlarının Efendisi, Cennet Gençlerinin Efendileri Hz. Hasan ile Hz. Huseyn’in Annesi, Hz. Müminlerin Emîri’nin Zevcesi ve Ümmü Ebîha yani “Babası’nın Annesi” Sıddîka-i Tahire, Hz. Fatıma Zehra…

Allah-u Teâlâ’nın salât-u selâmı O’na, Babası’na, Eşi’ne ve Pâk Evlatları’na olsun.

Doğumu:

Hz. Zehra’nın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) mubarek doğumu birçok gaybî olayla donatılmıştı. Hz. Fatıma, Annesi Hz. Hatice’nin (Allah'ın selâmı üzerlerine olsun) karnında iken annesiyle konuşup yatıştırır ve sabır verirdi. Ancak Hz. Hatice, Hz. Resûlullah’ın (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) yanında bunu yapmayıp gizli tutardı. Bir keresinde Hz. Resûlullah (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) eve girdiğinde Hz. Hatice’yi (karnındaki) Hz. Fatıma (Allah'ın selâmı üzerlerine olsun) ile konuşurken gördü. “Hatice, kiminle konuşuyorsun?” diye sordu. “Karnımdaki cenin ile. Benimle konuşuyor, bana ünsiyet veriyor” dedi.

Şöyle buyurdu: “Hatice, bu (gelen) Cebrail’dir; O’nun kız olduğunu, pak ve bereketli nesil olduğunu, Yüce Allah’ın neslimi ondan kılacağını, O’nun neslinden imamlar kılacağını ve onları vahyin bitmesinden sonra yeryüzüne halifeler kılacağını haber veriyor.”

Hz. Hatice (Allah'ın selâmı üzerine olsun) doğum yapma vakti gelinceye kadar aynı hali yaşamaya devam etti. Doğum yapma vakti gelince Kureyş ve Haşimoğulları kadınlarına ulak göndererek yapacağı doğumu hafifletmek için yanlarında olmalarını istedi.

Onlar da şöyle bir cevap gönderdiler: “Sen bize karşı gelip sözlerimizi kabul etmedin; Ebu Talib’in yetimlerinden fakir, parası olmayan Muhammed ile evlendin. O zaman biz de ne sana geliriz, ne de işine biraz olsun yardım ederiz!” Hz. Hatice (Allah'ın selâmı üzerine olsun) bunu duyunca kederlendi. O bu halde iken bir anda; Haşimoğulları kadınlarından dört esmer ve uzun boylu kadın odasından içeri girdi. Hz. Hatice (Allah'ın selâmı üzerine olsun) de onları görünce ürktü.

Onlardan biri şöyle dedi: Hüzne kapılma ya Hatîce; bizler Rabbinin elçileriyiz ve bacılarınız. Ben Sare’yim. Bu da Muzahim kızı Asiye’dir ve cennette sana eşlik edecek dostundur. Bu da İmran kızı Meryem’dir. Bu da İmran oğlu Musa’nın bacısı Gülsüm’dür. Allah bizi kadınlara kadınların yaptığı yardımı edebilmemiz için gönderdi. Biri sağına, biri soluna, biri önüne ve biri de arkasına oturdu. Böylece pek pâk ve pek pâk kılınan (Tahire-i Mutahhare) Hz. Fatıma’yı (Allah'ın selâmı üzerine olsun) dünyaya getirdi.

Hz. Fatıma (Allah'ın selâmı üzerine olsun) yeryüzüne indiğinde O’ndan öyle bir nur doğdu ki; hem Mekke’deki tüm evlerin içine kadar girdi, hem de yeryüzünün doğusunda ve batısında aydınlatmadığı hiçbir yer bırakmadı.

Fatıma doğmuştu.

Sonra da odaya on tane Hûri girdi. Her birinin elinde cennetten bir ibrik ve bir leğen vardı. İbriklerin içinde de kevser suyu bulunuyordu. Hz. Hatice’nin (Allah'ın selâmı üzerine olsun) önündeki kadın da Hz. Fatıma’yı (Allah'ın selâmı üzerine olsun) alıp kevser suyuyla yıkadı. Sonra da iki ak bez çıkardı. Akı sütten bile daha ak, kokusu misk ve anberden bile daha güzel bu iki bezin biriyle bedenini sardı; diğeriyle de başını örttü.

Sonra da O’nunla konuştu. Hz. Fatıma (Allah'ın selâmı üzerine olsun) da konuştu:

“Eşhedu en la ilahe illallah we eşhedu enne Ebî Muhammeden Resûlullah we Seyyidul Enbiyâ, we enne ba’lî Seyyidul Ewsiyâ we wuldî Sadetul Esbat!”

“Şahadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur ve yine şahadet ederim ki: Babam Allah’ın Resûlu ve Peygamberlerin Efendisidir, Kocam Vasîlerin Efendisidir ve Evlatlarım torunların* Efendileridir!”

(“Esbat” kelimesi “Sibt” kelimesinin çoğuludur. Arapça’da oğlun evladı olan toruna “Hafîd” ve kızın evladı olan toruna da “Sibt” denir.)

Sonra da kadınlar şöyle dediler: “Al O’nu Hatîce; Pâktır, Pâk kılınmıştır, Zekiyye’dir (Tezkiye edilmiştir, arındırılmış, ilahi nurla beslenmiştir), bereket ve hayır doludur. O’nda ve neslinde bereket kılınmıştır.”

Hz. Hatîce (Allah'ın selâmı üzerine olsun) de sevinçle müjdesini aldığı bebeğini aldı. Emzirmek için göğsünü bebeğinin ağzına yerleştirir yerleştirmez süt gelmeye başladı.

Hz. Fatıma (Allah'ın selâmı üzerine olsun) bir günde, bebeklerin bir ayda büyüdüğü kadar; bir ayda da, bebeklerin bir yılda büyüdüğü kadar büyüyordu.
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: