Pakistanlılar Hz.Ebulfazl Abbas’tan (O'na selâm olsun) neden etkileniyor?

Pakistan’da nerede Hz.Ebulfazl Abbas’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) kişiliği ile ilgilenildiğine dair nerede bir eser görürseniz; bilin ki oraya insanlar tarafından büyük bir önem verilmektedir. Pakistan’da konaklayıp yolu böyle yerlerden geçen herkes bunu iyi bilir.

Pakistan halkı arasında gezinip sebebini anlamaya çalıştık. Dil sorunu bunu anlamada biraz önümüze set çekmişti. Ama Yüce Alla;h otuzlu yaşlarda ve Arapça bildiği söylenen bir adamı karşımıza çıkararak lütüfta bulundu.Selam verdik. Selamımıza fasih ve düzgün bir Arapça ile cevap verdi.

İsmini sorduk: “Ben Emcet Abbas Manzur-Ahmed’im (Pakistanlıların çoğu böyle ikili isimler kullanıyor).” Çok düzgün bir Arapça konuşması ilgimizi daha da arttırmıştı. Şöyle dedi: “Hiç merak etmeyin. Arap dilinde Yüksek Lisans yaptım. İslami ilimlerde de Yüksek Lisans diplomam var.”

“Maşa’Allah, Allah O’nu her türlü kötülükten korusun” diye duamızı ettikten sonra hemen Pakistan halkının Hz.Ebulfazl Abbas’a (Allah'ın selâmı üzerine olsun) bu kadar bağlı olmasının sebebini sorduk. Şöyle dedi:

“Bu bağı belirleyen iki husus var. Bunlar da birbiriyle bağlantılı. İlki işin duygusal yanı. Pakistanlılar Hz.Ebulfazl Abbas’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun); Taff Savaşı (Kerbelâ Olayı’ndaki savaşta) sergilediği son derece cesur duruşundan, Ağabeyi Hz. İmam Huseyn’e (Allah'ın selâmı üzerine olsun) yardımcılığından, Ablası Akîle Hz. Zeyneb-i Kubra (Allah'ın selâmı üzerine olsun) ile olan duruşundan ve ailesine sergilediği vefasından, hamiyetinden (onlara sahip çıkışı, koruyuculuğu) ve bu uğurda her şeyini feda etmesinden çok etkileniyor,bunu takdis ediyor ve bununla etkileşiyor. Bu durum öyle bir düzeye vardı ki; tüm Huseynî matemlerde Hz.Ebulfazl Abbas’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) duruşunun anılması zorunlu kılınıyor. Eğer bir mecliste anılmazsa Hz. Abbas (Allah'ın selâmı üzerine olsun) anılmadığı için meclis eksik sayılıyor.”

“Bu tazimin temeli; Hz. İmam Huseyn’in (Allah'ın selâmı üzerine olsun) davasına ve Taff gününde (Aşûra gününde) hak sözü üstün kılmak için sergilediği duruşa dayanıyor. Bu tarihi devrimin en temel direklerinden biri Hz.Abbas (Allah'ın selâmı üzerine olsun) idi. Bir meseleyi onun temellerini anlatmadan yad etmek imkansız olurdu ve Hz.Abbas (Allah'ın selâmı üzerine olsun) da (bu davanın) en bariz temel direğidir.”

“Buna ek olarak; O’nu dertlerin derman bulduğu kapılardan biri olarak sayıyorlar. Aynı şekilde büyük bir ölçüde O’nun cesaretini övüyorlar ve Hz.Abbas’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) cesareti ile kimsenin rekabet edemeyeceğini söylüyorlar. Kendi zamanının İmamı O’na sadece su getirmesini emrettiğinde o muazzam eylemi gerçekleştirdi; ya O’na meydana inip savaşmasını emretseydi ne yapardı?!!”

“İkinci (husus) ise işin fikri ve itikadi boyutu. Bu şahsiyetin yüceliğine delil olan çok sayıda rivayet vardır. Hz. İmam Ali’den (Allah'ın selâmı üzerine olsun) şöyle rivayet olunmuştur: “Oğlum Abbas, ilmi kana kana içmiştir!” Bu da Hz. Ebulfazl (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Efendimiz’in ne denli ilim sahibi olduğuna işaret etmektedir.”

“Aynı şekilde Maktel’i anlatan yazarlar Hz. İmam Huseyn’in (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Kerbelâ’da O’na “Bin (atına), canım feda olsun sana kardeşim... Onlarla karşı karşıya gel ve ne için geldiklerini sor” diye buyurmuştu. Burada Hz.İmam Huseyn (Allah'ın selâmı üzerine olsun) O’na, O’nu temsil etme ruhsatını vermektedir. Bu ne denli yüce bir şahsiyettir ki; Masum İmam O’na, O’nun bu duruşta naibi olma iznini vermektedir??... Şehîd düştüğü zaman da, Hz. İmam Huseyn (Allah'ın selâmı üzerine olsun) O’nun için ağıt yakmış ve şöyle buyurmuştur: “Şimdi belim kırıldı... Şimdi düşmanım sevindi...”

“Aynı şekilde biz de O’na (Allah'ın selâmı üzerine olsun) ziyaretinde şunları okuyoruz: “Selâm olsun sana; ey Allah’a, Resûlu’ne, Müminlerin Emîri’ne ve Hasan ile Huseyn’e itaatkar olan salih kul!” Hiç kuşku yok ki bunlardan başka daha çok (fazileti) var. Hz. Abbas’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Taff Günü’ndeki şahsiyetinin oluşmasının temelinde bu faziletler yatıyordu. Meyveleri de tarihin hiçbir benzerine rastlamadığı bir yüce şahsiyet oldu. Hal böyle iken; Ehlibeyt’i (Allah'ın selâmı hepsine olsun) seven Müslüman bir toplum olan bizlerin, O’ndan bu denli etkilenmemesi nasıl mümkün olabilir??”
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: